Kurultaydan kaçıp başkanlığa 'evet' demek!
Başkanlık sistemine geçerek, bir an önce tüm yönetim yetkilerini elinde toplayıp, tek adam olmak birilerinin en büyük hayali... Böylece her yer; tek ses ve tek renk olacak. Tıpkı 1984 romanındaki "Büyük birader" gibi...
Eğer çözüm süreci devam ediyor olsaydı başkanlık referandumuna gidilirken en büyük destek HDP sıralarından gelecekti. Ancak işler değişti. Dün teröristi övenler, bugün onları "düşman" olarak konumlandırdı.
AKP'nin bu değişen politikası, Devlet Bahçeli'den de büyük destek görüyor. Hatta Bahçeli, son grup toplantısında, terör operasyonların artırılmasını istemiş ve AKP'nin terörle mücadele politikalarına destek vermişti.
Ancak Bahçeli'nin AKP'nin terörle mücadele politikasını desteklerken atladığı çok önemli ve mühim bir nokta var. Çözüm sürecinde değiştirilen yasalar, indirilen tabelalar, silinen yazılar, yapılan yasal düzenlemeler aynen korunuyor. Dolayısıyla AKP'nin "terörle mücadelesi" askeri önlemlerin dışına pek çıkamıyor. Bir diğer deyişle, PKK'nın sivil, siyasi ve akademik unsurları görmezden gelinmeye devam ediyor. Bu görmezden gelinen süreçte kampüslerde, sokaklarda, yollarda, devlet kurumlarında PKK kadrolaşması artarak devam ediyor. Operasyonlarda öldürülen teröristlerin çoğu da Türkiye'de yaşamamış Suriye'den, Irak'tan gelen teröristler.
Olaylara neresinden bakarsanız bakın, terörle mücadelede devasa eksiklikler var. Siyasi irade yok, Başbakan Davutoğlu'nun Mardin'de yeni çözüm süreci olarak sunduğu politikalarda "milliyetçiliği" hedef alması da AKP zihniyetinde bir gram değişiklik olmadığını ortaya koyuyor.
Hatırlayınız, terörü öven akademisyenlere tepki gösterildi, devamı gelmedi. HDP'lilere üst perdeden çokça laf sayılıyor... Peki sonra... Sonrasını söyleyelim, HDP'ye küfür eden, sayan, söven çok sayıda vatandaş ortaya çıkıyor ve sosyal medya hesaplarından da HDP'yi kınıyorlar, tamam... Al sana terörle mücadele! Vatandaş da buna alıştırılıyor.
Hukuk devletinin olduğu gerçek bir demokraside ne o dokunulmazlıklar kalır, ne o sözde vekiller seçimlere girebilir ne de o belediyeler örgütün kontrolüne terk edilir.
Hal böyle olunca terörle mücadele yarım kalıyor, eksik gidiyor. Salt askeri yöntemler ve üzerine eklenen sloganik söylemlerle, başkanlık referandumu öncesinde yoğun bir mücadele veriliyormuş algısı oluşturuluyor.
***
AKP'nin referandum planına göre mevcut MHP yönetiminin aynen korunması gerekiyor. Bu bakımdan 7 Haziran seçimleri sonrasında, milliyetçi oyların AKP'ye devşirilmesi operasyonundan sonra, yeni bir operasyon başlatılmış durumda. AKP'nin en büyük hedefi de mevcut MHP yönetimi ile referanduma gitmek. Çünkü olası bir başkanlık seçiminde karşılarına çıkacak adayı bile çok iyi biliyorlar "Ekmeleddin İhsanoğlu..."
İşte hal böyle olunca MHP'nin tabanından yayılan, il, ilçe ve üst kurul delegelerini içine alan Kurultay talebine olmadık ithamlar, olmadık yakıştırmalar yapılıyor. Hem de bizzat MHP genel merkezi tarafından...
Velev ki Bahçeli tüm dediklerinde haklı, o zaman tüm bu tartışmaları bitirmek için kurultaya gidecek ve adaylığını ortaya koyacak. Ama siz kurultaydan kaçıp, seçilmiş teşkilatları kapatıp, AKP'yi "öylesine" eleştirirseniz ortaya attığınız tüm iddialar sizinle ilişkilendirilir.
Hatta 1 Kasım seçimlerinden önce paralel medyanın kanallarında boy gösteren vekiller, adaylar, kayyum atandı diye Bugün ve Millet gazetelerinin önünde Genel Merkezin emriyle polisle çatışan il yönetimleri akla gelir.
Tekrar etmekte fayda var... Velev ki her dediğiniz doğru, velev ki siz haklısınız.
Buyrun o zaman kurultaya... Kararı delege versin... Neden kaçıyorsunuz?
Öte yandan kurdukları kara düzenin bozulacağını anlayanlar, içinde 'Kurultay' lafı geçen her cümlede papağan gibi "Bahçeli'ye operasyon yapılıyor" diye bas bas bağırıyor. Milliyetçiliğin "m" sini duyduğunuz zaman tüyleriniz diken diken olurken, ne oldu da bir anda Bahçeli'nin avukatı kesildiniz!