Milletvekiline çatmak ucuz popülizmdir
Dünkü Hürriyet’te benim de sevdiğim bir arkadaşım Şükrü Kızılot, “Milletin vekiline var ama aslına yok” “Milletvekili yüksek maaş ve emekli maaşı alıyor... Millet almıyor...” diye yazıyor... Arkasından bunun Anayasada yazılı olduğunu da ekliyor.
Medyada sık sık “Milletvekiline kıyak” diye yazılar ve haberler de çıkıyor. Bu tür haber ve yorumlardan bir milletvekili olarak ben de rahatsız oluyorum. Bu konuyu tartışacağım için de okuyucudan özür diliyorum.
Milletvekili de Türkiye insanının bir ortalamasıdır... Aralarında yanlış yapanlar da olabilir. Ancak Anayasa ve halk denetimi milletvekilinin yanlış yapmasının önünü kapatmıştır. Sonuçta yaptığı işe bakarsak, verilen imkanların bu işin çok gerisinde kaldığını görebiliriz... Bu anlamda Türkiye’de hiçbir meslek ve iş sahibi zaten hak ettiğini alamıyor.
Meclise gelen, hükümetin verdiği yasa tasarıları ve Milletvekilinin verdiği yasa teklifleri, önce komisyonlarda görüşülür. Komisyonlar da genellikle sabahları başlar, bitinceye kadar devam eder. Komisyon ve alt komisyonlarda görev alan milletvekilleri, yasa ile ilgili yalnızca görüşme sırasında değil, görüşmeden önce de hazırlık yaparlar. Sivil toplum örgütleri ile görüşürler. Kamuoyunun nabzını tutmaya çalışırlar.
Ayrıca Milletvekili, kendi verdiği kanun teklifleri için de daha fazla çalışmak ve araştırmak zorundadır.
Milletvekilinin genel kurul çalışması da komisyon çalışmasının bir devamıdır. Muhalefete daha ağır yük düşüyor. Muhalefet halk yararına olmayan tasarıları elinden gelirse değiştiriyor... Gelmezse engelliyor. Bu engelleme sırasında ayrıca kamuoyu baskısı oluşuyor.
Meclis çalışmaları dışında, Milletvekili sık sık seçim bölgesine gitmek zorundadır. Bölgesinin sorunlarını Meclise ve kamuoyuna taşımak zorundadır.
Milletvekilinin Meclisteki görevi yalnızca yasama ile sınırlı değildir... Aynı zamanda Anayasanın kendisine verdiği denetleme görevi de vardır. Bu görevi, başbakan ve bakanlara yönelik verdiği soru önergesi, Meclis araştırması, Genel Görüşme, Gensoru ve Meclis soruşturması yollarıyla yapar.
Milletvekilinin denetim görevi, Hükümeti ve bürokrasiyi daha dikkatli ve daha doğru iş yapmaya zorlar.
Dünya’da ve Türkiye’de iki tür siyasetçi var... Bir kısım siyasetçi elini taşın altına koymak için bu işi yapıyor. Bir kısım siyasetçi ise bu işi profesyonel bir meslek gibi yapıyor.
Birikimini halkın hizmetine sunmak için milletvekili olanlar, siyaset meydanının bu tür yalan yanlış ve ucuz popülizminden rahatsız oluyor. Yeniden Milletvekili olmak istemiyor. Bu defa meydan profesyonellere kalıyor.
Siyasi partiler, bir kariyeri veya bir birikimi olan insanlara teklif yapıyor. Ancak bunların sayısı çok sınırlıdır. En fazla üç beş kişidir... Diğer insanlar Milletvekili öncesi siyasi çalışmalar için yıllarını veriyor.
Kaldı ki, seçim çalışmaları içinde, parası olan harcıyor... Olmayan borçlanıyor. Maaşının üçte birini sürekli bu borçlarını ödemek için kullanan milletvekilleri bilirim.
Dahası, aldığı maaşın en az yarısını yalnızca yaptığı görev nedeniyle harcıyor.
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Dekan Yardımcısı iken 50 metrekare müstakil odam vardı. Dekan oldum, 150 metrekare oldu. Part- time çalışmaya geçtim, özel sektörde 50 metrekare odam oldu. Milletvekili oldum, 12 metrekare odaya girdim. Özel sektörden olan gelirim de yarı yarıya düştü.
Türkiye’de çalışanların geliri düşüktür. İşçinin, memurun ve çalışanın gelirini artırmak şarttır. Biz de bunun kavgasını veriyoruz. Doğrusu bu iken, milletvekilinin maaşına takıp, herkesi fakirlikte eşit yapmaya çalışmak, yanlıştır.
Medyada bu işi yazanların kendi gelirleri nedir? Milletvekilinin beş katı maaş alan köşe yazarları bunu hak ediyor ise, milletvekili çoktan hak ediyor.