Mehmetçik Kuzey Irak'a neden girmemeli
Hiçbir savaşın sonu kestirilemez. Dolayısıyla K.Irak’a girelim ya da girmeyelim demek hiçte kolay bir karar olmasa gerek. Bu nedenle büyük bir ihtimalle Üçüncü Dünya Savaşı’na dönüşebilecek bir adımı atmadan önce, yapılması gerekenlerin hepsi yapıldı mı? Sorusuna cevap aramalıyız.
Savaş kararlılık gerektirir. Onun için öncelikle ülke içinde böylesi bir kararlılığın ne derece var olduğu sorgulanmalıdır! Ayrıca başlatmak kudretine sahip olduğumuz savaşı, bitirme kudretine sahip olamayacağımız gerçeği de gözlerden ırak tutulmamalıdır. Bununla birlikte, terörle mücadelede terörün içerideki siyasi, iktisadi ve psikolojik desteğini kesmeden, sınır dışı yuvalarının temizlenmesinin ne derece etkili olacağı da dikkatlerden kaçamamalıdır.
Öte yandan doğrudan veya dolaylı olarak teröre destek veren Avrupa ve Amerika ile olan siyasi, iktisadi ve askeri ilişkiler yeni baştan ele alınmadan, sınır dışı bir operasyonun geçmişte olduğu gibi kalıcı bir etki bırakmayacağı unutulmamalıdır.
Dahası Türkiye’nin, bilhassa iktisadi açıdan K. Irak’a bir “nefes borusu” gibi can verdiği bilinen bir gerçektir. Kuzey Irak’a, gerek günlük ihtiyaçlarının karşılanmasında, gerekse altyapı inşası alanlarında Türkiye’nin yaptığı katkı inkâr edilemez.
Mesela, Habur Sınır Kapısı kapatılsa, Türkiye’deki Barzani’nin firmalarına el konsa, K. Irak’a gıda, petrol, ilaç ve su sevkıyatı durdurulsa, Mersin Serbest Bölgesindeki Barzani’nin iktisadi kaynakları kurutulsa, K. Irak’a verilen ucuz elektrik kesilse, K.Iraktaki Türk firmaları geri çağrılsa neler olur bir düşünün.
Evet, bu tür tedbirlerin karşı tarafa etkisi bizim ekonomiye olası etkileri ile kıyas edilemeyecek ölçüde ağır olacaktır. Dolayısıyla, rintte amaç yumruk yememek değil, karşı tarafı nakavt etmektir. Bu nedenle ekonomimize zararı olur diye bu tür tedbirleri almamanın hiçbir izahı yoktur. Ayrıca, hiç bir iktisadi değeri, bir tane Mehmetçiğin kanı ile eş değer görmek mümkün değildir.
Bir başka konu var ki insan düşünmek bile istemiyor: Yüz yıldır Dünyada yenilmezlik şerifini taşıyan tek ordu olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin sahip olduğu bu yenilmezlik, şerifini, şanını ve ağırlığını ortadan kaldırmaktır. Bu bağlamda son günlerde medyada çıkan ve şehitlerimizin sorumluluğunu Askerimize yüklemeye çalışan bazı haber ve yorumlar bu manada manidardır. Ayrıca, ABD’nin 3-5 günlük süre isteyip beraber bir operasyon yapalım teklifi; bu sürede teröristlerce boşaltılan dağları Mehmetçiğe bombalatıp; “işte sınır ötesi operasyon istedin ve yaptın da ne oldu?” Diyerek Türk Silahlı Kuvvetleri’ni tartışılır hale getirmek değil midir?
Öncelikle yapılması gereken ise yukarıda saydığımız diğer iktisadi ve siyasi tedbirler alınmak suretiyle terörün toplumsal ve iktisadi kaynakları kurutulmalıdır. Askeri tedbirler ise siyasi ve iktisadi önlemleri tamamlayıcı bir tarzda öldürücü darbe şeklinde kısa süreli nokta vuruşları ile gerçekleştirilmelidir. Bu arada anayasal bir değişiklik yapılarak, Türk Silahlı Kuvvetlerine İsrail’in kullandığı meşru müdafaa hakkına benzer, süresiz bir sınır ötesi operasyon hakkı da verilmelidir.