Malta-Silivri Hattı...
“Bu davada taraf olan devlet değil, savcıların kendisi. Kanun değiştirilerek bu savcılar kurtarılabilir ama bakalım ilahi adaletten nasıl kurtulacaklar” sözlerinin sahibi 5,5 aydır Silivri’de hapiste. Ortada henüz iddianame olmadığı için ne ile suçlandığını da bilmiyor. Ama aynı tutuklu kendisi hakkında tutuklama kararı isteyen Savcı Zekeriya Öz’ün suç işlediğini belirterek dava açmıştı. Malumunuz Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın mahkeme heyetini mahkum ettirdiği dava Yargıtayca onandı. Haksız tutuklama yüzünden bireysel olarak ceza alan hakim ve savcıları kurtarmak için hükümet yeni yasa çıkardı. Ama Müyesser Yıldız’ın davası hepsinden farklı. Müyesser, devleti, Adalet Bakanlığını yahut mahkeme heyetini değil, dinleme tutanaklarında özel hayata dair kayıtları iddianameye koyduğu için bizzat Zekeriya Öz’ü dava etmişti. Şu ana kadar yazılı veya sözlü savunma yapmayan Zekeriya Öz’ün avukatı da gelmiyor duruşmalara. Sanki Müyesser devleti mahkemeye vermiş gibi hazine avukatı var salonda. Aylardır kamuoyunun yakından takip ettiği bu davanın dosyasının kendilerine yeni geldiğini ifade ederek savunma için süre istiyor genç hazine avukatı... Üstelik zaman aşımına uğradığını iddia ediyor. Cin gibidir Müyesser... “Sayın Savcılar mahkemeyi bugüne kadar hiç muhatap almadı. Ama ilk defga bir hazine avukatını karşımızda görüyoruz, bu da bizim için şereftir” sözleri ile golünü atıyor.
1,50 boyunda, 40 kilo ağırlığındaki bu kadının yüreği memleket kadar büyük. İki yıl önce yayınladığı “100 Yılın Hesabı” adlı eseri Bilgeoğuz Yayınlarından çıkmıştı. 5,5 aylık tutukluluğunun da yüzyılın hesaplaşmasının bir parçası olduğunun bilincinde. Kelimenin tam anlamı ile hiperaktiftir. Silivri’de hiç boş durmuyor. Yakınları ve avukatları O’na kitap ve belge yetiştirmekte güçlük çekiyorlar. Hücrede yalnız kalıyor Müyesser. Sanılanın aksine bu durumdan çok da memnun. Karınca gibi çalışıyor. Olağanüstü üretiyor. Okuduklarını yorumluyor. Bir akademisyen titizliği ile teorilerini yazıyor. Facebook sayfası hemen hergün yenileniyor. Haftada en az 3-4 yazı ile içeriden dışarıya ışık tutuyor. “Yeşil-Ergenekon-Ötüken Senaryosu” başlıklı yazısının yanında “Genel Kurmay Bakanı Adliyeye gitse” de YAŞ kararlarından, futboldaki şikeye kadar yaptığı analizlere şapka çıkarılır. Dün de “yenitan.com” da “Malta’nın rehincikleri- Silivri’nin esirleri” ni okudum. Malta sürgünlerinin iki dönemi vardır. Birincisi, İngilizlerin Rum ve Ermeni patrikhaneleriyle Damat Ferit’in hazırladığı listelere göre siyasiler, aydınlar, gazeteciler, valiler ve askerlerin topluca Malta’ya sürülmesidir.
Sonrasında Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Milli Mücadeleyi zafere ulaştırmada adım adım ilerlerken Anadolu’daki İngiliz asker ve ajanlarını yakalaması.
Malta Sürgünlerini suçlayacak hiç bir şey bulamayan İngiltere işte bundan sonra Anadolu’da “rehin değiş-tokuş” pazarlığına girişir. Malta’dakiler peyderpey serbest bırakılır.
Öylesine hatırladım bu “rehin pazarlığını...” ilgisi, benzerliği olduğundan değil...
***
İlgisi var mı yok mu tartışmasına girmeden oğlu İlim ile beraber Müyesser Yıldız ile gurur duyduğumuzun altını çizelim. Duruşma ne mi oldu? 25 Ekim 2011 saat 11:30’a ertelendi. Çünkü “dava konusu klasör yine gelmedi” diyor hakim. Aynı binada bilinen dosya aynı gün gelse kıyamet mi kopardı?