Küstahlık resmi geçidi

İki paralık bir adam çıkmış “Kürtçü kardeşlerim seçimlere kadar sabretsin” diyerek resmen
terbiyesizlik sergiliyor, Türk Milleti ile alay ediyor, iktidar da sessiz sedasız izlemeyi sürdürüyor

Türkiye’de bölünme, parçalanma, Kürtçülük gibi konularda kıyamet koparken, bizi yöneten tiplerden ya hiç ses çıkmıyor, ya da cılız bir şeyler zorla duyuluyor.
Kürtçü takımı iyice şımardı, borazanları iyice ötmeye başladı.
- Özerk bölgeler isterük...
- Kürtçeyi ikinci dil olarak isterük...
- Özerk bölgelerin ayrı bir bayrağı olmasını isterük...
Rahmetli bilmem kaçıncı Cunhurbaşkanı Turgut Özal bu işin geçmişte önderliğini yapmış,’’Federasyonu tartışalım“ demişti.
Gazetecileri kurye yaptı
O zaman bitti henüz kanlanmamış olan Talabani ile aşiret reisi Barzani’nin ceplerine birer adet de Türkiye Cumhuriyeti’nin diplomatik kırmızı pasaportu konulmuştu.
Özal bütün bu aşamalarda bugün bile piyasada olan bazı köşe yazarlarını kurye olarak kullanıyor, Talabani ve Barzani ile onların aracılığı ile haberleşiyor, bu hizmeti yerine getiren gazetecileri çeşitli şirketlerden ve devletten maaşa bağlamayı da ihmal etmiyordu.
Rezalet hep vardı. o günlerde hız ve resmiyet kazanmaya başlamıştı.
(...)
Talabani isimli bu adam Türkiye ziyaretinde açık ve net olarak bizim içişlerimize karıştı, saygısızlık sergiledi.
(...)
Talabani, Türkiye’deki kürtçü kesimin temsilcilerine şunları söyledi:
”Türk yetkililer bana anadil (Kürtçe’nin resmi ikinci dil olması konusunda) beş yıl içerisinde bu konudaki yasal düzenlemeleri hayata geçireceklerini söylediler. Önümüzdeki ocak ve şubat aylarında bu konuda bazı düzenlemeler yapacaklarını da bildirdiler. Türkiye bu amaçla Kürtçe bilen eleman ve personel yetiştirme çabalarına hız verdi. Bunların çoğu şimdi Kuzey Irak’taki üniversitelerde eğitim görüyor, onlara Kürtçe öğretiyoruz. Siz hiç endişe etmeyin, hükümetin başlattığı açılım boş değil. AKP bu konuda büyük çaba harcıyor.“
Sevgili okuyucularım, yukarıda Talabani’nin ağzından duyduğunuz- medyaya yansıyan- bu gelişmelerden sizin haberiniz varmıydı? Türk milleti bunları biliyor muydu?
Elbette hayır. Hiçbirimiz bilmiyorduk.
Talabani’den aldık müjdeli haberi!
Varsayalım Talabani yalan söylüyor, kafadan atıyor.O halde hükümetin bu sözleri derhal yalanlaması gerekmez miydi?
Tık yok, tık.
Talabani’nin küstahlığı ve terbiyesizliği bununlada bitmedi. Apo’nun avukatları aracılığı ile İmralı’ya bir mektup gönderdi ve şöyle dedi: ”Selamünaleyküm Abdullah kardeşim...
Haziran 2011 seçimlerine kadar sakın ola ki ateşkesi bozma. Kesinlikle savaş kararı çıkarma. Sen sabırlı ol. bekle. Ben devlet yetkililerine senin samimi olduğunu söyledim.
Ardan iki gün geçti ve bu kez şöyle konuştu:
“Türk hükümetinden seçimlere kadar ( Kürtçülük konusunda) önemli adımlar beklemek mantıklı ve makul değil.
Seçime kadar beklemek gerekiyor.
İnşallah seçim sonuçları çok iyi olacak.”
İki paralık bir adam çıkmış ortaya, resmen terbiyesizlik sergiliyor, Türk milleti ile alay ediyor. Ne anlama geliyor “İnşallah seçim sonuçları çok iyi olacak” demek. Anlamı çok açık:
AKP inşallah kazanacak, herşey ondan sonra olacak, Kürtçülük mürtçülük hız kazanacak. sabırlı olun!
(...)
“Evet”çiler düşünsün
Talabani diyor ki ’’Seçim sonuçları inşallah çok iyi olacak. Hükümet yetkilileri bana sorunu dört beş yıl içerisinde çözeceklerini söylediler. Kürtçü kardeşlerim seçime kadar sabretsin, Apo da sabretsin.“
Onlar sabrederken Allah Türk milletine de sabır ihsan eylesin...
Talabani’den aldık haberleri! Bu küstahlığın, terbiyesizliğin üstesinden Allah sabır vermezse gelemeyiz.
Ötesini, bunların anayasa değişikliğine ” Evet “ oyu veren yüzde 58 düşünsün!
* Emin Çölaşan / Sözcü

++++++

Hangi gazeteciyi mebus yapacak?
Geçenlerde gazetede arkadaşlar konuşuyordu:
-Adama bu Ergenekon ile ilgili yazılarından dolayı 100 seneyi bulacak hapis cezası gelebilirmiş. O yüzden Başbakan Erdoğan çağırmış, konuşmuş.
‘Merak etme, önümüzdeki seçimlerde seni
Antep’ten listeye koyacağım. Milletvekili seçilirsen o davaların tümü zamanaşamından düşer’ demiş. Yapar da, görürsünüz... Sözü edilen köşe yazarı, AKP iktidarı ile birlikte yıldızı parlayanlardan... Kendisi açıkça ‘Ben yan-daşım!’ diyor.
Ergenekoncu diye suçlanan ve içeri tıkılan isimlerin en amansız ve acımasız rakibi...
İktidarın işine gelecek biçimde yazıyor. Bu yüzden ilk mahkumiyetini aldı bile.
Başka cezaların da geleceği anlaşıldığından Başbakan Erdoğan, yandaşını korumaya alma kararı vermiş.
* Rıza Zelyut / Güneş

++++++

Mezarda demokrasi
İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü dün vefatının 37’nci yıldönümünde anıldı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yayınladığı mesajda şunları söyledi:
“İstiklal Savaşı’nın kazanılmasında önemli pay sahibi olan merhum İsmet İnönü, cumhuriyetin kuruluşundan sonra üstlendiği görevler ve icraatlarıyla yakın tarihe damgasını vurmuş unutulmaz isimler arasında yer almaktadır.”

* * *

Günlerden 3 Mayıs... Başbakan, partisinin Meclis Grubu’nda konuşuyor ve dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a laf atıyor:
“Genel merkezlerindeki eski genel başkan fotoğraflarına baksınlar. Orada Führer’e özenip kendisine Milli Şef dedirtmiş genel başkanlarının, Hitlervari bıyıklarının altından kendilerine gülümsediğini görecekler.”
Demek ki neymiş?
Türkiye’nin İkinci Cumhurbaşkanı, bugünkü Başbakanı’na göre, bundan yedi buçuk ay önce, “Hitler özentisi bir faşist”miş...
Bugün ise “cumhuriyetin kuruluşundan sonra üstlendiği görevler ve icraatlarıyla yakın tarihe damgasını vurmuş unutulmaz isim...” Başbakan’ın İnönü’yü “Hitler’leştirdiği” günden bu yana geçen sürede, rahmetli İnönü mezarından çıkıp demokrasiyi mi keşfetti? Dün faşist dediği... Bu yüzden milyonlarca kişinin üzülmesine yol açtığı kişiye bugün övgüler düzüyor! Türkiye’de siyaset böyle bir şey işte... Bu kadar sahte, yalan ve kolay!
* Mustafa Mutlu / Vatan


++++++

Dönekler çabuk çürür
Dönekleri anlatıyor Yaşar Kemal:
- Türkiye’nin bütün felaketi bu belkemiksiz aydınlar yüzündendir, diyor... Büyük ustanın “Binbir Çiçekli Bahçe” adlı kitabını okuyoruz... Diyor ki: “Sağı olsun, solu olsun, döneklik en büyük belamız... Çürümüş kişiler toplumu da çürütüyor. Sovyetler Birliği varken bizde de komünistler, sosyalistler vardı. Üstelik hepsi de zulüm görmüş ya da görüyorlardı. İşkenceden geçiyor, aç bırakılıyor, öldürülüyorlardı. Dönekler parmakla gösterilecek kadar azdı. Soğuk savaştan sonra insanlarda yoğun değişiklik oldu. Sovyetler Birliği’nin sönmesi Sovyetler’e bel bağlamış birçok insanı etkiledi. Dönekler, politikadan el çekenler çoğaldı, kimi açıkça sosyalizme düşman oldu. Bu kişiler kraldan çok kralcı oldular. Dönekliğe geçmeyen arkadaşlarına ya düpedüz düşman oldular ya da eski arkadaşlarının yüzüne bakamadılar. Dönek insanlar döneklikle kalmayarak eski düşüncelerine, arkadaşlarına düşmanlık ettiler. Çürüme hastalıktan daha hızlı sirayet eder, insanlığın baş belasıdır. İnsanlık içinde en çok, en çabuk çürüyenler de döneklerdir. Diyelim ki bunlar çok zulüm gördüler, çok aç bırakıldılar, çok işkence gördüler, çoğunun arkadaşları öldürüldü. Ama desinler ki biz yorulduk. Bu işte biz artık yokuz. Azıcık namuslu olsalar ne olur?” Yaşar Kemal usta güçlü bir ihtimale de değiniyor: “Belki de bu insanlar hiçbir zaman sosyalist olmadılar, gerçek bir demokrasiye inanmadılar, belki birtakım çıkarları için belki de ödev olarak böyle gözüktüler...” Neyse ne? Bugün hepsi bir gerçek veya sahte sol maziyi satarak yaşıyorlar. Tabii ona yaşamak denirse...
* Melih Aşık / Milliyet


++++++

Ahmet Hakan’a göre 2010’un en’leri

SİNAN ÇETİN:
Çektiği reklam filmlerinde Ali Ağaoğlu’na yolunacak kaz bulmuş gibi bakarak ”niyetini en belli eden“
unvanını hak etti.


EMRE AKÖZ:
Özellikle yılın ikinci yarısında sergilediği aşmış taşmış performans ile ”en sınır tanımayan hükümet kuvveti“ unvanını hak etti.


FEHMİ KORU:
Bütün bir yıl başka gazetecileri işsiz bırakmak için her gün iki sütundan saldırıp, yılın sonunda kendi işsiz kalarak ”en bahtsız“ unvanını hak etti.


YİGİT BULUT:
Sözlüklere ”yalaka“ gibi bir sözcüğün yerini tutacak denli etkili ”jöleli“ sözcüğünü armağan etmesi nedeniyle ”en hizmet adamı“ unvanını hak etti.


++++++

Eee ne oldu şimdi Fehmi!
Fehmi Koru medyamızın ilginç tiplerinden biri, iyi yazardır aslında.Okutur. Geçmişte merkez medyaya yönelik eleştirileri olurdu. Sonra merkez kaydı. Onun bulunduğu yer merkez oldu. Eleştirdiği ne varsa hepsini yaptı.
Ben şaşırmamıştım hiç. Bilderbeg toplatılarını eleştirip eleştirip kendisi davet edilince koşa koşa giden ve hiç özeleştiri yapmayan birinden ne beklersiniz ki!
Fehmi Koru benim için yıllarca bıkp usanmadan MİT Ajanı deyip durdu. Ama uyanıktı. Adımı vermedi makemede hesaplaşmayalım diye. Emin olun çokta takmadım.Uğur Mumcu’ya da MiT Ajanı dediler yıllarca.
Gülüp geçtim ben. Sonra WikiLeaks belgeleri ortaya döküldü. O da ne, bir de baktık ki Fehmi Koru ABD Büyük elçisinden aldığı talimatla çalıştığı gazetedeki bir çalışanın işine istemiş.
Hayda!
ABD Büyükelçisi’yle ‘İşten adam kovduracak kadar‘ sıkı fıkı.
Ee! Şimdi ne oldu Fehmi Koru!
* Fatih Altaylı / Habertürk


++++++

Elin köpeği öğrendi...
Önceki günkü Hürriyet’in birinci sayfasında vardı;
ABD’de bir köpeğe 1022 isim öğretmişler, tek tek neyin ne olduğunu biliyor.
Chaser 1022 kelimenin ne olduğunu biliyor da...
Biz;
Diyelim ki şu kelimeyi öğretemedik gitti adama:
“Hukuk...”
O gidip “buyruk” getiriyor önümüze. Kendisi neyi buyurduysa onu “hukuk”sanıyor.
ABD’li bilim adamları border collie cinsi köpek Chaser’e bunu üç senede öğrettiler.
50 senedir “demokrasi” diyor bir ulus...
Ne geliyor önüne?..
“Kömür çuvalı...”
Bence doğayı iyi gözleyin...
Nasıl demişti ünlü birisi:
“İnsanları tanıdıkça, hayvanlara sevgim artıyor...”
* Bekir Coşkun / Cumhuriyet


++++++

AKP İzmir’de selpak dağıtsın
Neymiş efendim İzmir?
“Sümüklü”ymüş. Kayseri gibi olmalıymış.
...Madem belediyecilik işlerinden bu kadar iyi anlıyor, Van milletvekili Hüseyin Çelik... Van Belediyesi’ni niye BDP’ye kaptırdı AKP?
...Bakın, iki sene önce “Eminim ki, Fethullah Gülen Türkiye’ye dönerse, İzmir’e yerleşir, çünkü, rahatsız edilmeden yaşayabileceği tek şehirdir” demiştim... Vay efendim, sen misin diyen... “Hocaefendiye gâvur demek istiyor, Kemalist köpek, dinsiz” filan diye kusmuşlardı. Sonra ne oldu? Bazı gazeteciler ABD’ye elini öpmeye gidip, “En çok neyi özlediniz?” diye sordu. “İzmir’i özledim” dedi... Birer tane kol saati hediye edip, uğurladı. Adama böyle takarlar kol saatini!
* Yılmaz Özdil / Hürriyet


++++++

MİNİ YORUM
İşsizlere müjde!
Ümraniye Davası’nda “tanık” olun hem karnınız doysun, hem Silivri’de Levent Kırca’nın deyimiyle “çadır tiyatrosunu aratmayan” diyaloglarla yüzünüz gülsün!
Şaka değil; 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Silivri’ye gidiş gelişlerin masraflı olduğunu göz önünde bulundurarak “tanıklık tarifesi”ni belirlemiş: Şehir dışından gelenler günlük 100 TL ulaşım, bir defaya mahsus 160 TL iaşe. Şehir içi tanıkları günlük 40 TL ulaşım ve 40 TL iaşe...

Yazarın Diğer Yazıları