Maliye kazı bağırtarak yoluyor (07 Eylül 2012)
2012 Bütçesi yılın ilk yarısında 21milyar 104 milyon lira açık verdi. Oysa ki 2012 bütçe kanununda öngörülen açık toplamı 21 milyar 54 milyon liraydı. Yani 2012 bütçe açık hedefi daha yılın yarısında aşıldı.
Bütçe açığının arttığını ve bu açığın risklerini Maliye Bakanı da açıklıyor.
Maliye bakanının sık sık açığı risk olarak göstermesinin altında yatan gerçek şudur:
1) Muhtemel yeni vergilere ve vergi artışlarına karşı, mükellefin vergi direncini kırmak,
2) Kamunun ürettiği mal ve hizmetlere zam yapılırsa, tüketicini tepkisini düşürmek.
Mamafih Maliye Bakanı Bütçe açığını söylerken vergi ve zam sinyalini de verdi. Galiba vergiden başka gelir kaynağı da kalmadı.
Hükümetin elinde özelleştirme imkanları daraldı. Büyük işletmeler ve yatırımlar özelleştirme kapsamında satıldı. Bundan sonra aynı özelleştirme gelirini beklemek doğru olmaz.
2/B’lerde halen sorun yaşanıyor. Bu sene 2/B’den beklenen gelirin sağlanması olanak dışında görünüyor.
Geriye vergiler kalıyor... Bu sene sigarada 2011’den kalan ÖTV zammı, otomatikman devreye girecek. Ayrıca vergi tabanı genişleyecek. Yani bir kısım esnaf ve beyanname vermeyenler de beyanname vererek, gelir vergisi ödeyecek. Maliye son yıllarda kira gelirlerinin üstüne gidiyor. Kiraya versin veya vermesin daire sahiplerinin hepsine maliye mektup gönderdi. Bu anlamda bir gelir artışı oldu. Aynı şekilde şimdi, bakan gayrimenkul satışlarında tapu değerinin, rayiç değer altında gösterenlerin üstüne gidileceğini açıkladı.
Vergilemede “Kazı bağırtmadan yolmak” gibi bir kural var. Vergi mükellefinin üstüne fazla gidersen, iktisadi faaliyeti yer altına indirirsin. Vergi kaçağı olur. Ya da, iş sahibi vergiden kaçınmak için işini kapatır. Bu defa eldeki vergiden de olursun. Bir benzetme ile, sağılan ineği kesmiş olursun. Aslında Maliye hafiyelik yapmak yerine, vergi kanunlarını değiştirerek, vergilemede otomatik kontrol sistemini getirirse, daha az maliyetle ve daha az tepkiyle, daha çok vergi toplar.
Söz gelimi, belediye emlak vergisi için rayiç bedel tespit ediyor. Bu rayiç bedelleri doğru tespit ederse, zaten gayrimenkul satışlarında vergi kaçağı olmaz. Zira satıştan önce tapu zaten belediyeden rayiç bedel istiyor. Devletin bir kanadı görevini eksik yapıyorsa, rayiç bedeli düşük gösteriyorsa, vatandaşı zorlamak yerine, rayiç bedellerin güncelleştirilmesi veya hangi yöntemle yapılacağı yasal zemine bağlanırsa, vatandaş-maliye kaptı kaçtı oynamaktan kurtulur. Öte yandan gayrimenkulunu kiraya verenlerin çoğu, emlakçılardan kaçıyor. Çünkü, emlakçıların komisyonu makul boyutlardan daha fazladır. Özellikle satışlarda bir koyundan beş post çıkarmak istiyorlar. Söz gelimi bir müteahhit Çekmeköy’de bir arsaya bakmış... Sahibi ile konuşup, emlakçının da hakkını verelim demiş. Arada 5 emlakçı çıkmış. Ve arsa sahibi ile görüşememiş. Emlakçılar arsanın yarı değeri kadar da komisyon istemişler... Müteahhit, aynı arsanın birkaç yıldır bu yüzden satılmadığını söylüyor.
Emlakçıları, gayrimenkul ajansı olarak yasallaştıracak, komisyonlarını ve şartlarını makul düzeylere çekecek, yetki ve sorumluluk yükleyecek bir kanun çıkarmak gerekir. O zaman kimse bu ajanslar dışında gayrimenkulunu kiraya veremeyecek. Maliyenin işini bunlar yapmış olacaklar.
Son söz... Vergi verilmez, mükellefler okşanarak alınır.