“Laiklik karşıtı odak” hükümlüsü AKP iktidarı neden sessiz kalıyor?
İzmir ve Eskişehir'deki millî eğitim müdürlüğü ile il müftülüğü arasında imzalanan protokol kapsamında "manevi danışmanlık" kisvesi altında okullara imam, müezzin, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve Kur’an kursu öğreticileri görevlendirildi.
Bu kararlarda;
1. Anayasayı ihlal,
2. Kamu görevinin usulsüz olarak üstlenilmesi,
3. İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme
4. Görev sırasında din hizmetlerini kötüye kullanma vardır…
Bu anayasa ve yasa dışı uygulamayı seyredenler kimler?
Birinci sırada; Yürütmenin başı, anayasal meşruiyeti olmayan seçilmiş AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan vardır.
İkinci sırada; Diyanet İşleri Başkanı
Üçüncü sırada; Bakanlar,
Dördüncü sırada; Valiler,
Beşinci sırada; Hiçbir emir beklemeden harekete geçmeleri gereken Cumhuriyet savcıları vardır…
Çiğnenen anayasanın giriş bölümü şöyledir;
- “Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılapları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı…”
Çiğnenen anayasanın Cumhuriyetin nitelikleri başlıklı 2. Maddesi şöyledir;
- “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.”
Çiğnenen anayasanın Din ve vicdan hürriyeti başlıklı 24. Maddesi şöyledir;
- “Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.
14’üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dini ayin ve törenler serbesttir.
Kimse, ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.
Din ve ahlak eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcisinin talebine bağlıdır.
- Kimse, Devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.”
Çiğnenen anayasanın Temel hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılamaması başlıklı 24. Maddeden atıf yapılan 14. Maddesi şöyledir;
- “Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.
Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.
Bu hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler, kanunla düzenlenir.”
Gazi Mustafa Kemal Atatürk der ki;
- “Din ve mezhep herkesin vicdanına kalmış bir iştir. Hiç kimse hiçbir kimseyi ne bir din ne de bir mezhebi kabul etmeye zorlayabilir. Din ve mezhep hiçbir zaman politika aleti olarak kullanılamaz.
- Softa sınıfının din simsarlığına izin verilmemelidir. Dinden maddi menfaat temin edenler iğrenç kimselerdir. İşte bu duruma karşıyız ve buna müsaade etmiyoruz.
- Arkadaşlar, efendiler ve ey millet, iyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.
- Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, dimağladır.
- Bizi yanlış yola sevk eden soysuzlar bilirsiniz ki, çok kere din perdesine bürünmüşler, saf ve temiz halkımızı hep din kuralları sözleriyle aldata gelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz… Görürsünüz ki milleti mahveden, esir eden, harabeden fenalıklar hep din örtüsü altındaki küfür ve kötülükten gelmiştir.
- Artık Türkiye, din ve şeriat oyunlarına sahne olmaktan çok yüksektir. Bu gibi oyuncular varsa, kendilerine başka taraflarda sahne arasınlar.”
Ve anımsatmak isterim ki;
AKP 2008 yılında bir oyla kapatılmaktan kurtuldu ama Anayasa Mahkemesi tarafından “Laiklik karşıtı odak” hükmü verilerek mahkûm edilen hükümlü bir partidir.
O halde AKP iktidarının anayasayı çiğneyen laiklik karşıtı kararlara göz yumması nedeniyle;
- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Anayasa Mahkemesi’ne “Suç duyurusu” yapması,
- Cumhuriyet savcıların derhal soruşturma açması şarttır.