MB’dan da umut yok!
Merkez Bankası 2023 yıl sonu TÜFE beklentisini yüzde 58’e çıkardı. Ekonomik istikrar için de 2025 yılını gösterdi.
Ekonomik istikrar önlemleri için önce bir istikrar programı hazırlamak gerekir. Üretici ve tüketici, yerli ve yabancı sermaye, yatırım kararları bu programa göre verilir. Ancak aynı program kapsamında popülizmin de kaldırılması gerekir. Ama anlaşılan odur ki, istikrar programı siyasi iktidarın işine gelmiyor.
Ekonomi koordinasyon kurulu ve Merkez Bankası’nın açıklamalarının altında yerel seçimler yatıyor. Her ikisi de, yerel seçimler nedeni ile hükümetin popülizmden taviz vermeyeceğini biliyor ve bu nedenle ekonomik istikrar programı yapılmıyor.
Öte yandan; Merkez Bankası her enflasyon raporunda söylediği gibi dünkü açıklamasında da para politikası olarak; Parasal sıkılaştırmaya gideceğini ve faizleri artıracağını söyledi.
Parasal sıkılaştırma;
MB başkanı; Parasal sıkılaştırma ile bireysel kredilerin kısılacağını ve bu yolla toplam talebin ve ithalat talebinin kısılacağını açıkladı.
Toplam talebi düşürmek için kitapta tüketici kredilerini kısın yazar, ama Türkiye şartlarında bu öneri çalışmaz. Zira tüketici kredilerinin toplam kredileri içindeki payı düşük, yüzde 14’tür. Tüketici asgari geçim seviyesinde yaşadığı için, kredi almazsa da aynı seviyede mal ve hizmet satın almak zorundadır.
Dahası tüketici kredisi alan ithal malı satın alamaz. İthal malına talep gelir dağılımının aşırı bozuk olmasından ve bazılarının spekülatif kazanç elde etmesinden ileri geliyor.
Yine MB başkanı ‘’Bu yolla likiditenin arz yerine tüketime gitmesini engelliyoruz ‘’diyor. Arz artışı enflasyonla mücadele aracıdır. Ancak arz artışı olması için kapasite artışının olması ve yatırım yapılması gerekir.
Üretimde ithal girdi payının yüksek olması, ithalatın finansmanı açısından darboğazlar yaratıyor. Düşük kapasiteye sebep oluyor.
Üç büyük Raiting kuruluşu da, Türkiye’nin notunu ‘’aşırı spekülatif yatırım yapılamaz‘’ seviyesine düşürdü. Yerli ve yabancı sermaye bu kuruluşlara bakıyor. Bu şartlarda yatırım ve işletme kredileri de yatırıma değil, döviz, altın ve gayrimenkule gidiyor.
Netice olarak biz ne dersek diyelim, yerel seçimlerde hükümet Kobi kredileri ve esnaf kredileri dağıtacak ve para sıkılaştırma politikası askıda kalacaktır.
Faiz artışı;
MB Başkanı ‘’faizleri yüzde 8’den yüzde 17,5’e çıkardık, Mevduat faizini de yüzde 30’ a indirdik ‘’ diyor.
Faiz konusunda bu günkü hükümetin temel yanlışı, nominal faiz üstünden politika oluşturmaya çalışmasıdır. Aynı tuzağa MB ‘da düşmüştür.
Zira MB Hem yıl sonu enflasyon hedefini yüzde 58 ilan ediyor, hem de mevduat faizini yüzde 30’a indirdim diyor. Bu durumda mevduat reel faizi yüzde eksi 17,7’ demektir. Yani tasarruf sahibi mevduata 100 lira yatırırsa, bir yıl sonra faizi ile birlikte 130 lira alacaktır. Ancak enflasyon yüzde 58 olduğu için 100 lirasının satın alma gücü 82,3 liraya gerileyecektir. Bu şartlarda TL’ de kim kalır? TL’ den kaçış hızlanır. MB görevi TL’ yi korumaktır. Demek ki görevini yapamıyor.
ABD, FED faizleri yüzde 0,25 artırdı ve 5,25-5,50 aralığına yükseltti. Yıllık TÜFE oranı da yüzde 3 oldu. Demek ki ABD’ de reel faiz yüzde 2,43 tür. Avrupa Birliği de faizleri artırıyor.
Türkiye’nin yapması gereken, gösterge faizini reel faiz seviyesine çıkarmak ve enflasyon düştükçe indirmek olmalıydı. MB, 2018 yılında böyle yaptı. Gösterge faizini yüzde 24’e çıkardı. Bu yolla hem 2018 Eylül – Ekim’de yüzde 25 olan enflasyonu bir yıl sonra yüzde 9’a indirdi. Hem de dolar kuru 6,5 liradan 5,5 liraya geriledi. Merkez bankası enflasyon düştükçe gösterge faizini de düşürdü.
Aslında hepimiz boşa çene yoruyoruz. Zira sabah gazetesindeki bir köşe yazarına göre, Sayın Cumhurbaşkanı MB’na ‘’faiz artışında dikkatli olun, virajı geniş alın‘’ demiş. O zaman MB faizleri reel faiz seviyesine çıkaramaz, topu çevirmeye devam eder.