Millî ve yerli olmak
Hükümetin kamuoyuna adeta slogan gibi yansıttığı bir politikası var. Aslında politika demek de yanlış bu sadece sözde kalan bir propaganda.
Millî ve yerli!
Buğdayı bile Rusya'dan ithal eden bir ülke ne kadar millî olabilir orası tartışılır ama benim dikkat çekmek istediğim bir çelişki var.
Her fırsatta millî ve yerli diyen bir hükümetin para piyasalarını hızla yabancılaştırması. Borsa, nisan ayında garip bir şekilde yükseldi. Bu yükseliş ile birlikte borsada yabancı payı adeta zirve yaptı ve yüzde 64'e çıktı.
Borsada şu an yerli yatırımcı yok denilecek kadar az. Yabancının dışında da kalanlar bankalar ve onların oluşturdukları fonlar. Bankaların da sahiplerinin yabancılar olduğunu düşündüğümüzde borsamızın neredeyse tamamı yabancıların kontrolünde.
Eskiden borsanın kaderini yerli yatırımcılar ülkedeki ekonomik ve siyasi gelişmelere göre belirlerlerdi. Ekonomi düzelince yükselir, tersi olunca düşerdi. Çünkü borsada ekonomi kuralları geçerdi.
Ne yaptılar, borsa yatırımcılığını suç saydılar. Yerli spekülatörleri bir bir kelepçeleyip hapse attılar.
Spekülatörü manipülatör sayıp borsada işlem yapmasına yasak getirdiler. Şimdi Türkiye Suriye'de savaşa giriyor borsa düşmeyi bırakın rekor yükseliyor.
Sermayenin tabana yayılması için halka açılan küçük firmaları bir bir batırıp kot dışı bıraktılar. Yani borsada hisse almak istiyorsan yine gidip yabancıların kontrolündeki ilk 10 hisseden almak zorunda kalıyorsun.
Yani yerli ve millî söylemi borsada yok! Borsada yabancı egemenliği var.
Yabancının ekonomide bir başka egemenliği para piyasalarında.
28 Nisan haftasında tahvil bonoda 739 milyon dolarlık alım yaptılar. Nisan ayındaki tahvil ve bono alımları ise 1.3 milyar doları geçti. Yani burada da yerli ve millî bir şey yok. Senin ihraç ettiğin tahvil ve bonolarını da yabancılar alıyor. Burada faiz oranını yabancıların talepleri belirliyor.
Bankaların durumu
Ak Parti iktidarının bu ülkeye yaptığı en büyük yanlış millî ve yerli bankaların yabancılaştırılmasıdır.
Bugün Türk bankacılık sistemi yabancıların hakimiyetinde. Garanti Bankası gibi Türkiye'nin değil dünyanın en büyükleri arasında yer alan bir bankamız İspanyolların oldu. En büyük özeller arasında yer alan Finansbank, Denizbank ve Şekerbank yine yabancılarda. Hazine ihalelerinde olmazsa olmaz olan ve fiyat belirleyici güzelim Demirbank bir gecede sözde batırılıp, yabancılara satıldı. Askerimizin alın teri ile kurulmuş olan Oyakbank yine bir gecede Hollandalı oldu. Sonra ortaya çıkıp Hollanda aleyhine slogan atıp portakal kestik.
Yabancıya satılmayan bankaların ise büyük bir bölümünün halka açık hisseleri yabancıların kontrolünde.
Ekonomiye yön veren bankalardır. Bankalar ise şu an yabancıların kontrolünde. Böyle olunca bankalar istediği gibi at koşturuyor ve biz Türkiye ağzımızı açıp, "yabancı ne diyecek" diye bekliyoruz.
Yabancı sermayeli banka faizlerle istediği gibi oynuyor, istediğini yapıyor. Ülkenin Cumhurbaşkanı istihdam seferberliği ilan ederken, adamlar bir gecede yüzlerce kişiyi kapının önüne koyuyor. Bunu yaparken de işten attığı kişilere "sakıncalı damgası" vuruyor, açlığa ve sefalete mahkûm ediyor.
Senin Çalışma Bakanlığın kendisine ulaşan binlerce şikayete sessiz kalıyor.
Çünkü o da biliyor ki, biraz fazla üzerine giderse yabancı sermaye tehdit edecek:
"Bak çıkar giderim ha!"
Sen yeter ki gitme! İstediğini as istediğini kes! Bugün Türk bankacılık sisteminde yaşananlar bunlar.
Sonra birileri ortaya çıkmış "millî ve yerli" diye konuşuyor.
Millî ve yerli ilk önce ekonomi ile başlar. Senin ekonomin millî ve yerli değil ki!