Merhametten maraz doğar...

Atatürk’ün “söz konusu vatan olunca, gerisi teferruattır” sözünü bir daha düşünmeliyiz. Şehitler hepimizin ortak acısıdır. Milletimiz yüce tarihinde her belanın üstesinden gelmiştir. Artık terör belasını da yenmekte ortak akıl üretme zamanıdır. Tek ortak akıl Atatürk ve Atatürk’ün mirası ülkenin bölünmez bütünlüğüdür.
Aslında bu günkü terörün ekonomiyle de ilgisi yoktur. Çünkü terörün olduğu illerden daha fakir illerimiz de vardır... Terörün Kürtlerin kültürel hakları ile de ilgisi yoktur. Bunu vatansever Kürtler de söylüyor.
Siyasi haklara gelince, Cumhuriyetin ilk yıllarından bu güne kadar siyasette hiç bir zaman Türk-Kürt ayırımı yapılmamıştır. Cumhuriyet’in kuruluşundan bu güne kadar Cumhurbaşkanı ve Başbakanın Türk mü Kürt mü olduğunu kimse sorgulamamış ve hatta sorgulamak kimsenin aklına gelmemiştir. Yalnız teröristler Kürt sorunu ile terör sorununu birlikte değerlendirmektedir. Sonuçta terör, hem Türk’e, hem de Kürde karşı yapılmaktadır.
Toplum olarak, terörü şımartan her hareketin ve her düşüncenin karşısında olmalıyız. Bu menfur düşünceleri doğmadan boğmalıyız.
Dün bir gazetenin manşeti, “Yıkılmadık” şeklindeydi. Bu manşet yanlış bir manşettir. Yıkılmadık, yıkılabilirdik gibi bir yanlışı çağrıştırıyor. Bu manşette kötü niyet olmasa da bilinçsizce yapılan bir yanlıştır. Medyada bu güne kadar bilerek veya bilmeden yapılan bu tür hatalar tiraj gailesi ile yapılmıştır ve fakat terörü şımartmıştır. Yine medyada yıldız olmak sendromu ile aykırı konuşanlar ve aykırı köşe yazanlar, bilerek veya bilmeden terör ortamına yardımcı olmaktadırlar.
Bazı köşe yazarları, okur kazanmak ve ismini duyurmak için bu tür sapkınlıkları yapıyor. Bir köşe yazarının, terörü demokratik bir hak gibi göstermesi başka nasıl izah edilebilir?
Gerek medyada ve gerekse siyasette, KCK nedeniyle tutuklananları, “seçilmişler tutuklanamaz” şeklinde demokratik bir yaklaşım olarak algılayanlar da, aslında terörün azmasına destek vermişlerdir. Zira dünyanın hiçbir ülkesinde, seçilmişlerin anayasayı rafa kaldırması gibi bir ayrıcalığı olamaz.
Maalesef, bu yanlışı medyada birçok köşe yazarı ve sık sık da Kemal Kılıçdaroğlu dile getirmiştir. Bu yanlışlara yer veren medyayı halkın protesto etmesi ve gazete ise almaktan vaz geçmesi, televizyon ise geçmesi gerekir.
Öte yandan Başbakanın, “demokrasi terörün panzehiridir” demesi de lafta kalıyor. Zira demokrasi, parti içi demokrasi ile başlar. AKP’nin ön seçim veya parti içi demokrasi ve hatta yasama alanında demokrasi diye bir uygulaması yoksa demokrasiden bahsetmesi inandırıcı
olabilir mi?
Kaldı ki, terör zaten demokrasiyi ortadan kaldırmak için ortaya çıkmıştır. Terörün önlenmesi daha fazla demokrasi ile sağlanamaz. Tersine demokratik yaklaşım diye paket hazırlanması ve PKK ile pazarlık yapılması, terörün şımarmasına yol açmıştır.
Söz gelimi Başbakanın demokratik açılım paketi olmasaydı, terör bu kadar tırmanmazdı. Bir hükümetin herkese demokratik haklar getirmesi, o iktidarın asli görevidir. Ancak demokratik hakları PKK kendi bölücülük hedefi için bir revizyon olarak görmüştür. PKK, Kürt toplumunun mutlu olması değil, mutsuz ve asi olmasını ve kendi yanında yer almasını istiyor.
Dış politikada, devleti ulusal çizgi anlayışından çıkaracak şekilde cin fikirlerle kabadayılık yapması, Suriye, İran ve İsrail’in, teröre destek vermesine neden olmuştur. Dışişleri Bakanı dış politikayı ağzına-gözüne bulaştırmıştır. Dış politikamız, içeride oy avcılığı için değil, ülkenin ulusal çıkarlarını koruyan bir çizgide yapılmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları