Medyada gemiler tek tek batıyor

Hürriyet gazetesinin, (Sene: 1 No: 1) ilk sayısı 1 Mayıs 1948 tarihlidir. Orijinal sayısı bende var. Bu ilk sayının manşeti, ''Irak ve Ürdün orduları Filistin'e girdi'' şeklindedir.

1948'de İnönü Cumhurbaşkanı, Celal Bayar Muhalefet lideridir. Her ikisinin de Hürriyet'in bu ilk sayısında görüşleri yer alıyor.

İlk sayıda rahmetli Sedat Simavi, gazetenin çıkış gerekçesini ''Memleketimizde gelişmeye başlayan demokrasi zihniyetini kökleştirmek ve müdafaa etmek için ortaya atılıyoruz. Demokrasinin memleketimizin bünyesine en uygun bir rejim olduğuna iman etmiş bulunuyoruz'' diyor ve Hürriyet'in hür ve müstakil kalacağını vurguluyor.

Hürriyet çıkışından itibaren satılıncaya kadar, tiraj sırasında bazı yıllar ikinci sıraya düşmesine rağmen, Türk basınının amiral gemisi oldu. Nisan başında satışı tamamlandı. Ancak hemen bir ay sonra üçüncü sıraya geriledi.

1980 sonrası medyasında önemli bir hastalık peyda oldu. Patronlar medyayı diğer işlerini görmekte bir baskı unsuru olarak kullandılar. Şimdi AKP iktidarı bu imkanı ortadan kaldırdı... Çünkü medyanın yüzde 90'ı yandaşlara satıldı. Patronların kullandığı medyayı şimdi siyasi iktidar algı yaratmak için kullanıyor. Gerçek anlamda habercilik yapan medya kalmadı.

Bir zamanlar "basın dördüncü kuvvettir'' denilirdi. Şöyle veya böyle basın tetikçilik yapmaya başladıktan sonra, güç olmaktan çıktı. Neredeyse insanlar gazete okumuyor.

Türkiye İstatistik Kurumu, yazılı medya istatistikleri 2017'yi yayınladı. 2013 yılına göre 2017 yılında günlük gazete tirajı yüzde 32 oranında düşerek 6 milyon 290 binden, 4 milyon 271 bine geriledi. Yıllık dergi tirajı ise, yüzde 38 azaldı.

1- Medyanın çökmesinin bir nedeni siyasi iktidarın tüm medyayı yandaş yapmak projesidir. Artık gazete ve televizyonlarda yetkin ve becerikli olanlar değil, daha etkili tetikçilik yapanlar ve siyaha beyaz diyecek kadar ideolojik veya çıkarcı yandaşlar yer alıyor. Elbette saygın ve tarafsız gazeteciler de var ve fakat bunlar azınlıktadır.

Tetikçiler arasında akademisyenlerin de yer alması, bu olgunun toplumsal maliyetini artırıyor. Biz eskiden doktora tezlerinin girişinde, tarafsız ve namuslu olacağımıza yemin ederdik. Bugün iktidara hoş görünmek için gerçekleri saptıran akademisyenler bu yemini etmemiş gibi görünüyorlar.

2- İnternet de gazete tirajlarını düşürdü. Bunun bir nedeni internete ulaşımın kolay olması, diğer bir nedeni de gazetelerde okunmaya değer haber ve yorumların azalması ve kalitesinin düşmesidir. Ne var ki, interneti batırmak üzereyiz. Söz gelimi bir köşe yazısını okumak isterseniz, engel olamayacağınız bir reklam çıkıyor. Hatta bazılarını açarsanız reklamı okuyup, yazıyı okuyamıyorsunuz. Yani bir reklam kirliliği var. Düzensizliğin bu kadarı neden yalnızca bizim ülkemizde oluyor?

3- Dünya medyası, bilim, kültür, teknoloji tartışıyor. Bizim medya din kültürü üstüne yoğunlaşmış. Hapsi de ayrı telden çalıyor. Toplumu dünya gerçeklerinden uzaklaştırdılar.

4- Sonuç göstergelere de yansıyor. Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü'nün (UNESCO) verilerine göre Türkiye, kitap okuma oranında dünyada 86'ncı sırada, yoksul Afrika ülkeleriyle aynı kategoridir. TÜİK'e göre de Türkiye'de kitap, aile ve bireylerin ihtiyaç listesinin 235'inci sırasında yer alıyor. Dünyada kitap için kişi başına harcanan para ortalama 1,3 dolarken, Türkiye'de çeyrek dolardır.

Yazarın Diğer Yazıları