Menfaat çetesi geç kalmadı...
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın, tüketici hakları ve tüketicin istismarını önlemek amacıyla hazırladığı ve açıkladığı “Tüketici yasa taslağı” bankaların yoğun tepkisiyle karşılaştı.
Bankalar, önce ekonomi yönetimini kafa kola aldılar.. BDDK’dan ve ekonomi yönetiminden çatlak sesler gelmeye başladı... Düşünün ki bankalar, hükümette bir bakanlığın kararını, diğer bakanlığın eleştirmesini sağlayacak güce sahipler. Ve bu bankaların yarıdan çoğu yabancı kontrolündedir.
Yabancı kontrolünde olan, bazı medya ve köşe yazarları da bankalar için yaptıkları lobi faaliyetlerini hızlandırdılar.
Söz gelimi bir köşe yazarı bankacıdan aktarıyor... “Bankalar amme hizmeti yapmıyor”!
Aslında bankalar amme hizmeti vermiyor.. Elbette bedava iş yapmasın... Ancak spekülasyon da yapmasın... Tüketiciyi istismar etmesin... Çünkü bankacılık faaliyeti, devlet tarafından verilmiş bir imtiyazdır. Bu imtiyazı kullanırken farklı 31 adet bedel alarak, yüzde 10’a mal ettikleri kaynakları kredi kartlarında yüzde 28 ile yüzde 33’e satarak, verilmiş bu kamu imtiyazını istismar ediyorlar. Tüketiciyi sömürüyorlar. Üstelik kartel oluşturuyorlar. Çünkü banka ve kredi kartı veren 19 banka ve 2 katılım bankasının tamamı, kredi kartlarından MB’nin tayin ettiği en yüksek faizi alıyor. Bu 21 banka farklı faiz alamaz mı? Piyasa ekonomisi yalnızca para toplarken mi çalışıyor? Banka ve kredi kartlarında neden çalışmıyor? Neden bankaların biri de rekabet olsun diye kredi kartları yoluyla verdikleri avans kredilerden bir-iki puan daha düşük faiz almıyor?
Kaldı ki kartelleşme Anayasaya aykırıdır... Anayasanın “Piyasaların denetimi ve dış ticaretin düzenlenmesi” başlığını taşıyan
167. maddesi aynen şöyledir:
“Devlet, para, kredi, sermaye, mal ve hizmet piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemlerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri alır; piyasalarda fiilli veya anlaşma sonucu doğacak tekelleşme ve kartelleşmeyi önler. ”
Türkiye Bankalar Birliği de bankaların tüketiciden aldığı 31 farklı parayı “ürün ve hizmet karşılığı” aldığını savundu... Bir kişi hesabından100 lira EFT gönderince, bankaya 20-30 lira ödüyorsa, mevduat sahibi bankaya para yatırınca, banka “para yatırma ücreti” alıyorsa, bunlar hangi hizmet hesabına ve hangi piyasa kuralına uyar? Tersine spekülatif karlar ve tefeci faizleri piyasa düzenini bozmaz mı?
Başka bir bankacı, “Şükredelim ki bu ülkenin bankacılık sektörü karlı bir şekilde faaliyetini sürdürüyor” şeklinde konuşuyor. Bankaların bu yaklaşımı, tüketiciye ve topluma karşı ne kadar egoist olduklarını gösteriyor.. Zira, eğer bankalar yüksek faizle ve 31 işlem parasıyla toplumu istismar ederek karlı kalıyorsa, bu durum bankaların zararı sosyalize ettiklerini gösteriyor. 2001 krizinde bankaların 100’lerce milyar dolar tutan zararını da bu toplum ödedi... Bankalar kötü alıştı... Fahiş kar kendilerine.. Zarar topluma.. Ne var ki eğer bir toplumda zararlar sosyalize ediyorsa, o toplumun bir zaman sonra banka karlarının sosyalize edilmesini isteme hakkı da doğar.. Ki bu toplum için büyük bir risktir.
Dahası, bankalar sanayi kredilerini, yatırım kredilerini, işletme kredilerini de mevduata ödediklerinin 2 ve 3 katı fazla faizle satıyorlar. Eğer bankalar, yatırım kredilerini normal piyasa karı kadar bir karla vermiş olsalardı, bugün Türkiye’de yatırımlar artmış olurdu. İşsizlik azalırdı. İthalata bağımlı büyüme yaşamazdık. Banka yaşasın diye yatırımların durması ve sanayinin gerilemesi, ülke yararına olur mu? Elbette olmaz.. Yalnızca bankaların kartelleşmesini sağlar.