Matruşka
Garip günler yaşıyoruz. Olaylar öylesine girift, öylesine karmaşık bir halde ki... Hani matruşka denilen Rus bebekleri var ya yaşadığımız olaylar aynen onlar gibi. Birinci bebeği açıyorsunuz içerisinden birincinin aynı tipinde fakat daha küçüğü bir başka bebek çıkıyor. Bakın; Türkiye sınırlarını adeta serbest bölge ilan eden AKP iktidarı PKK’nın ve IŞİD’in Türkiye içersinde silah ve militan yığması için elinden gelen bütün imkanları sağladı. Asker ve polis yetkisiz kılındı, sessiz kaldı. Sonra ne oldu da geçici hükümet döneminde IŞİD’e ve PKK’ya saldırılar düzenlendi. Tam bir matruşka örneği. Oyun ihtimallerini çözün ve yeni oyunlara ulaşın.
Önce iktidarın durumunu bir kez daha hatırlatmakta fayda var. Bu iktidar görevi seçimle birlikte sona ermiş, devlet işleyişinin aksamaması için yeni hükümet kuruluncaya kadar görevde kalması öngörülen bir iktidar. Yani yetkileri sınırlı. Ancak, uygulamaya bir bakın: sanki Meclis’ten güvenoyu almış ve milletin çoğunluğunun tasvip ettiği bir hükümet gibi davranıyor. Şu anda içersinde bulunduğumuz şartlarda dış politika çok ağırlıklı ve hassas bir dengede. Bu emanetçi iktidar adeta tam yetkili gibi önemli dış politika tercihleri yapabiliyor. Esad düşmanlığının iflas eden inadı bir tarafa bütün üsler ABD’ye açılıyor. Bu iş bu kadar kolaydı da yıllardır ABD ile ipleri niye bu kadar gerdiniz? Acaba Meclis’ten güven oyu almış hükümetlerin üsleri ABD’ye açmak için istediği tavizler nelerdi?
Bu işin çok önemli yönleri var. ABD, AB ile bir gümrük indirimi anlaşması imzalama hazırlığında. Türkiye’nin bu hazırlığa dahil edilmesi için yaptığı bütün müracaatlara sessiz kalındı. Üsler böyle bir pazarlığın en uygun malzemesi kılınabilirdi. Bunlar ve daha nicesi “kurulacak hükümetin yetkileri içindedir” demek varken hükümet elimizdeki bütün kozları masada terk etti. Ayrıca da kurulacak hükümetin yetki ve sorumluluklarına da tecavüz etmiş oldu.
Aslında gayet iyi görüldü ki AKP ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın birinci meselesi ne pahasına olursa olsun iktidarı bırakmamak. Bunca yıllık politikacıyım. Kaç seçim gördüm, milletvekilliği, bakanlık yaptım. Böylesine zaman öldürmeye yönelik görevlendirme ve koalisyon çalışması görmedim. Belli belli besbelli 45 günlük süreyi doldurup erken seçime gitmek istiyorlar.
“Ben yaparım olur!”
Bu derece iktidara kilitlenmiş olmalarının sebebi 13 yıllık iktidarın verilecek hesaplarıdır. Önce bakanlar, sonra Cumhurbaşkanı ve etrafı ve AKP iktidarının cumhuriyetin temel felsefesiyle yaptığı kavgaların dosyaları... TC Devleti neredeyse bir asırlık ömrü içersinde böylesine bir garabeti yaşamadı. Bu devletin sağladığı ve koruduğu seçim sistemiyle iktidar olanlar devletin kurucusu, kurumları ile akıl almaz bir çatışmaya girdiler. Halkın seçtiği cumhurbaşkanı olmak hedefine ulaşabilmek için bütün engelleri kendi kafasındaki hukuka göre yorumlayan bir devri gördük ve görmeye devam ediyoruz. Kaçak saray yapılırken yargı “hayır” deyince “kimin gücü yetiyorsa gelsin yıksın”, demek Başbakanı olduğunuz devletin hukuk sistemine savaş açmak en hafif tabiriyle ciddiye almamaktır. Bu tutum İstanbul’daki hava limanı, 3. köprüde de tekrar yaşandı. Yargı ne derse desin ben bildiğimi işlerim anlayışıyla yargı kararlarına meydan okundu. AKP iktidar olduğu tarihten itibaren yargıyı emrinde bir robot görme eğilimindedir. Bu sebeple yargı bağımsızlığı, hakim teminatı gibi kavram ve kurumlar çiğnenerek “hakim teminatı” tamamen siyasi iktidarın kendi arzusuna göre şekillendi. İşte bu tablo ne yapıp ne edip AKP’nin tek başına iktidar olması için her yolu denemesine sebep olmaktadır. Allah korusun terörün çılgınlık derecesine varması devletin de her türlü tedbiri alarak bu işin bir iç savaş haline dönmesi tehlikesi vardır. Böyle bir halde seçimler birer yıl ertelenerek AKP’nin isteklerinin önü açılmış olur.
Siyasi hiç bir gücü olmayan bu iktidar durmadan tayin yapıyor. Siyasi ahlakla bağdaşması çok zor olan bu tutum tasvip edilemez. Rant ekonomisinin bütün çirkinliklerini AKP iktidarında çeşitli örnekleriyle yaşadık. Şimdi Pina yarımadasından sonra Göcek koylarının Dalaman Orman işletme Müdürlüğü tarafından yetkisi dışında kiralandığını gazetelerden öğreniyoruz. Bu bitmeyen rant hırsının hukuk yoluyla törpüleneceği kesindir. Ancak, kaybedilen zamana, imkana ve enerjiye yazık değil mi? Türk siyasi hayatının çile yumağı olan, utancı olan Yassıada’ya turizm alanında hizmet etme imkanı kazandıracak otel yapımına karar veriliyor. Ada’daki tarihi yapılar silinerek Yassıada yamyassıada oluyor. Bu hırsı, bu siyasi gözü kararmışlığı hiç olmazsa Yassıada’da yapmak cüretinden uzak kalınmalıydı. Anayasa’nın ilgili maddeleri açıkça ortadayken sizin yetkileriniz apaçık belliyken böylesine kendinizde kalıcı iktidar ötesinde güçler vehmetmenizin sebebi nedir?
Siyasi tarih bize; Devletlerin yapısında, kurnazların akıllı kimseler diye geçinmesi kadar zararlı hiç bir şeyin olmadığını gösteriyor.