Muhalefet ihtiyacı (07 Kasım 2017)
İYİ Parti'ye iyi oldu veya olmadı diyenler var. Daha kuruluş aşamasında olan bir partiyi, üstelikte programını ve hedeflerine bakmadan kim tenkit edebilir? Çok açıktır ki bunlar, iktidar partisine yakın olanlar ile oy kaybından korkan partilerdir.
Siyasi konjonktür güçlü muhalefet partilerine ihtiyaç gösteriyor. Kaldı ki siyasi iktidar içinde muhalefetin daha güçlü olması, yaptıklarının ve yapacaklarının birkaç kere daha fazla gözden geçirilmesini zorlar.
İYİ Parti'nin adını veya Meral Akşener'e sempati veya tersini tartışmak yerine partinin programını ve muhalefet ihtiyacını tartışmak zorundayız. İYİ Parti'nin programı ve hedefleri ekonomi ve sosyal alanda iyi koordine edilmiş , tutarlı ve etkili bir programdır. Ayrıca kuruculara ve programına bakınca, mevcut partilerden farklı ve ideolojik takıntısı olmayan bir parti olarak görünüyor.
CHP de muhalefet görevini yapıyor. Ancak CHP solda duruyor… İYİ Parti ise Merkezde bir parti olarak ortaya çıkıyor. Milliyetçi bir parti olan MHP kamuoyunda bir muhalefet partisi değil, iktidar ortağı bir parti olarak görülüyor.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kamuoyunda kabul görüyor ve tartışılmıyor. Özellikle Adalet Yürüyüşü'nden sonra güven eşiğini artırdı. Ne var ki CHP'de demokrasi anlayışı bazı mensupları tarafından istismar ediliyor. Bu noktada Kılıçdaroğlu kendisini ve parti meclisi partiyi kullananlara karşı daha dikkatli olmalıdır.
Ben Deniz Baykal'la yakın çalışırdım. Ama tövbe partide veya Mecliste bir görev talebim olmadı. Parti Meclisini kendisi önerdi. Milletvekilliğini ise parti Meclisinde listeler açıklanırken öğrendim.
CHP'de isteyen herkes Deniz Baykal'ı evinden arayıp ulaşabilirdi. Kemal Kılıçdaroğlu da aynı çizgiden sapmadı. Bu durum aynı zamanda partinin ve liderlerinin ne kadar fazla halka açık ve demokratik olduğunu gösteriyor.
Bu gün bu demokratik tavrı kavrayamayıp, kullananlar var.
Özellikle Genel Başkan Kılıçdaroğlu'nun iyi niyetini istismar edenler var. Daha önce bürokraside birlikte çalıştıkları veya İstanbul Büyük Şehir Başkan Adaylığı sırasında kendisine yakın duran bazıları parti içinde her sandalyeyi kendi doğal hakları gibi görüyorlar.
Söz gelimi, İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığı için parti tabanında kaos yaşanıyor. Birisinin ''Kılıçdaroğlu'nun adayıyım, git çalış dedi'' şeklinde konuştuğu belirtiliyor. Gerçekte ise açıktır ki böyleleri Kılıçdaroğlunu istismar ediyor. Doğal olarak hiçbir genel başkan yetkili kurullarla tartışmadan, birine "Git İstanbul'da çalış'' demez.
Üstelikte benim yakından gördüğüm, bu gibi kişilere parti tabanından tepki var. Bir kişinin koltuk hırsı için seçimin kaybedilmesine, başta Genel Başkan olmak üzere herkesin karşı çıkması gerekir.
CHP tarihinde ve bugün, dostluk - arkadaşlık ilişkileri üstüne değil yetenek ve performans üstüne aday tespit etmiştir.
Söz gelimi 1980 öncesi CHP'de bugünkü MYK yerine genel idare kurulu vardı. Bu kurula seçilebilmek için ön seçimle milletvekili olmuş olmak gerekiyordu. Parti kontenjanından seçilenler bu kurula aday olamıyordu.
Özetle, şimdilerde demokrasiye her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. Muhalefet partilerinin önce kendileri demokrasi örneği vermelidir.