Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hulki CEVİZOĞLU
Hulki CEVİZOĞLU

Med ve Cezir, ister gel ister git!

Cem Yılmaz Ankara’daki gösterisinde bir örnek vermişti: “Adam Hamlet’i oynuyor, birisi çıkıyor, ’elindeki kurukafa kokuyor’ diyor!.. Anladığı bu!..” Mevlâna’nın sözünü hatırladım:
“Sen ne söylersen söyle, söylediğin, karşındakinin anladığı kadardır.”

***

Bu hafta başı sevgili Latif Şimşek’in Beyaz TV’deki Med-Cezir (Gel-Git) programına davetliydim. Ankara 1. Bölge Bağımsız Milletvekili Adayı olarak partilerden farklı düşündüğümü bilen sevgili Latif, görüşlerimin halka ulaşmasının önemli olduğunu düşünüyor. (Her ne kadar programda ikiye karşı bir kişi kalsam da, hoş oluyor.)
Programda, “Bugün Türkiye’de Atatürkçülüğün neredeyse bir suç olduğunu, yakında Müslümanım demenin bile suç olacağını” söyledim. Örnekler verdim.
Nagehan Alçı’ya da, bazılarının “Ilımlı İslam” adına, kelime-i şahadetin ikinci bölümünü söylemediğini ifade için “Kelime-i şahadeti söyler misin?” dedim.
Söylemedi. (Normal olabilir. Kimsenin inancını sorgulamadığımı, kendisini zorda bırakmak istemediğimi vs. orada da anlattım.)
Meramım, “...ve, Hz.Muhammed Allah’ın kulu ve resulüdür” bölümünün çıkarılmak istendiğini vurgulamaktı.
THY’nin dergisi SkyLife’daki “Kâbe Manzaralı Şarap Reklamı”nı da gündeme getirdim. Büyük tartışma oldu.
Yılın haberi olabilecek, manşetlere oturacak bir haberi sırf reklam alamayız ya da AKP’den korku belasına birçok medya organı görmezden geldi!.. Korkmadan bunu haber yapan 37 adet internet sitesi var. Yeniçağ, Milliyet ve Habertürk gazeteleri hariç.
(Çarşamba günkü bu konudaki yazımı mutlaka okuyunuz: http://www.cevizkabugu.com.tr)
Bu tartışmanın ardından, Perşembe günü, Alçı Akşam gazetesindeki köşesinde “Hem din hem laiklik elden gidiyormuş!” başlıklı bir yazı yazdı.
Genç bir gazeteci adına çok üzüldüm.
Bir insan, milyonlarca insanın gözü önündeki canlı yayında söylenenleri bu kadar mı çarpıtır? Bu kadar mı anlamaz? Yazık.
Çok da üzerine gitmek istemiyorum ama, Negahan Alçı bir “tetikçi gazetecilik” üslubuyla beni hedef gösterince yanıt kaçınılmaz oldu.
Yazının neresini düzeltsem mi?..
Daha önce beni DSHP yerine DSP Genel Başkanı olarak yazmıştı. Şimdi, Ankara 1. Bölge Bağımsız Milletvekili adaylığımı 2. bölge diye yazmasını mı? Canlı yayında susup, gazetede cevap vermesini mi? Bir başka yazısında, son kitabımı “Atatürk kutsallaştırması” olarak görürken, şimdi beni “din savunucusu” ilan etmesini mi? İslâmiyet’i savunmanın “misyoner avcılığı olmadığı” gerçeğini kavrayamamasını mı? Benim 700 programımdan hiç bir şey öğrenmemiş olmasını mı? Ayetlerdeki Allah’ın sözlerini benim sözüm gibi algılayıp saldırmasını mı? Güya beni “Ergenekon tezgahının dışında temiz insan” olarak gösterirken, bel altından vurmasını mı? (İfadeye çağrılmamı şöyle ifade ediyor: “Suçum Müslümanlığı savunmak gibi laflarla kamufle etmesin. Savcılar Cevizoğlu’nun yaptığı yüzlerce Misyonerlik programlarının bu süreçle ilgisi var mı diye soruşturdular muhtemelen.” ) Bir konuyu anlatmak isterken, kendisinin kelime-i şahadet getirememesine karşılık bana “İnancını kamuoyu önünde kanıtlama çabası içinde” demesini mi? 28 Şubat sürecinde kendisi dahil kimse ortalıkta yokken, benim Müslüm Gündüz dahil pek çok kişiye ekranımı açtığımı; pek çok Hıristiyan ve Musevi temsilciye söz hakkı verdiğimi inkar etmesini mi?
Evet, neresini düzelteyim bu kadar yanlışın neresini?
Ekranda “Ben de dindarım, ben de dindarım” diye tekrarlayıp durmuşum!
Pes ve insaf doğrusu. Dahası yazık. Gerçekten çok yazık. Canlı yayında milyonlarca insan anlarken, bir genç gazetecinin bu kadar idraksiz ve provokatif olmasına pes doğrusu.

***

Nagehan Alçı yazısında, o programdaki sözlerine hiç değinmemiş.
Örneğin, Öcalan’ı Mandela gibi göstermesini, mutlaka Öcalan ile anlaşmak gerektiği tezlerini, THY dergisindeki skandal reklamda görüneni “İslâmi şampanya” olarak savunmasını, vd.

***

Taraf gazetesinden Markar Esayan “misyonerlik” konulu programlarım için birkaç yazısında beni hedef göstermişti. Bu yüzden özel yetkili savcıya ifade verdik, “şüpheli” sıfatı kazandık!..
Şimdi de Nagehan’ın hedef göstermesinin ardından, “28 Şubat” konulu programlarım için de yeni bir ifade verebiliriz.

***

Programın adı Med-Cezir idi. Yani Gel-Git.
Sonuçta ister “gel” anla, ister “git” anlama sevgili Nagehan.

HAYAT DEĞİRMENİ
YGS skandallarını eleştiren Abbas Güçlü için Başbakan “Bedelini ödeyecek!” demişti.
İlk bedel ödendi: Güçlü’nün programı alel acele bitirildi!..



Twitter.com/mhulkicevizoglu

Yazarın Diğer Yazıları