​​​​​​​Laf cambazlığıyla mı kurtulacaksınız vebalinden

Tam da dün anlatmaya çalıştığım garabet ve o garabete dayanarak yapmaya çalıştıkları algı operasyonuna örnek:

İnfaz Yasası'nın görüşüleceği TBMM Genel Kurulu öncesi, "Ne yani aynı maddeden hükümlü olup da gazeteci olanlar çıksın, gazeteci olmayanlar cezaevinde kalsın diye bir tasnif mi yapalım?" diye efeleniyordu grup başkan vekillerinden biri.

"Keşke" diyebildim sadece;

"Keşke, böyle laf cambazlığıyla sıyrılabilecek kadar hafif olsa, iktidardan yana olmayan, iktidarı -hepimizin bekası için- yanlışlarından döndürmeye çalışan herkes toptancı bir anlayışla ezbere 'terörist' ilan edilirken, hukuki kavramların içi birilerinin siyasi menfaati gereği boşaltılırken susmanın, göz yummanın hatta alkış tutmanın vebali…"

Kurtuluş Savaşı yıllarında, "Saray"a uyup da -eşkıya da, bozguncu da olmadıklarını pekala bildikleri- kuvayı milliyeciler hakkında idam fetvaları çıkaranlardan, onları derdest edenlerden ne farkınız kaldı ki şimdi!

SORU-YORUM

Başlıktan sormuştum "Sahra hastaneleri için neyi bekliyoruz?" diye… Yazının tarihi 21 Mart 2020.

CHP'nin, "İstanbul'un kanala değil sahra hastanesine ihtiyacı var" çağrısının tarihi 27 Mart 2020.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in "Sahra hastaneleri için gerekli hazırlıklar tamam mı?" Sorusunu yönelttiği günü söylemiyorum bile; nereden baksanız 3 ay oldu.

Onca kurullar kurdular; emirleri altında kurumları kuruluşları var; kim bilir nice bilim insanı yapmıştır aynı ikazları…

Önce -virüs resmen ülkemize teşrif edene dek- aylarca, sonra -virüsle yaşamaya başladığımız gün itibarıyla- haftalarca sağıra yattılar. Bunları söyleyenleri provokasyonla suçladılar. Şimdi kalktılar -zararın neresinden dönülürse kar tabii ama- "Sahra hastanesi kuracağız, 45 gün sürecek" diyorlar.

Bugüne kadar ve bugünden itibaren önümüzdeki 45 gün boyunca, bütün hastaneleri "pandemi hastanesi" ilan ederek, bu hastanelere kanser tedavisi gibi, diyaliz gibi, doğum gibi nedenlerle gitmek durumunda olan/kalanları da tehlikeye atmanın, yayılma hızını hatlamanın hesabını kim ve elbette kime verecek?

Ölen öldü…

Ölmez de sağ çıkarsam, bugünlerden aklımda kalan en acımasız cümleler şunlar olacak:

- Ölen kadar iyileşen de var!

- İyileşen hastaların sayısı ölen hastaların sayısından fazla!

***

Dikkat edin, günlük Covid-19 bilançosunun açıklandığı anı takiben, hususi olarak öğretilmiş gibi başlıyorlar aynı nakaratı tekrarlamaya:

- Bugün 76 kişi öldü ama iyileşenlerin sayısı 302; yine ölenlerden fazla!

- Bugün 73 kişi öldü ama tam 256 kişi de iyileşmiş, ne güzel değil mi!

- Bugünkü ölü sayısı 75 ama bakar mısınız şu tabloya 284 de iyileşen hasta var!

***

Terör örgütüyle çatışmaya giren timimiz bir şehit verdi diyelim. Tıpkı, "Ama üç askerimiz yaşıyor" diye duyurmak gibi bir şey bu olayı…

Bir gecede 22 şehit verip de, "Taburdaki askerlerimizin çoğu sağ" diye sevinmek gibi…

Veya…

Çorlu'daki o katliam gibi tren kazasından sonra "25 kişi ölmüş olabilir de 300'den fazla yolcu da kurtuldu" diyebilmek gibi…

Cinayet gibi bir iş kazasından sonra, "100 işçinin çalıştığı yerde SADECE 10 işçi öldü, bir de buradan bakın" pişkinliğini göstermek gibi…

***

Bütün kazalardan, belalardan olduğu gibi Covid-19 musibetinden de kurtulanlar adına ne mutlu ama küçük bir ayrıntıyı atlamıyor muyuz sizce de;

Ölenler de "öldü"; yoklar artık.

Her biri, birilerinin annesi, babası, ağabeyi, ablası, kardeşi, dayısı, teyzesi, yengesi, dedesi, ninesi, eşi, evdeşi, sevgilisi, dostu, arkadaşı, evladıydı… Ve hemen hiçbiri onlarla son defa konuşamadı, son defa sarılamadı, dokunamadı, vedalaşamadı; son nefeslerinde yapayalnızlardı!

Bir tanıdığımızın başına geldi; annelerinin cenaze namazını kılamadılar. Defin edilişini, uzaktan, yabancı gibi izlemek zorunda kaldılar; mezarına toprak atamadılar. Yaslarını yaşayamadılar, birbirlerine sarılıp ağlayamadılar; üç kardeş ayrı evlerde karantinaya alındılar. Belki okurken çok basit geliyor ama "helvasını kavuramadık" diye ağlıyordu kızı telefonda.

"Ölüm"e dair bütün ezberleriniz bozuluyor düşünsenize. Acıyı paylaşmaya, tevekkülü teşvike yarayan geleneklerin hiçbirini sokamıyor bünye devreye; öylece kalakalıyorsunuz.

***

Her gün onlarca evde, yüzlerce insan böyle bir trajediyle "baş başa" kalmış haldeyken "ölen öldü" umursamazlığında vurgulanan "iyileşen hasta" sayısından başka bir "teselli" ifadesi yok mudur acaba?

dfs-004-001-011.jpg

Yazarın Diğer Yazıları