Kurumsal yapının önemi
Daron Acemoğlu ve James A. Robinson; ulusların düşüşünde, insanlık tarihi içinde bazı ülkelerin neden daha zengin, bazı ülkelerin de neden daha fakir olduğunu, kapsayıcı kurumlara bağlıyor. Bu sonuca birçok ülkeyi inceleyerek ulaşıyor.
Küreselleşme sürecinde de demokrasi kültürü ve kalkınma ile kurumsal yapı arasındaki bağ güçlenmiştir.
Kurumsal yapı bir toplumda organize olmuş ve aynı zamanda tarihsel boyut taşıyan toplumsal ilişkiler, insanlar tarafından oluşturulmuş normlardır. Bu normlar aynı zamanda kurumların ve demokrasinin sınırlarını da belirleyen kurallardır.
Geleneksel ve sosyal kurumlar; devlet, aile, eğitim, hukuk, ekonomi, siyaset ve din unsurlarını kapsar.
Devlet, toplumda dirlik ve düzeni sağlayan, aile, cinsler arası ilişkileri, ebeveyn ve çocuk ilişkilerini düzenleyen, eğitim, bireylerin toplumsal hayata uyumlu bir şekilde katılmalarını sağlayan, bilgi ve beceri veren, ekonomi, üretim ve tüketimi düzenleyen, hukuk, toplumsal ve kişisel adalet temelinde yasal çerçeveyi düzenleyen kurumlardır.
Hukuk, sözleşme ilişkilerini ve firma faaliyetlerini yöneten yazılı kuralları, finansal alanı ve daha geniş anlamda toplumu yöneten anayasaları, yasaları ve diğer yasal mevzuatı belirler. Bu anlamda ekonomik ilişkilerin de belirleyicisidir.
Gelenekler tarihi geçmişin birikimini gösteren ve laik olmayan ülkelerde din, dünyevi ve ahiret ilişkilerini şekillendiren kurumdur.
Toplumun kültürü ise; içinde birçok alt kurumsal faktörü barındıran bir kurumdur. Toplumun kültürü, hem o toplumun dini, coğrafyası, komşuları, tarihi ve felsefi altyapısı tarafından belirlenir, hem de zaman içinde bu sayılan bileşenlerin hepsini etkileme gücüne sahiptir. Toplum kültürü aynı zamanda yazılı olmayan geleneksel kodları, davranış normlarını ve inanışları barındırır.
Söz gelimi Latin kültürü ve Anglosakson kültürü farklı kültürlerdir.
Latin ülkeleri vergiye karşı daha tepkilidir. Bu ülkelerde kayıt dışılık daha yaygındır. Latin ülkelerinde dolaylı vergilerin payı daha yüksektir.
Kültürel yapı aynı ülke içinde bile farklı olabiliyor. Amerika Birleşik Devletleri'nin farklı bölgelerinde yaşayan farklı kültürlere mensup gruplar incelendiğinde görülmüştür ki, Alman-Katolik kökenliler, topraklarına daha bağlıdırlar. Tarımda iş gücü sağlamak için daha çok çocuk yapmışlardır. Toprak alıp satmazlar ve teknolojik gelişmelere karşı tepkileri olumlu değildirler.
Farklı bir bölgede yaşayan Anglosakson kökenliler ise tarımı bir iş olarak görmüşler, toprak alıp satmışlar, daha az çocuk yaparak, ailelerinin büyüklüğünü kısıtlı tutmuşlardır.
Bu kültürel tutumlar sonucu, bölgelerin ekonomik gelişmeleri de de tarih içinde farklı gelişme göstermiştir.
Bir toplumda kurumsal yapıyı şekillendiren şartlar tartışılabilir. Özellikle kurumsal yapının oluşmasında din faktörü, coğrafi şartlar etkili olur. Ancak bu şartların etkisi kesin sınırlarla belirlenmemiştir.
Geleneksel toplumlarda, kurumların değişmesi ve çağa ayak uydurmasına karşı tepkiler daha fazladır. Bunun nedeni değişmenin getireceği belirsizlik ve bazılarının mevcut kurumsal yapıdan sağladıkları imkânlardır.
Sonuç olarak kurumsal yapının gelişmiş olduğu ülkeler, aynı zamanda demokratik ve kalkınmış ülkelerdir.
Türkiye bugünkü ekonomik istikrar sorunu için bir çıkış programı düşünürse, kalkınmaya niyeti varsa, önce kurumsal alt yapı olarak, hukukun üstünlüğünü, yargı bağımsızlığını, insan hakları ve demokratik özgürlükleri, basın özgürlüğünü sağlamalı, eğitim sistemini ve devleti yeniden yapılandırmalıdır.