MİT’in hassasiyetleri...
AKP hükümeti, PKK ve onun İmralı’daki elebaşısı ile müzakere sürecini başlattı başlatalı PKK ve militanları konusunda oldukça hassas. Örgüt üyelerinin başlarına gelebilecek her türlü muhtemel olumsuz durumun hesabını kitabını yaparak oldukça dikkatli davranıyor.
Sürecin başladığı günlerde, terör örgütünün Paris’teki basın bürosuna yapılan silahlı saldırı sonucu, birisi PKK’nın kurucusu olmak üzere üç örgüt üyesinin öldürülmesi karşısında hükümetin yaşadığı panik öyle görünüyor ki, sonrasında hükümeti bir takım tedbirler almaya zorlamış.
Hükümet üyelerinin terör örgütünün İmralı’da mukim elebaşısı ile ilgili, onu meşru ve makbul bir figür olarak topluma lanse eden ifadelerinden tutun da, terör faaliyetlerine katılmak için dağa çıkan militanların aslında bu kararlarında hiç de haksız sayılamayacakları yönündeki beyanlarına kadar PKK’yı siyasetin doğal bir aktörü gibi toplum algısına yerleştirmek için harcanan çabalar, sürecin başladığı günden bugüne kadar aynı tonda dillendirilirken ve bu yönde harcanan çabalar aynı kararlılıkla sürüyor...
Bugünlerde basında yer alan bir iddia, hükümetin konuyla ilgili hassasiyetinin bir adım daha öne geçtiğini gösteriyor. İddiaya göre, örgütün üst düzey yöneticilerinden Cemil Bayık’ın emrindeki bir ekip, Abdullah Öcalan’ın kardeşi Osman Öcalan ve Nizamettin Taş’a yönelik bir suikast hazırlığı içine girerler. İnfazı gerçekleştirecek ekip, hazırlık çerçevesi içinde Osman Öcalan’ın evinin karşısına bir kamera yerleştirirler. Bu durumu fark eden MİT mensupları, derhal Osman Öcalan ve diğer örgüt eski yöneticilerini durumdan haberdar ederek, tedbir almaları yönünde uyarır. Uyarıyı değerlendiren Osman Öcalan ve arkadaşları, söz konusu gruba pusu kurarlar ve sonrasında çatışma çıkar. Çatışmada söz konusu infaz ekibinden bir kişi yaralanırken, bir kişi yakalanır ve diğer bir kişi de olay yerinden kaçmayı başarır. Sonuçta devletin istihbarat kurumunun konu hakkındaki hassasiyeti ve titiz çalışması sonrasında süreç, bir vartayı daha kaza bela almadan bu sayede atlatmış olur.
Tabii insan merak etmeden geçemiyor... Devletin istihbarat kurumları, terör örgütü mensuplarının hayatı konusunda gösterdiği titizlik ve hassasiyeti, söz konusu kendi askerlerimiz olduğunda neden göstermedi? Daha yakın bir zamanda sınırlarımızdan ağır silahlar eşliğinde 200-300 kişilik büyük gruplarla geçerek askerî birliklerimize eş zamanlı saldırılar düzenleyen teröristler, neden istihbarat kurumlarımızın ilgisine mazhar olmadı.
Reyhanlı’nın göbeğinde patlayan bomba sonucu onlarca sivil vatandaşımız hayatını kaybederken, istihbarat teşkilatımız, süreç sıkıntıya girmesin diye acaba hangi PKK’lının can güvenliği konusunda hassasiyet ve titizlikle istihbarat faaliyetinde bulunuyordu?
Süreç sıkıntıya girmesin diye Güneydoğu PKK’ya teslim edilirken, devlet bölgeden âdeta buharlaşıp uçuyor...
Hükümet mensupları terör örgütü elebaşına iltifatlar yağdırıyor...
PKK ve onun siyasi uzantısı BDP yöneticileri büyük bir pervasızlık ve şımarıklıkla Türk devletini âdeta şamar oğlanına çevirirken, bütün dünyaya laf yetiştiren hükümet üyeleri, söz konusu PKK’lılar olunca, sus pus oluyor... Bir an için gözlerinizi kapatın ve PKK yöneticilerinin Türkiye’yi yönettiğini düşünün... Neler yaşardık acaba?
Bu yaşadıklarımızdan daha fazlası neler olurdu acaba?
Evet haklısınız. Hayal gücünüzü oldukça zorlayacaksınız.