Libya da bölünüyor!

Libya’da Albay Muammer Kaddafi’nin devrilmesinden yaklaşık dört yıl sonra ülkede çatışmalar ve iç savaş hâlâ devam ediyor.
Bir zamanlar aynı saflarda olan gruplar şimdi birbirleriyle kıyasıya çatışıyor.
Devam eden kargaşa, ülkenin alt yapısını ve önemli tesislerini kullanılamaz hâle getiriyor.
Gerçekten de, bir zamanlar “dost ve kardeş” bellediğimiz Libyalılar, şimdi ne yapacaklarının şaşkınlığı içinde, şoktan şoka giriyor.
Her şeyden önce; parçalanan ülke bir türlü toparlanamazken, yönetim sürekli el değiştiriyor.
Üstüne üstlük, IŞİD’in de Libya’da faaliyet göstermesini eklersek, ülkenin hali perişanı kendiliğinden anlaşılıyor.
Terör örgütü IŞİD ön planda
IŞİD’in Derne, Trablus ve Bingazi’de var olması ortalığı karıştırıyor.
Böylece, El-Kaide ile aynı yöntemi kullanan teröristlerin Libya’nın çeşitli yerlerine saldırılar yaptığı ortaya çıkıyor.
Geçtiğimiz yılın sonlarında, Libya Anayasa Mahkemesi, 25 Haziran 2014’te seçilen Tobruk Parlamentosu’nun feshedilmesine karar veriyor.
Bütün bölgesel ve uluslararası güçlerin yansımalarının gözlemlendiği Libya’da, yaşanan çatışmaların uzun sürmesinden korkuluyor.
Bu da mevcut krizi yönetebilecek nitelikli kadroların eksikliği anlamına geliyor.
Sorunun siyasal yollardan çözülmesi gün geçtikçe zorlaşıyor.
Zaten, Tobruk Parlamentosu ile bölgesel ve uluslararası medya tarafından Milli Genel Kongre’nin Müslüman Kardeşler ile, Müslüman Kardeşler’in ise El-Kaide ve IŞİD ile özleştirilmesi için çaba gösterildiği de biliniyor.
Görülüyor ki; Libya diğer Arap ülkeleri gibi içinden çıkılmaz “mezhep” orijinli bir “kısır döngü” den bir türlü kurtulamıyor.
Türkiye’nin günahı çok
Oysa, çok değil birkaç yıl öncesine kadar, Libya’nın halkı “müreffeh” bir şekilde yaşarken, sözüm ona hür dünyanın amansız yumruğu ülkeye iniyordu.
Güya, “demokrasi getirme” gerekçesiyle yerle bir edilen Libya’nın harabeye çevrilmesinde, Türkiye’nin de yer almasını tarihin asla affetmeyeceği görüşleri, şimdi daha dillendiriliyor.
Memleketi Sirte’den 50 araç ve 250 kişilik bir konvoyla kaçmaya çalışan Kaddafi ve kurmayları, NATO uçakları tarafından vuruluyor.
Uzun süren sert yönetimi ve sıra dışı tavırlarıyla sık sık dünya kamuoyunun dikkatlerini üzerine çeken Kaddafi, 20 Ekim 2011’de doğduğu yer Sirte’de yakalanıyor.
Bu kargaşa esnasında muhaliflerle çatışmaya giren 69 yaşındaki Kaddafi’nin cesedinin dahi rahat bırakılmadığı videoları ortaya çıkarken, halkın cesede kasaturalarla saldırdığı görüntüler dünya kamuoyunu dehşete düşürüyor.
Kaddafi’nin soyu-sopu darmadağın
Daha sonra, Muammer Kaddafi’nin oğlu Seyfülislam Kaddafi, Libya’da “ulusun güvenliğini tehlikeye atmakla” suçlanıyor.
Muammer Kaddafi’nin istihbarat şefi ve devletin “kara kutusu” olarak bilinen Abdullah Senusi idam cezasına çarptırılıyor.
Kaddafi’nin 5’inci oğlu ve Libya’nın Ulusal Güvenlik Danışmanı Mutasım Kaddafi, babasıyla birlikte Sirte’de yakalanarak linç ediliyor.
Eski Başbakan Şükrü Ganim’in cesedi, Viyana’da Tuna Nehri’nde bulunuyor.
Nijer’de eski bir futbolcu olan, Kaddafi’nin üçüncü oğlu Saadi Kaddafi’nin şimdi nerede olduğu bilinmiyor.
Kaddafi’nin karısı Safiye ve oğlu Hannibal Cezayir’de gizleniyor.
“Çölden gelen umut Kaddafi” nin azap dolu trajik günleri ve acı sonu insanoğlunu düşündürüyor.
Çocukları, teker teker feci bir şekilde öldürülürken, soyu-sopu; hanımı, büyük oğlu ve bir kızı dışında adeta çöle gömülüyordu.
Kim ne derse desin, ne Libya ve masum halkı, ne de efsanevi liderleri Kaddafi’nin böylesine trajik sonu olmamalıydı.
Bu arada, Türkiye’nin önce Kaddafi’yi destekleme göz boyaması ve sonra güya Libya’nın yeniden yapılanması için “imhada” bulunma gafletinde yer almasının tarihe nasıl geçeceğini de açık açık tartışmak gerekiyor.
Aslında, sözde “Arap Baharı” birçok liderin maskesini kısa zamanda indirmişse de Orta Doğu’da ne yazık ki yılların “makus talihi” sürüp gidiyor, şimdi de Libya parçalanmaya doğru hızla yol alıyor.

Yazarın Diğer Yazıları