Meslektaşlarının kaleminden Behiç Kılıç...
Onunla Akşam Gazetesi’nde iken tanışmıştım.
Ben köşe yazarı, o genel yayın müdürü...
Ne yazdığıma, nasıl yazdığıma hiç mi hiç karışmadı.
Lakin birkaç kez özel iş istedi.
Bunlardan en önemlisini daha önce de çok özet olarak aktarmıştım.
12 Mart 1995’teki Gazi katliamını sanki önceden koklamıştı:
Odasına girdiğimde ortada bulunmayan birilerine bağıra bağıra küfrediyordu.
Hem de ana avrat... Şaşırdığımı anlayınca birden yumuşadı ve dedi ki:
-Gel kardeşim, otur şöyle... Duydun mu olayı?
-Neyi?
-Gazi Mahallesi iyice karışmış...
-Ben dün gece oradaydım. Olayları zor güç yatıştırmıştık. Sabah size de söylemiştim ya...
-Sen sabahı bırak. Orada büyük olaylar çıkmış. Ömer Çavuşoğlu ile birlikte hemen Gazi’ye gidin. Seni tanırlar. Ömer’i de Fenerbahçe’den dolayı iyi tanıyorlar. Ne oluyor, ne bitiyor tespit edin; doğru düzgün biçimde bunu haber yapalım...
Bunu dedikten sonra yine küfretmeye başladı. Ben kime kızdığını sordum.
-Kime olacak; bu provakatör takımına... Gitmişler; hapisten Alaattin Kanat’ı almışlar; eline silah verip dün gece kahveye ateş ettirmişler. Olaylar bu puştların tuzağıyla başladı. Sabah; siz oradan geçtiğinizi, ortalığın çok sakin olduğunu söylediniz, değil mi?
-Evet, öyleydi.
-Hele bir de şimdi gidin görün.
Bu arada odaya Ömer Çavuşoğlu girdi.
Behiç Bey ona:
-Ömer’ciğim, gözünü seveyim Rıza Bey’le gidin de şu işleri bi izleyin, sonra da gazeteye koyalım.
Gazi katliamının gizli odakların işi olduğuna çok emindi Behiç Kılıç. Cumhuriyete bağlı olduklarını iyi bildiği Alevilere yönelik bu kışkırtmaya da çok sinirlenmişti. Devlet içindeki devlete küfrediyordu.
Ama o polisin veya askerin düşmanı da değildi. Türkiye’nin korunması için bu iki gücün sağlam olması gerektiğini düşünüyordu.
Bu yüzden polisi, askeri koruyan haberleri öne çıkarttığı da oluyordu. Ama Türkiye’de kardeş kavgası çıkartacak provakasyonlara da şiddetle karşıydı.
***
Behiç Kılıç; hiçbir zaman habere ihanet etmedi.
Çalışırken, konuşurken, düşünürken bu dünyadan ayrıldı.
Normal bir gazeteci gibi...
Ve başka genel yayın yönetmenleri gibi Boğaz’da villada oturmadan...
Bir varmış bir yokmuş oldu işte...
Ey kader! Özel yetkili mahkemelerde yargılanasın iyi mi...
Rıza Zelyut Güneş
+++
Korkusuz bir vatansever
Behiç Kılıç, değerli bir gazeteciydi.
Son dönemde Yeniçağ gazetesinde çarpıcı yazılar yazmaya başladı. ’Sahipsiz devletin sahipsiz milleti’adlı bir kitap yazdı. (...) Milliyetçi ve ulusal görüşleri ile biliniyordu. PKK’ya en muhalif yazardı. Ne kadar dostu varmış ve sevilirmiş Behiç Kılıç... Allah rahmet eylesin.
Yalçın Bayer Hürriyet
+++
Eğilip bükülmedi
her zaman dimdik durdu
Ataköy Camii’ndeki cenaze namazından sonra Behiç Kılıç’ı uğurladık. Yıllarını gazetecilik uğruna mücadele ile geçiren, mesleğin tüm meşakkatlerine katlanan, muhabirlikten yayın müdürlüğüne, yazarlığa ve televizyon programcılığına her işte çalışan Behiç Kılıç’ı 80’li yılların başında tanımıştım.
Hiç birlikte çalışma fırsatımız
olmadı. Son yıllarda, inandığı fikir ve görüşleri hiç çekinmeden, eğilip bükülmeden savundu, dik durmayı başardı. Taviz vermedi.
Dünkü hüzünlü cenazede 1980’li yılların Günaydın, Hürriyet, Milliyet, Tercüman gazetelerinden tanıdığım, kimini ilk anda hatırlayamadığım birçok dost yüzle karşılaştım.
Çoğunda hüzünlü bir ifade, artık bilemem, sadece vakitsiz bir ölümün yarattığı hüzün mü, yoksa verilen onca mücadelenin yarattığı tahribatın hüznü mü?
Can Ataklı Vatan
+++
Ayıkla pirincin taşını şimdi Ali Em’mi!
YSK kararlarının hukuki ve siyasi sebepleri / sonuçları arasındaki girift ilişki, hemen her konuda karpuz gibi ikiye bölünmesine alıştığımız medyanın kafasını öyle bir karıştırdı ki, herkes tartışmaya müdahil ama kim, ne diyor belli değil YSK Başkanı Ali Em, merdivenlerden inerken kazanıp da seçilemeyenleri, ya da seçilip de kazanamayanları gerektiğinde medyaya açıklıyor...
Eee tereddüdü olan soruyordur YSK Başkanı Ali Em’e:
“Seçildim mi Ali Em’mi?..”
*
İşte; bağımsız Hatip Dicle’nin milletvekilliği... Seçildikten sonra, tam mazbatasını alacakken, baktı ki seçilmiş ama kazanamamış.... YSK kararı öyle...
Böylece BDP’lilerin oyları ile AKP’li seçilmiş olacak...
İyi mi?..
Sandıktaki mahkeme kararı ile...
BDP’linin suçu ise: “Terör örgütünün propagandasını yapmak...”
Öyle demeyin...
Demek ki yeni duydu emmi?..
Taksim’de Atatürk’ün boynuna bile PKK bayrağı astılar da...
Ya da: Terör örgütü Habur sınır kapısından PKK bayrakları ile girerken davul zurna ile karşılayanlar...
Terör örgütünün elebaşısı ile ateşkes anlaşması yapanlar; 1 başbakan, 22 bakan, 325 milletvekili ile iktidar seçildiler de...
Bu “terör örgütünün propagandasını yapmaktan” düz milletvekili seçilemiyor...
*
Zaten bu yazı yazılırken de, sandıktan çıkan Mustafa Balbay’ın, Mehmet Haberal’ın, Engin Alan’ın, mahkemeden çıkıp çıkamayacaklarını oturmuş bekliyoruz.
Belki de seçildiler ama kazanamadılar?..
Belki kazandılar ama seçilemiyorlar?..
Ya da belki onlar “milletvekili” olduklarını sanıyorlar, belki mahkeme onları başka bir şey yapacak?..
*
Bu arada: Meclis aritmetiği de değişiyor... AKP çıkıyor; 330’a biraz daha yaklaştı?.. Sandığın içindeki mahkeme kararı ile...
Bekir Coşkun Cumhuriyet
+++
BDP’liler ayrıcalıklı da bu millet eşekbaşı mı?
Zurnanın da zırt dediği bir yer var elbet. O da burası işte. BDP’liler hemen tehdit ve şantaj yolunu seçiyorlar.
Kardeşim, yasalar ortadayken, bu kadar açıkken, tehdit ve şantajla yasalar yok mu sayılacak!
Aynı durumda bir AK Parti veya bir CHP veya bir MHP milletvekili olsa onun milletvekilliği de düşmeyecek miydi?
Onlar ne diyecekti o zaman! AK Parti yüzde 50’yi, CHP yüzde 26’yı sokağa mı dökecekti! CHP’liler etrafı taşlayacak mıydı! MHP’liler silahlı eylem mi başlatacaktı!
Yasalara uymayacaksınız, yasaları dikkate almayacaksınız ve sonra tehditler savuracaksınız.
Var mı böyle bir şey? “Ya 36 kişi geliriz ya gelmeyiz” laf mı? Hele hele “Bırakmazlarsa biz gider alırız” demek ne demek!
Kendinizi yasalar üstü görüyor ve ayrıcalık mı istiyorsunuz!
Peki bu milletin geri kalanı eşekbaşı mı?
Fatih Altaylı Habertürk
+++
Bu işten sıyıramazsınız
Gazeteciler dün Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’e YSK’nın Hatip Dicle kararını soruyor. Yanıt: YSK’nın kararıdır. Ben bir şey söylemem...
Anayasa değişikliğinden sonra yargının hükümete bağlandığını sağır sultan biliyor. Yargı kararlarının yukarıdan emirle değiştiği inancı yaygın. İşinize geldiği zaman “yargının kararı” diyerek kendinizi sıyırmanız artık mümkün değil. Ayıklayın bakalım pirincin taşını...
Melih Aşık Milliyet
+++
YSK yorum yapamıyor
Türkiye’nin (seçim öncesinde) boşu boşuna büyük gerilim yaşanmasına, çıkan olaylarda 1 kişinin ölüp, çok sayıda kişinin yaralanmasına neden olan bu süreç, seçim hukukundaki boşluklardan olduğu kadar, YSK’nın mevzuat değişikliklerini iyi takip edemeyip, iyi yorumlayamamasından kaynaklanıyordu.
Fikret Bila Milliyet
+++
12 Eylül’ün sonucu
İktidar kanadından inandırıcı olmayan sesler geliyor: Efendim sorun yargının elindeymiş, bağımsız yargının işine karışmamak lâzımmış!.. 12 Eylül referandumunun iktidara yargıyı kontrol etme olanağı sağladığını bilen herkeste iktidar sözcülerinin bu dedikleri acı bir tebessüm yaratıyor olmalıdır.
Güngör Mengi Vatan
+++
Aklı fikri Anayasa’da
Cezası Yargıtay’da onaylandıktan sonra bunun mutlaka iptal sonucunu doğuracağını Dicle’nin avukatları öngörmeliydiler. BDP de yedek bir “bağımsız” aday koymalı idi... Kimse bir şey diyemezdi. Geldiğimiz noktada, artık hukuka uymak, tehdit ve tahrikleri bırakarak yeni anayasanın yapımına katılmak lazım.
Taha Akyol Milliyet
+++
Yargıya güveni zedeler
Seçimleri düzenleyen kanunları uygulamakla görevli bir yüksek yargı organı bir kişinin aday olmasında yasal bir engel görmeyip, seçime iki gün kala alınan bir başka yargı kararına dayalı olarak o kişi seçildikten sonra “Milletvekili olamaz” hükmünü verirse bu toplumda yargıya duyulan güveni zedeler.
Mehmet Barlas Sabah
+++
Sanırsın sağduyu anıtı!
Evet, kaos isteyenler var.
Ancak, onların değirmenine su taşımaktan kaçınmak da hepimize düşen, tüm siyasetçilere düşen, iktidar ve muhalefete düşen görev ve sorumluluktur.
Hasan Cemal Milliyet
+++
Tahliyeleri şart
Kim olduklarına, temsil ettikleri eğilime bakılmaksızın, seçilmiş kişilerin, uzun süreli tutuklulukları ve bu çerçevede delil karartma imkânlarının olmadığı teslim edilerek, derhal tahliye edilmeleri gerekir. Bu siyasi durumun yargıyı yönlendirmesi olarak da yorumlanamaz, zira bu kişiler işledikleri suç itibariyle dokunulmazlıktan faydalanamayacaklar, yargılamaları devam edecektir.
Ali Bayramoğlu Yenişafak
+++
Demokrasi tutulması
Dicle için sandığa atılan 75 bin oy çöpe gitmiş oluyor.
Onun yerine AK Parti adayı Oya Eronat seçilmiş mi oluyor?
Kendisine ve partisine verilmeyen oylar onu milletvekili mi yapıyor?
Burada demokrasinin ifade dili tutulmuş oluyor.
Oy sandığına oy girmeden, girmiş sayılarak yakaya milletvekili rozeti takabilmek “demokrasinin sadece dilinin değil aklının da tutulmasıdır.”
Güneri Cıvaoğlu Milliyet
+++
Bile bile lades
Bu işin böyle sonuçlanacağı belliydi.. Herkes numara yapıyor.. Herkes milli irade yok sayılıyor, olmamalıydı diyerek demokrat havaları basıyor.. Yargıtay’ın mahkûmiyet kararından sonra Hatip Dicle’nin milletvekili olamayacağı gün gibi ortadaydı.. Herkes üzerine yattı.. Seçim öncesi mesele olmasın diye kimse ses etmedi.. Kimse o kararı görmek istemedi.. BDP’liler de.. Oysa, Anayasa açık, Siyasal Partiler Yasası açık.. YSK ne karar verecekti?
Mehmet Tezkan Milliyet
+++
Yarın darbe olsa ilk
tatbikat filmini o çeker
Bizim ilk gençlik yıllarımızda sosyalistti... Özal’la birlikte liberalleşti ve zenginleşti. Ardından,
“liberal sosyalizm” kavramını icat edenlerin yanında saf tuttu. İlerleyen yıllarda “sosyalistliği” tamamen unuttu, liberallikle idare etmeye çalıştı. Bu arada reklam sektöründe büyüdü, yaratıcılığını bir zamanlar kafa tuttuğu kapitalizmin emrine sundu. Sosyalizm popülerken, sosyalistti, liberalizm popülerken liberal... Parasızken toplumcuydu, şirket kurup zenginleşince bireyci! Şimdi “mütedeyyin kesimler” güçlü, doğal olarak bu arkadaşın sandalyesi bu kez o kesimin sahnesinde! Bu arkadaş şimdi Fethullah Gülen’e övgüler düzüyor, onun “vizyonist” olduğunu söylüyor... Yarın darbe olsa, askerler başa gelse... Hiç kuşkunuz olmasın, bu arkadaş yeni döneme de uyum sağlar ve ordunun tanıtım-tatbikat filmlerini çekmeye başlar!
Mustafa Mutlu Vatan