“Muhteşem” bir dönüş mü sandınız?..

“Size oy yok diyen” öğretmenle kapışması ön plana çıkarıldı. “Muhteşem”in Nizip’teki “Ben Kürt sorunu diye bir şey tanımıyorum” sözleri gümbürtüye gitti!..
Değiştirdiği gömleklerle ünlü “Muhteşem”in zikzaklarını kanıksadığımızdan mıdır, nedir!..
Kimse, “peki o zaman bugüne kadar konuştukların ve de yaptıkların ne olacak” diye bir hatırlatmada bulunmadı.
O zaman, 1991 yılına geri
dönelim...
“Muhteşem”in 1991 yılında Refah Partisi İstanbul İl Başkanıyken hazırladığı ve Erbakan’a sunduğu raporun adı; “Kürt sorunu”...
O rapordan bugünü daha iyi görebileceğiniz çarpıcı başlıklar;
n Bugün “Doğu” veya “Güneydoğu Sorunu” olarak adlandırılan sorun, aslında bir “Kürt Sorunu”dur...
* Bugün Doğu ve Güneydoğu olarak adlandırılan bölgeler, tarihin en eski devirlerinde “Kürdistan” olarak adlandırılan coğrafyanın içinde yer alan bölgelerdir...
* Kürtlerin konuştuğu dil olan Kürtçe, Türkçeyle ilgisi olmayan müstakil bir dildir...
* Yerel parlamentoların oluşturulması ve merkezî devletin küçülmesi Türkiye’de tam demokrasinin yerleşmesi için atılacak önemli adımlardır.
* Türkiye’de Kürt kimliğinin tanınması ve Kürt kültürünün geliştirilmesi için engelleyici tüm yasaların kaldırılması, Türkiye’de dileyen herkesin kendi ana dilinde eğitim-öğretim yapabilmesini savunmak.
2005 yılına gelelim.. “Muhteşem” demişti ki;
“Kürt sorunu bu milletin bir parçasının değil, hepsinin sorunudur. Benim de sorunumdur.”
“Bunlar çook geride kaldı” mı dediniz..
O zaman 2012 Haziran ayına
gelelim;
“9 buçuk yıldır Kürt sorununu çözmeye çalışıyoruz. 2005’te neredeysem, 2009’da neredeysem tam 1 yıl önce geldiğim 1 Haziran 2011’de Diyarbakır’da neredeysem, Allah’a hamdolsun ki bugün de aynı yerdeyim.”
Eylül 2012’de yapılan AKP kongresinde büyük tantanalarla dağıtılan “kitapçık” , “Kürt sorununun çözümüne ilişkin siyasi vaatler” değil de başka bir şey miydi?..
“Kürt sorunu diye bir şey tanımıyorum” demek, kişinin öncesini de sonrasını da bağlar. Yani; “Bu, benim lügatimde hiç olmadı ve olamayacak” demektir.
Böyle keskin bir dönüş için “Muhteşem”i sıkıştıran bir şey(ler) mi var?..
Sanmıyorum!..
Propagandada karartma ve kirletme “Muhteşem”in en iyi kullandığı silahlardan.
Yorumu uzmanlara bırakalım..
TÜRKSAM Başkan vekili Celalettin Yavuz;
“Bu Başbakan’ın bir kafa karıştırma operasyonu olabilir. Biliyoruz ki; devamlı anket de yaptırıyor hükümet. Ya anket sonuçlarına bakıp böyle bir dönüş yaptı. Başbakan’ın böyle çıkışları oluyor zaman zaman. Bugün bunu söyler yarın gene ’Milli Birlik Kardeşlik Projesi’ diyebilir. Başbakan zaman zaman böyle şeyler yapıyor. Bunu dönüş olarak da algılamak mümkün veya bir taktik de olabilir. Çünkü çok örneklerini gördük. Böyle bir şey olduğunda ’vaktiyle biz bunu söylemiştik’diye dönebiliyor. Başbakan ne söylerse, bunu dinleyen ve haklıdır diyen müthiş bir grup var. Demirel, ‘Dün dündür bugün bugündür’ dediğinde eleştirenler, Başbakan söylediğinde eleştirmiyor kendi tarafı. Tahmin ediyorum bu tepkileri aldıktan sonra gene devam ettirir.. Zaman zaman gaz almayı iyi biliyor Başbakan. Nabız yokluyordur. AKP çok profesyonel hareket ediyor. Daha önce de söylemiştim. AKP anket yaptırır ve bu sonuçlara göre de bir tavır belirler. Ya da Gaziantep; bu konularda duyarlı özellikle Gaziantep’e mesaj vermek için yapmış olabilir. Şu an neden söylediğini kestirmek mümkün değil.”
MHP Iğdır milletvekili Sinan Oğan;
“Başbakan’ın şöyle bir sorunu var; dün söylediğini bugün unutan, bugün söylediğini yarın yalanlayan bir yapısı var. Daha önce ‘Kürt sorunu vardır’diyordu, bir ara ‘Kürt sorunu yok, Kürt kardeşlerimizin sorunu vardır’dedi. Daha sonra döndü ‘Kürt sorunu yoktur terör sorunu vardır’ dedi. Sonra tekrar ’Kürt sorunu’demeye başladı. Geldiğimiz noktada da bunu ifade ediyor. Başbakan’ın danışmanları yazıyı yazıp Başbakan’ın eline tutuşturanlar geçmişte bunu söylediğini unutuyorlar. Yarın kalkar ‘Kürt sorunu yoktur Apo’nun sorunu vardır’ diyebilir.
Bir de Başbakan bu aralar Türk milletinin milliyetçi hassasiyetlerine vurgu yapmaya çalışıyor. Çünkü öbür taraftan Apo ile müzakerelerini rahat sürdürsün. Başbakan’dan önümüzdeki süreçte daha farklı ve daha milliyetçi söylemleri de duyabiliriz. İdam tartışmasını açtığında da, dokunulmazlıkları konuştuğunda da aslında İmralı ile görüşmeleri perdelemek için bunları yapıyordu. Şimdi anlaşılıyor ki bunlar hep perdeleme.
Daha vahimi Salı günü Meclis gündemine CMK 202 geliyor. CMK 202 basit bir değişiklik değil. KCK’nın ve PKK’nın ve Öcalan’ın en önemli taleplerinden birisi. Dünyada eşi benzeri olmayan bir kanun. AİH Sözleşmesinde de şu var; bir insan bir dili bilmiyorsa ona tercüman verilir. Türkiye’de de bu var. Bunlar onu değiştiriyor, keyfi hangi dilde istiyorsa... Peki, bununla bitiyor mu hayır. Eşlerle görüşmeyi getiriyor. Bunun kapsamı içerisinde Apo da var. 40 bin kişinin katili olacaksın sonra AKP gözetiminde bilmem kimle görüşeceksin. Öcalan’a muhtemelen eş de buldular bu süreç içerisinde. Bu süreci perdelemek, taktik.”
Bana da öyle geliyor ki; “Sayın Öcalan”ın villasının içi döşendi!..

Yazarın Diğer Yazıları