Mehmet Ali bunları Kriter'e de yazsana
Bir zamanlar Birand da “marjinal”miş. Birinci Dünya Savaşı’nda Ruslar’la işbirliği yapan
Ermeniler’i neredeyse soykırımcı ilan etmiş
Yiğit Bulut, Mehmet Ali Birand’ın marjinal(!) geçmişini gün ışığına çıkardı. 1983’te ANT tarafından yayımlanan “Ermeni Terörü” adlı kitapta ünlü ‘anchorman’in ‘yüzünü kızartacak(!)’ ifadeler var:
“...sizlere sunduğumuz belgelerden, ayrıca Ermeni çetelerinden ele geçirilen on binlerce silahlı resimden de anlaşıldığı gibi Ermeni çeteleri, çocuk, kadın, ihtiyar demeden milyonlarca masum insanı akla gelmedik işkencelerle katletmişledir. Birinci Dünya savaşında Ermeniler, dünyada ne kadar eli silah tutan Ermeni varsa, Türkleri yok etmek için Türkiye’ye davet etmişlerdir. Dışarıdan gelen Ermeni çeteleri, yerli Ermeni çeteleri ile birleşerek, Türkiye’nin her tarafında en ufak köyünde ve şehrinde Türkleri katletme yoluna gitmişlerdir. Günümüzde (1983) Türk diplomatlarını arkadan vuran Ermeni çeteleri 1913’lerde Türkiye’de çetecilik ve eşkıyalık yapan o Ermenilerin uzantılarıdır. Yayılmacı devletlerden destek gördükleri gibi, dünyadaki birçok yayın organını da parayla satın almaktadırlar. Osmanlının ölüm-kalım günlerinde bağrında beslediği Ermeniler’in, çeteler yoluyla nasıl ihanet ettiğine tarih şahittir. Bugün de Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan, Ermeniler’i piyon gibi kullanmaktadır. Kıbrıs Devleti Rumları ”patron “, Türkleri ”kapıcı“ etmiş Rumlara devlet koltuklarını, Türklere ise ”hizmetçiliği“ layık görmüştür. Türk Devleti, Ada’daki soydaşlarının hayatlarını korumak için Barış Harekatı’nı gerçekleştirmek üzere Ada’ya asker çıkartmıştır. Kıbrıs Adası hiçbir zaman Rumlar’ın olmadığı halde, Kıbrıs Rum Yönetimi adanın tamamını istemeye devam etmiştir...”
Bu satırları okuyanların, son dönemde AB’yi sevdirme dergisiyle meşgul olan Birand’a tezahüratlarını duyar gibiyim:
Mehmet Ali bunları Kriter’e de yaz!
Dolandırıcılıktan hükümlü Mehmet Ali Birand’ın bir öyle bir böyle olmasına şaşırana şaşmak gerekmez mi?
++++++
Ayetleri sattılar
Diyalog ne demektir?
Ehl-i Kitab bir komşunuz var, görüşüp konuşuyorsunuz, onunla iyi geçiniyorsunuz. Ona güler yüz gösteriyorsunuz, ikramlarda bulunuyorsunuz, başına bir sıkıntı geldi mi yardım ediyorsunuz... Bu diyaloğun bir sakıncası yoktur.
Lakin başka bir diyalog var ki, o küfre kadar yol açabilir.
Hangi diyalogtur bu?
Peygamberi, Kur’ân’ı, İslâm’ı red, inkâr ve tekzib edenleri haklı görmek.
Tevhid ile Teslis’i bir bilmek.
Ehl-i Kitab ile Amentü konusunda aramızda ittifak vardır demek.
Kur’ân, Yahudileri ve Hıristiyanları imana, İslâm’a çağırmıyor demek.
Bu saydığım bozuk inançlar imanı fesada uğratır.
Dinlerarası Diyalog sapıklığı Katolik kilisesi tarafından çıkartılmıştır.
Onlar bu maksatla milyarlarca dolar dağıttılar. Bu dolarları alanlar lanete uğrar.
Hıristiyanlardan para alarak dinlerarası Diyalog yapanlar doğrusu Allah’ın ayetlerini çok ucuza satmışlardır.
* Mehmet Şevket Eygi / Milli Gazete
++++++
Gazeteci olamazlar
Allah şifalarını versin!
Gazeteler Ergenekon Davası’nın ilk duruşmasını dün “Türkiye’ye yakışmadı”, “Kargaşayla başladı”, “Fiyasko” gibi başlıklarla verirken iktidar yanlısı gazetelerin manşetleri, gazetecilik okullarında “ders” olarak okutulacak türdendi... İşte üç örnek:
Zaman: “Ergenekon davası salona sığmadı”
Sabah: “Salon küçük geldi ama... Dava büyük”
Yeni Şafak: “Küçük geldi”
Bu ülkede 1200 sanıklı duruşmalar da yapıldı ama arbede falan çıkmadı! 80 sanıklı bir davada izdiham oluyorsa, gazetecinin görevi sanıklar aleyhine bezirgânlık yapmak değil, gerekli fiziki koşulları sağlamayanları eleştirmektir... Bu arkadaşlara artık “gazeteci” demek bile bana ağır geliyor... Hepsine Allah’tan şifa diliyorum!
* Mustafa Mutlu / Vatan
++++++
Damat dediğin böyle olur:
Hem Taha, hem anten mühendisi!
İnsan kaderinden kaçamıyor.
Duyulmazı duyan, görülmezi gören, bilinmezden gelen sinyallerle Türkiye’nin 1 numaralı komplo teorisyeni olan Fehmi Amca’ya da böylesi yakışırdı.
Kız isteme faslı muhtemelen şöyle gerçekleşti:
- Evladım adın ne?
- Harun Taha
- Evladım senin adın da Taha, benim adım da. Durup dururken Mustafa Kemal’e atıf yapmayalım, adaş adaş geçinelim değil mi?
- Siz nasıl uygun görürseniz efendim..
- Senin eğitim durum ne bakalım?
- Chicago’daki University of Illinois’ta da yüksek lisans yaptım....
- Ben de! Ben de! ABD’de yüksek lisans yaptım... Bak hemşehri de çıktık! Pekiiii, evladım mesleğin nedir?
- Anten mühendisiyim!
- Verdim gitti!
Başına geleceklerden habersiz damat, kız evi naz evi engeline takılmayışına şaşar.
Fehmi Amca ise huzurludur! Olur ya bir gün ABD’nin verici ayarları bozulursa, Çankaya’dan gelen sinyaller kesilirse damat bey halleder artık. Baksanıza daha ilk günden Erdoğan ile hava muhalefeti yüzünden yaşadığı frekans karışıklığını çözüverdi! Eeee nikahta da keramet vardır. Belki iki Taha kafa kafaya verir, artık Obama mı olur, Mc Cain mi sinyalizasyon sistemini oval ofise kadar genişletirler değil mi?
++++++
GÜNÜN SORUSU
Adalet Bakanlığı’nın Deniz Feneri dosyası talebi Almanya’ya ancak ulaşabilmiş.
Acaba istek mektubunu, kuryelikte tecrübelidir diye Zahid Akman’a mı teslim etmişlerdi.
* Haldun Ertem
++++++
SİZDEN GELENLER
300 Spartalı’dan çok daha fazlayız
Etkileyici bir mitolojik hikayenin sinemaya uyarlanmış hali 300 Spartalı. Yüzbinlerce kişilik Pers ordusunu, Termopil denilen bir dar geçitten komayan Kral Leonidas’ın öyküsü. Leonidas kral ama, Sparta demokrasi ile yönetiliyor. Bir meclisleri var. Kraliçe, meclisi ikna etmeye çalışıyor. Orduyu yardıma göndermek için. Oysa mecliste farklı fikir ve çıkar odakları var. Engellemek istiyorlar. Savaşırken morali bozulan askerine Leonidas şöyle bağırıyor : “Spartalı asla korkmaz ! Teslim olmaz ! Geri çekilmez ! İlerler ! Ve ölür ! Bu bir Sparta kanunudur !..”
Aklıma Çanakkale’deki 57. Alay geliyor. Şehit cenazelerimizden yükselen feryatlar kulağımda çınlıyor : “Şehitler ölmez ! Vatan bölünmez !”
Bu yıl kaybettiğimiz Mehmetçik sayımız 200’ü buluyor. Cenazelerde binlerce insan bağırmaya başlıyor : “Tay-yip, oğ-lu-nu as-ke-re gön-der !” Benim yönetmenimin yazdırmadığı ‘yuh’u onbinler çekiyor. Cumhurbaşkanı ifadesiz gözlerle kalabalığa bakıyor. Yanıbaşında Unakıtan duruyor. Kimbilir belki de 600 milyon dolarlık santralini düşünüyor. Yuhlar bitmiyor. Öyle bağıran bir gence Gül, arabasının penceresinden: “Ne diyorsun sen !” diyor. Başbakan, benzeri bir genci gözaltına aldırıyor. Tüylerim ürperiyor. Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu konuşma yapmak üzere kürsüye çıkıyor. Vatanın ve milletin bölünmesine izin vermeyeceklerini belirterek; “Nitekim hükümetimiz bu yönde çalışmalarını sürdürüyor.” diyor. Halk gene yuh çekiyor. Sağlık Bakanı, Milli Eğitim Bakanı. Hep aynı tepkiyi alıyorlar. En çok önde olması gereken İçişleri bakanı anlaşılıyor ki akıllı, çıtı çıkmıyor. İki bölünmeyenli! bir denklem olmuş memleketi yazık ki sadece seyrediyorlar. 2488 yıl önce de, sonra da aynı. Hep oldular, hep te olacaklar. Ama biz üçyüzden çok fazlayız.
* Alpagut Öztaş
* * *
AKP Kadın Kolları’na öneri: Sisi’yi de çağırın!
Sayın Erdoğan’ın magazin dünyasıyla olan hasbıhali AKP kadın kollarına da sıçramış olmalı ki Kasım ayının sonunda düzenleyecekleri ’İşte Kadın Kongresi’ne ABD’li sinema oyuncusu Angelina Jolie’yi de davet ettiklerini açıkladılar.
Bu meşhur artist hangi vasfıyla örnek teşkil edecekti?
AKP Kadın Kolları Başkanı Fatma Şahin, partisinin kadın kollarının 2 yıldan beri uluslararası toplantılar düzenlediğini, bu kapsamda, iş dünyasında kadının rolünün masaya yatırılacağı toplantıya güçlü kadınlar davet ettiklerini, söylemişti ya...
Güler Sabancı, kurultaya katılmayacağını açıkladığına göre, Sisi davet edilir mi diye merak edenler var. Diyorlar ki, “Başarılı bir iş kadını olan Sisi’nin, Angelina Jolie’den ne eksiği var? Çocuk doğuramamış ama birçok çocuğa hamilik yapıyor, hayır kurumlarına bağış almadan toplantılara, TV programlarına katılmıyor”
Kadın adına yapılacak bir kongre, reklâm uğruna magazinle bu kadar sulandırıldıktan sonra;
Merak ediyorum, yoksa amaç ’desinler ve görsünler diye’ iş yapmış olmak mıydı?
* N. Hayriye Yazıcı
* * *
Biz de kalemşör satın alalım
Madem son 50 yıldır Türkiye’de parayla satın alınabilir insanlar başa oynuyor...
Madem iktidarlar ve medya bunların eline geçti...
Bizler de aramızda para toplayıp bunları memleket için çalıştırmak üzere satın alalım.
* Sinan Barış
* * *
Görülmemiş başarı öyküsü
Bir yıllık üyeliğe sevinçten takla atanlar var aramızda. Kimilerine göre görülmemiş bir başarı öyküsü bu.
1997-2001 yılları arasında Yunanistan Büyükelçisi, 2001-2005 arasında ABD’nin NATO Kalıcı Temsilcisi, 2005-2008 arasında ABD’nin Devlet Yönetim Danışmanı olarak görev yapan, Şubat 2008’de emekliye ayrılıp Harvard Kennedy School’da öğreticiliğe başlayan; Afrika ve kanın dinmediği Ortadoğu’da fink atarken sanına san katan, George Bush yaveri R. Nicholas Burns dün ne demiş:
“Türkiye’nin Amerika için taşıdığı önem, Amerika’nın temel ulusal güvenlik çıkarları için en sallantılı bölge olarak 21.yy Ortadoğusu’nun 20. yy Avrupası’nın yerini aldığı bir dönemde, daha da belirgindir.
ABDli, ABli ortaklar için hayati önemdeki ülkeler çemberinde geçinim, güvenlik, yönetim sıkıntılarımızı kaldırmada ve olanakları lehimize yönlendirmede Türkiye canımıza can katan bir
köprüdür.”
AB’nin Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn bugün ne demiş, “Türkiye’nin BM geçici üyeliğine seçilmesi Türkiye’nin artan öneminin ifadesidir.”
Başka ne demiş?
“Türkiye’nin, bu koltuğu Avrupa’nın ortak değerlerini geliştirmek için kullanacağına inanıyorum”
Kimin?
“Avrupa’nın ortak değerlerini...”
Gelin güvey kısmı ne diyor?
“Bu, bizim için bir onurdur”
* Oğuzhan Abacı
* * *
Ekranda TSK saldırısı
Samanyolu TV’de yayınlanan “Tek Türkiye” adlı programın Silahlı Kuvvetler’e yönelik açık saldırılarda bulunduğunu ve bunun vatandaşlarımızı rahatsız ettiğini müşahade ediyorum. Bu saldırılar kamu vicdanını rahatsız etmekte, bazı vatandaşlarımızın aklında soru işaretleri oluşturarak Silahlı Kuvvetlerimiz’in saygınlığına gölge düşürmektedir. Açıkça kin ve düşmanlığa tahrik yapılmaktadır.
* Asım Özsoy
* * *
Ayrımcı görmek için aynaya bakın
Cumhurbaşkanlığı makamında oturan Sayın Gül’e soruyorum:
Kürtler ne tür bir ayrımcılığa uğradılar? Ne yapıldı da onlara ayrımcılık yapıldı? Seçme ve seçilme hakları mı elinden alındı? Hakim, polis, savcı, asker, belediye başkanı, milletvekili, bakan, cumhurbaşkanı olmaları mı elinden alındı?
Kimse mızıkçılık yapmasın. Kimse ikbal ve hevesleri uğruna sayıları milyonları bulan Kürt kökenli vatandaşlarımızı bölücü olarak, potansiyel birer suçlu olarak
göstermeye çalışmasın.
Sırrı Sakık ve Ahmet Türk;
önce eşitlik, önce demokrasi diyeceksiniz sonra da arkanıza güç olarak aldığınız aşiretlerin içinde yaşayan binlerce insanı maraba gibi kullanacaksınız. Çıkıp “halkımız eziliyor” diye demokrasi masalları anlatacak dağdakinden güç alıp hem bölgeye hem devlete kafa tutmaya kalkacaksınız... Bu ülkede farklı devlet biçimi özleyen “Numaralı Cumhuriyetçiler” de, bölücüler de er yada geç derslerini alacaklardır.
* Ali Hakan Edik
* * *
İktidarın unutulmayanları
Dün 15 şehit verdikten sonra “Biz onları demokrasi kuralları çerçevesinde sadece suçlu olarak görüyoruz” diyen AKP’dir.
Dün Türk devletinin köpeği dahi olamayacak kişileri muhatap alan, sözde devlet başkanları ile görüşme yapan AKP’dir. Aşiret liderlerine Dışişleri makam aracını tahsis ettiren AKP’dir.
Şehit olup toprağa düşen askerime karşı “yan gelip yatmak” gibi bir cümleyi yakıştıran AKP’dir.
Diyarbakır’da “Kürt sorunu vardır” diyen sayınların yeri AKP’dir.
Havaalanlarında PKK destekçisi malum partinin vekili olanlara “emirlerinizi bekliyorum. İnşallah vesile
olursunuz da terörü bitiririz” diyebilen aymaz zihniyet AKP’dedir.
“Kan üzerinden siyaset anlayışı” diye bir cümle ile şehitlere sahip çıkmayı halka kötü olarak gösteren ve “Şehitler ölmez, vatan bölünmez” sloganlarına dayanamayan AKP’dir.
MHP ve CHP’nin destek verdiği Meclis bildirisinin yayınlanmaması için elinden geleni yapan AKP’dir. * Fatih Çalışkan
++++++
MİNİ YORUM
Adaletin de yandaşı oldu
Adalet yaklaşımları bile yandaşlıklarına gölge düşürmeyecek biçimde dizayn edilmiş. Fehmi Amca şöyle buyuruyor: “Silivri’de duruşmaları başlayan davayı gerektiren olaylar ve eylemler bu ülkede yaşanmadı mı? O kadar canın, o kadar kinin, o kadar şiddetin, o kadar işkencenin hesabı sorulmayacak mı bu ülkede? Sorulmamalı mı? Yargıçları rahat bırakalım da yargılama görevlerini yerine getirsinler.” Ey Silivri’nin yargıç koruyucusu, hukuk üstünlükçüsü, Hz. Ömer adaletlisi kalemşörleri, adama sormazlar mı, “Deniz Feneri skandalı yaşanmadı mı bu ülkede?, “Gurbetçi vatandaşlarımızın paralarını çalıp çırpanlara hesap sorulmayacak mı bu ülkede?” diye. Yandaşlık icabı Ankara-Frankurt hattında siz de Ebu Cehil müridliğine mi soyundunuz yoksa?
* Selcan TAŞÇI