Kutlu Doğumla pazarlanan ‘peygamber hırkası’
2013 yılının ‘Kutlu Doğum Haftası’, Diyânet İşleri Başkanlığı’nca Hz. Peygamberin hırkasını yere sererek, uçlarından kabilelere mensup birer ikişer kişinin ‘Hacer’ül Esved taşı’nı yerine yerleştirmesi hâdisesi üzerinden hükümetin ‘açılım süreci’ne peşkeş çekilmişti, merkezine ‘onur’ kavramı yerleştirilerek...
Diyânet İşleri Başkanı, ‘Kutlu Doğum Haftası’ münâsebetiyle Diyarbakır’da yaptığı konuşmada, ‘kırılan onurların’ tâmiri için aynı ‘peygamber hırkası’ örneğini vermişti...
‘Kırılan onur’lar kimin onurlarıydı ve Hadis âlimi Diyânet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez Diyarbakır’da Kürtçe başladığı konuşmasında yere serdiği ‘peygamber hırkası’nın uçlarından kimlerin tutmasını istiyordu?
Mehmet Görmez neden bir ‘Kutlu Doğum Haftası premieri’ni Diyarbakır’da yapmıştı?
Hükümetin ‘açılım süreci’nin destekçisi değil, işbirlikçiliğini yapan Mehmet Görmez 30 yıldır akan kandan haber-dâr değil miydi?
Dağlardaki haydutların, bir yandan kestikleri domuzu yerken tıpkı AKP hükümetini Bakanı Egemen Bağış gibi âyetlerle dalga geçerek namazı aşağıladığını görmemiş miydi?
Mayınlarla parçalanan Mehmetçikleri, halk otobüsünden yakılarak öldürülen Serap’ı, Gaziantep’te patlayan bombanın birlikte katlettiği anne ve bebeğini, karakollarda yitirdiğimiz binlerce askerimizi, okullarında öldürülen, bayrak direğine asılan öğretmenlerimizi, katledilen imamlarımızı duymamış mıydı acaba?
Tâmir etmek istediği bu şehitlerin onuru muydu? Oysa, konuştuğu salonda şehitlerin aileleri yoktu, Görmez’i güllerle karşılayan şehit aileleri değildi, kendisine üzerinde ‘Amed’ yazılı seramik tabağı hediye eden şehit aileleri değil, Osman Baydemir’di... Hükümetin ‘Kutlu Doğum Konsepti’ne göre kırılan, rencide olan şehitlerin muazzez ruhları değil, dağlarda öldürülen PKK’lılar ve zedelenen onurlar da onların aileleriydi, o salonun ortasına serilen ‘peygamber hırkası’nın bir ucundan tutacak olan başta Diyânet İşleri Başkanı’ydı, diğer uçlarından birini de Baydemir tuttu. ‘Peygamber hırkası’nın kalan iki ucu da tabii olarak Başbakan’a ve İmralı’daki katile kalıyordu bu mizansenin içinde...
Aradan bir yıl geçti...
Tıpkı 2013’de olduğu gibi 2014 yılı ‘Kutlu Doğum Haftası’ yine Başbakanın yani siyâsî irâdenin, yani politikanın emrine sunuldu Hadis âlimi Mehmet Görmez’in elinde tuttuğu gümüş tepsi içinde... Başbakan, Ankara Arena Spor Salonu’ndaki toplantıya, Mehmet Görmez’in bizzat kendisinin ‘uydurma’ olduğunu söylediği “lavlâke levlak lema halaktül eflâk” (sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım) hadis rivâyetiyle başladı ve ‘Kevser Sûresi’nden ırkçılık istinbât etti, bizzat Hadis âlimi Mehmet Görmez’in yüksek huzurlarında... Ve Başbakan da geçen yıl olduğu gibi ‘peygamber hırkası’nı serdi yere...
Başbakanı dinleyen, Türkiye’de Klu Klux Klan terörü var zannederdi...
Başbakanı dinleyen, Türkiye’de bazı evlere x işâreti konulduğunu, evlerin ateşe verildiğini, okullara bazı vatandaşların alınmadığını, hastanede, postanede, bankada ayırımcılık olduğunu zannederdi...
Başbakanı dinleyen, Türkiye’de ayrıcalıklı etnik bir grup olduğunu, Türk bürokrasisinin, Türk akademisinin, Türk iş dünyasının, Türk maarifinin başka etnik âidiyetlere kapalı olduğunu, devlet kurumlarının kapılarında “only white” benzeri tabelâların asılı olduğunu zannederdi...
Bu denli büyük bir simülasyon, bu denli büyük bir yalan ancak hükümetin ‘açılım süreci’yle başlattığı ve 17 Aralık’ta başlayan ‘yolsuzluk soruşturması’yla bir süre askıda kalan ‘Oslo Anlaşması’nın hatırına söylenebilirdi...
Ne acı!..
‘İmralı’ya tahliye’ başta olmak üzere AKP iktidarının teröre verdiği ‘lûtf u şâhâne listesi’, ‘peygamber hırkası’nı bile politik pazarlamanın bir unsuru hâline getirebiliyor...
Pazarlamacıları da bizzat Başbakan ve Diyânet İşleri Başkanı Mehmet Görmez...
Ne demişti Amerikalı yazar Seth Godin?
“Bütün pazarlamacılar yalancıdır...”