LİDER SİVASSPOR
Büyük adam olmak, büyük takım olmak, büyük başkan, büyük lider olmak... Büyük, büyük büyük olmak çok göreceli bir şey. Sabretmek, sevecen olmak, güvenilir olmak, güven vermek şart. İmkanlar var. Mensup olduğunuz insan adedi, size inanan kongre üyeleriniz, saha, salon, malzeme, para, şöhret var. Medya var medya! Menfaatler var. Hele hele eski yol arkadaşlarınız yerine, bir anda etrafınızı saracak; "Sen ne akıllı adamsın. Sen en büyüksün. Kimseyi sakın dinleme. Kim ki bunlar. Senin eşin emsalin yok. Bunları tebaan gibi gör" derler, inanırsın. Ne zaman? İşler iyi gittiği zaman ya da görevini yeni devir aldığın zaman. Spor aleminin büyüsüne kapılırsın. Sonra bir süre geçer. Hatta bu geçiş süresince de sen ününe ün, servetine servet, unvanlarına yeni unvanlar katmış olabilirsin. Fakat hala işler bir türlü yoluna girmez ve girmemişse! İşte o zaman demoralizasyon başlar.
***
Sizce hesap edilmeyen nedir? Ben söyleyeyim "Otu çek köküne bak" demişler. Kök eksiktir kök. Ya da sen veya bu konudaki senin kültür ve kumaşın buna müsait değildir. Yapamadığınız, yapmamakta ısrar ettiğiniz bir şey vardır. İşte bugün 18 takımlı Süper Lig'de... Sivasspor başkanı, takımı, taraftarı, kongre üyesi, hele hele kendi hemşehrileri olan hocası, yukarıda saydığımız her konuda çok uyumlu davranmıştır. Esasında başkanları antrenmanlıdır. Yapısı, kültürü, kökü çok uygundur. O nedenle imkan ve şartları kendinden daha uygun da olsa Beşiktaş'ı, Fenerbahçe'yi ve Galatasaray'ı katara takıp büyük Sivasspor, lider Sivasspor, büyük başkan olmuştur. Bütün bu sebeplerle başta başkanları Mecnun Otyakmaz, hocaları Rıza Çalımbay'la Anadolu'nun bağrından "çiğdem çiçeği" gibi yükselen Sivasspor'u kutluyorum. Ez cümle; Oxford mezunu olmak başka, hayat okulunu bitirmek bambaşka...
KİM IRKÇI?
Birkaç gün önce İtalya'nın ünlü spor gazetesi Corriere Dello Sport'un İnter-Roma arasında oynanacak mühim maç öncesi manşetten koyduğu İnterli siyahi futbolcu Romelu Lukaku ve yine Romalı renktaşı Chris Smaling'in fotoğrafları ve "Black Friday (Kara Cuma)" başlığı ile futbolda ırkçılığın baba örneklerinden numuneler sunduğunu bir kez daha hatırlatıp, Türk spor kamuoyunun hafızalarını tazelemek isterim. Böylelikle dünya üzerinde milletler hukuku ile yarışan ve kendine özgü hukuk ve anayasası ile çok özel bir pozisyonda bulunan spor hukukuna bu ırkçı örnek üzerinden vurgu yaparak "asla kıyas olmayacak" milli takımımızın başarılı futbolunun ardından seyircisini selamlayarak "mehmetçik selamı" sevinç gösterileri yapan futbolcularımıza soruşturma tehdidinde bulunan tehdit sahiplerini de mukayese ile "izan ve insafa" davet etmeyi, bir spor adamı olarak zorunluluk addederim.
***
Bakın beyler; biz Türkler, tarihin hiçbir devrinde insan, renk, inanç ayrımı yapmamış, bunu da 3-5 bin yıl önce taşlara kazıyarak yasa ve töre şeklinde dünyaya ilan etmiş bir milletiz. Aynı belgelerde; aman dileyene kılıcın kalkmayacağı... Mazluma zulüm edilmeyeceği... Haklının hakkının mutlaka ve adaletle verileceği... Zorbalığa müsaade edilmeyeceği... Hatta hatta kızların istediğine verileceği... Ve bunlar gibi birçok çağdaş vurgu o tarihlerde ilan ve ispat edilmiştir. Yine bu örnekleri spora endeksleyerek genç Cumhuriyet'te birlikte yaşadığımız, aile olduğumuz azınlıklardan 50'den fazlasına milli formamızı giydirerek 1954 FIFA Dünya kupasında 2 de gol atan milli takımımız ve Fenerbahçe'nin efsane futbolcusu Lefter Küçükandonyadis'in baştacı edildiği, rol model olduğu, adının bugün Türkiye'de liglere verildiği unutulmamalıdır. Bu örnekle dahi Türkiye ile İtalya ve dünyadaki bu ırkçı mantığın kıyas dahi edilemeyeceğini bir kez daha hatırlatıp, FIFA ve UEFA'yı bu bağlamda düşünmeye ve göreve davet etmeyi bir vazife telakki ederim.