Milli takım hocası diğer milli takım hocasının kafasına silah dayadı. Büyük skandal

“Buse Naz Çakıroğlu altın madalyayı nasıl kaybetti” başlıklı yazımda başarılı sporcunun köşesinden kaynaklı bir kayıp olduğunu, yani hocasının yanlış taktikleri sonucunda altın madalyayı kazanamadığının altını çizmiş, bu anlamda da Nazım Yiğit’i eleştirmiştim…

Sadece verdiği yanlış taktiklerden değil, maç sonundaki agresif ve saldırgan tutumunun da yanlış olduğunu ifade etmiştim…
Yazımın bir bölümünde de şu ifadeleri kullanmıştım:

“Nazım Yiğit’in rüzgar yapmasını anlıyorum… Kaybettiği için stres yaptı… Dolayısıyla da, Nazım Yiğit’i sakinleştirmekte Buse Naz’ın kendisine düştü. Boksu bilen bir insan olarak; bu maçı Buse Naz kaybetmedi, köşesi kaybettirdi!

Nazım Hoca, raunt aralarında, “çekilme, önünde dur, her hareketini gör, yüklen, bırakma” talimatları ne kadar doğruydu?
“Çekilme, önünde dur” demek, yumruklara hedef ol demekten başka bir şey değil…

Çinli boksör dövüşken, puan almak için her şeyi deneyen bir boksör olarak, içeriye girerken de, çıkarken de puan alıcı yumruklarla Buse Naz’ı yıprattı…

Keşke, Nazım Hoca, Buse Naz’a, “çekilme, önünde dur” yerine“ Çinliye kendinden uzak tut, yumruk alma” diyebilseydi…
Boksta “distans” diye bir teknik var, yani rakiple yumruk mesafesini ayarlamak gibi…
Az çok boksu bildiğim için, bu maçı Çinli kazanmadı…
Biz verdik…
Ondan sonra da hedef şaşırtmak ve insanları etkileme adına hamaset yapmak hoş değil…
Alıcısı olmaz…
Özellikle de “Bu Türk düşmanlığı. Göz göre göre hakkımızı yediler. Tokyo’da da bunu yaptılar” gibi dayanağı olmayan ataklardan puan çıkmaz…
Nazım Yiğit’in, “IOC’yi kınıyorum, tanımıyorum” gibi sözlerini de yadırgadım açıkçası…
Senin Federasyon Başkanının, Federasyon yönetimin var, çıksın onlar konuşsunlar, senin üstüne vazife mi?
Senin işin; sporcunu müsabakaya hazırlamak, sporcunu yönetmek, Uluslararası Olimpiyat Komitesi’ne ayar vermek değil.”

KAMPTAKİ SİLAH SKANDALI

Şimdi esas bombaya geliyorum…
“Şüyuu vukuundan beter” diye bir atasözümüz var…
Yani, bir şeyin dedikodusunun yapılması, onun gerçekleşmesinden daha kötüdür anlamında bir atasözü…
Benim bu anlatacağım olay, asla bir dedikodu değil, bir üfürme de değil, ispatlı, delilli bir vaka!

Olay Kastamonu’da Boks Eğitim kampında geçiyor…
Olayın kahramanları iki antrenör…
Birisi boksun, birisi judonun başındaki isimler…

Judo Milli Takımı, Kastamonu Olimpiyat Hazırlık ve Kamp Eğitim Merkezi’nde Paris Oyunlarına hazırlanırken ve her şey yolunda giderken, oda kavgası çıkıyor…
Ortada bir oda var ve bu oda paylaşılamıyor!
Olimpiyatlara Kastamonu’daki kamp merkezinde hazırlanan boks milli takımı, davet edildikleri ikili kamp için Fransa’ya gidiyorlar ve Kamp merkezindeki odalarını boşaltıyorlar…
Buraya kadar bir sıkıntı yok…

Sonra Judo Milli Takımı sporcuları, aynı yere kamp için geliyor ve Paris hazırlıklarını burada sürdürüyorlar…
Başlarında da Gürcüstanlı baş antrenör Iraklı Uznadze ile 3 yardımcısı var…
Judocular için her şey yolunda giderken, boksörlerin Fransa kampı bitiyor ve yurda dönüyorlar…
Burada da bir sıkıntı yok…
Ne zaman ki boks kafilesi Kastamonu’ya intikal ediyor ve bomba patlıyor…
Nasıl mı?

Judonun başındaki Gürcü antrenör Iraklı Uzradze ile boksun başındaki Nazım Yiğit oda kavgasına başlıyorlar…

Nazım Yiğit, Gürcü Hocaya, “Senin kaldığın oda benim odam, orada ben kalıyorum, çabuk odayı terk et” diye sert ve agresif bir çıkış yapıyor…
Gürcüstanlı Iraklı Uzradze’den de karşı bir hamle gelince, Boks Milli Takımın Teknik Direktörü Nazım Yiğit belindeki ruhsatlı silahına davranıyor ve Judo Milli Takımının Gürcü Hocası Iraklı’nın kafasına tabancayı dayıyor…
Sonra orada bulunanlar ve özellikle Buse Naz Çakıroğlu araya giriyor ve olay yatışıyor…
Sonrasında mı?
Ufak-tefek sazlı-sözlü atışmalar sürerken, yaşanan bu tatsız olay, Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’ın kulağına gidiyor…
Bakan ne mi yapıyor?
Spor Genel Müdürü başta olmak üzere, Genel Müdür Yardımcılarına talimat veriyor, iki federasyon başkanı da dahil kampta 4-5 gün nöbet tutuyorlar…
Ve olay kapatılmaya çalışılıyor…
Sonrasında da Paris yolculuğu başlıyor.
*
Buse Naz Çakıroğlu’nun antrenörü Nazım Yiğit’in oyunlardaki final maçının bitiminde Arjantinli hakeme saldırması, Uluslararası Olimpiyat Komitesi’ne efelik yapması ilk değilmiş…
İnşallah son olur.
*
Şimdi soru şu; sporcuların yoğun olduğu bir kamp merkezinde silahın ne işi var?
Milli takım antrenörünün silahla ne işi olabilir?
Velev ki, o silah ateşlenseydi ve judo milli takımının Gürcistanlı hocası, Allah esirgesin, orada hayatını kaybetseydi, bunun hesabını kim nasıl verecekti?
Ya da dünyaya bunu nasıl anlatacaktık?
Bütün bu yazdıklarımın ve sorularımın cevabını kim verir bilmiyorum, ama benim tanıdığım, bildiğim Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak bunun hesabını sorar…
Yarına bırakır, ama yanına bırakmaz...

Sayın Bakan Osman Aşkın Bak’ın bu konuda ölü taklidi yapacağına zinhar inanmıyorum…
Başarısızlığın hesabını soracağız diye açıklama yapan Bakan, judo ve boks milli takımlarının kamp yaptığı bir spor merkezinde yaşanan kafaya silah dayama olayının da hesabını sorar…
Ayrıca sormalı da…
Şunu da belirtmekte yarar var; bu yazdıklarım bir iddia değil, Kastamonu kampında yaşanmış bir olay…
Yukarıda da belirttiğim gibi, ispatlı delilli.

NAZIM YİĞİT

whatsapp-image-2024-08-13-at-10-48-07.jpeg

IRAKLI UZRADZE

whatsapp-image-2024-08-13-at-10-48-18.jpeg

Yazarın Diğer Yazıları