Mimikten suçlu yaratmak
30 yıllık Hakim ve Yargıçlar Sendikası Başkanı Ayşe Sarısu Pehlivan'ın attığı iki tweet nedeniyle HSK tarafından 3 ay süre ile savunması da alınmadan 3 ay meslekten uzaklaştırılma cezası verilmesi büyük tepki yarattı.
Dün ilk bölümünü paylaştığım söyleşimizin ikinci ve son bölümünü de bugün sizlere sunuyorum.
- Sordum: Gazeteciler tutuklu yargılanıyor ama 50 kişiyi öldürmekten söz eden kişi elini kolunu sallayarak geziyor. Siyaset neden bu kadar müdahale ediyor yargıya?
Pehlivan: "Herkes sadece kendisinin ifade özgürlüğü varmış gibi ve söylediği sözlerin hiçbir hukuk kuralı ile karşılaşmayacağı ve şikayet olursa da birileri tarafından korunup kollanacağını bilirse ne demokrasi olur, ne hukuk devleti olur. Tabi ki özgürlükler çok kıymetli. Anayasa'da yazılı tüm özgürlükler sorunsuz yaşanabilmeli. Temel kural tutuksuz yargılanmadır. Doğru kararlar alınması gerekir ki hukuk doğru işlesin."
- Sordum: Biz hakimlere, hukuka güvenerek nasıl gazetecilik yapacağız ülkemizde?
Pehlivan: "Çok haklısınız. Basın özgürlüğü çok önemli, ifade özgürlüğü çok önemli ve halkın haber alma özgürlüğü çok çok önemli. Bunları önemsememiz lazım. Halkımızın da duyarlı olması lazım… Çünkü çiğnenen halkın haber alma özgürlüğüdür. Bir gazeteci suçlanıyorsa eğer yargıya siyasi baskı olmazsa hukuk gereğini yapar.
Anayasayı çiğneyen kararları verenler de aslında bu memlekete en büyük kötülüğü yapıyorlar bunu söyleyeyim.
Adliyede hak arayan insanların haklarının önüne herhangi bir şekilde eğer engeller koyuyor ve insanlara haksızlık ediyorsanız en büyük terörist sizsiniz. Ben buna inanırım…"
- Sordum: Ana haberleri sunanların sunum sırasına yorum yapmasının engellenmesi düşüncesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Pehlivan: "10 gün önce gazeteciliği merak ederek online eğitim aldım. Gazeteci, televizyoncu yorum yapmaz mı? Elbette yapmalı. Haberi verdikten sonra kendi yorumunu da yapmalı. Orada çıkıp haberi motomot okumasının anlamı da yok. Farklılıklarımıza tahammül etmeliyiz. Sevmek güzel ama sevmesek bile demokrasi gereği tahammül etmeliyiz. Bırakalım herkes yorumunu yapsın. Eğer suç içeren bir cümlesi, yorumu olursa, yargı da yargıya bırakılırsa eğer mutlaka gerekli soruşturmalar yapılır, davalar açılır. Yargılama sonucunda da yasal olarak hak ettiği olur. Ama baştan onu söylemesin, bu olsun demek son derece yanlış. George Orwell'ın 1984 kitabında mimikten dahi insanları suçlu kabul edebilmek konusunu yazar. Yani buraya mı gidiyoruz biz acaba? Mimikten dahi insanları suçlu kabul etmeye mi gidiyoruz acaba?Ben sizin gibi düşünmek zorunda değilim, siz de benim gibi düşünmek zorunda değilsiniz. Ama birbirimizi dinlemeyi bilmeliyiz."
- Sordum: Yargıya neden güvenmiyoruz? Hakimler ve savcılar neden tarafsız ve bağımsız kalmayı beceremiyorlar?
Pehlivan: "Çok önemli bir serzeniş ve bunu maalesef pek çok kişi yapıyor. Neden hakkımı adliyelerde arayamıyorum diyorlar.
Hakimlerin göreve alınışı, sınav sistemi ve HSK'nın yapısından dolayı yaşanıyor.
Liyakat çok göz ardı ediliyor. Hakimler atanırken liyakata önem verilmeli. O kadar çok üstüne çalışılması gereken bir konu ki. Mahkemelerin yetersizlikleri giderilmeli.
2016 yılındaki darbe girişiminden sonra pek çok kişi ihraç edildi meslekten. İçlerinde aklanıp da mesleğe hala dönemeyenler var. Gerçek FETÖ'cülerin elbette ayıklanması gerekiyordu. Yazılı sınavda taban puan uygulaması yapılmadan çok sayıda kişi mesleğe alındı. Siyaseten atananlar basına da yansıdı.
Yetkin olmayan insanlarla adalet ve hukuk üretimi ne kadar beklenir, herkesin takdir etmesi lazım.
Hukuk sistemimizi topyekun gözden geçirmemiz gerekiyor. Fethedilen yargı olarak bakılmayacak, benim yargım anlayışı değil bizim yargımız anlayışı olacak. Adliyelerin işleyişinde, yargının işleyişinde reform yapılması lazım? Gerçek yargılama nasıl olmalı çalışmamız var. Birbirimizi sevelim, mutluluğa bakalım, farklılıklarımızla birlikte yaşamak, farklı görüşlere saygı göstermek insanları doğruya götürür. Adil olarak adaleti arayalım bıkmadan usanmadan adalet diyelim."
Değerli okurlarım,
Sayın Pehlivan ile yaptığım söyleşinin dünkü ilk bölümüne, "Et kokarsa tuzlarsın, tuz kokarsa ne yaparsın" diye yüzlerce tepki yağdı. Bana mesajların yüzde 90'ı görev başında olan avukat, savcı, hakim ve emekli olan hukukçulardan geldi. Anayasa'nın 139. Maddesi çok açık ve nettir:
"Hakimler ve savcılar azlolunamaz, kendileri istemedikçe Anayasada gösterilen yaştan önce emekliye ayrılamaz; bir mahkemenin veya kadronun kaldırılması sebebiyle de olsa, aylık, ödenek ve diğer özlük haklarından yoksun kılınamaz…"
Bir yargıcın savunması dahi alınmadan meslekten 3 ay geçici uzaklaştırılması yargının içinde olduğu sorunun ne kadar büyük olduğunu gösterir.