Kuru üstü az "YAŞ"!..
Yüksek Askeri Şura (YAŞ) Ağustos toplantısı dün en yeni Başbakanlık yerleşkesinde yapıldı. Evet bir ilk!.. Ama nasıl bir ilk?.. Siz sormadan ben ifade edeyim. "YAŞ, Çankaya Köşkü'nde" toplandı diyemiyorum. Ulu önder Atatürk'ün makamına, rehin düştükten sonra dövüle dövüle getirilen komutanlarla yapılan YAŞ'a, "YAŞ" demek çok yaş olur!.. "YAŞ" ilk defa Genelkurmay karargahının dışına çıkarıldı. Başbakanlığın yeni yerleşkesindeki toplantı salonunun kapısında 2 sivil görevli bekletilerek yapıldı. Daha önceki "YAŞ" toplantılarında nöbeti kapı gibi askerler tutardı. Dün, servis edilen fotoğraflar bile iktidarın onca uyarıya rağmen tutumunda bir değişiklik olmayacağını gösteriyor. TSK, yazılı açıklama ile gazetecilerden "itibar" için destek isterken iktidar sırtını dönüyor. Diyelim ki; Genelkurmay karargahı hâlâ yeterince güvenli değil... Başbakanlıkta yapılan toplantıda kapının önünde nöbet tutacak "FETÖ"cü olmadığı yüzde bin 500 garantili 2 asker de mi bulunamıyor?.. En azından görüntüyü kurtarabilmek adına!..
"YAŞ"ın can alıcı kararları önceki gün sarayda Binali Yıldırım ve Hulusi Akar'ın 5.5 saat yaptığı toplantıda alınmıştı. Gece yarısı Resmi Gazete'nin mükerrer sayısında öğrendik ki; kanun hükmünde kararname ile tek kalemde 1684 asker TSK'dan ihraç edildi. Rütbeleri de sökülerek. Dün sabah, "YAŞ" toplantısı öncesinde -her toplantı öncesinde adet olduğu üzere- Binali Yıldırım başkanlığında "YAŞ" heyetinin Anıtkabir ziyareti vardı. Televizyonlardan izleyebildiğim kadarıyla, heyetteki sayıca cılızlık ve moral çöküntüsü kameralardan çok kolay yansıyordu. Komutanlar meydan dayağı yemiş gibiydiler. Yürüyüşlerinde bile o asker disiplininin yüzde biri kalmamıştı. Sağa sola yalpalayanlar mı, her an tökezleyecek düşecek gibi yürüyenler mi!.. Atatürk'ün manevi huzuruna hangi yüzle çıkacağız diye düşünüyorlardı herhalde... Mustafa Kemal'in bize teslim ettiği Mete Han'ın ordusunu, peygamber ocağını nasıl bu hale getirdiğin hesabını mozolenin başında ilahi bir ses sorarsa ne cevap vereceğiz diye kafaları allak bullaktı herhalde!..
Bu acı kareleri saniye saniye televizyonlardan izlerken birden kırmızı son dakika haberleri geçmeye başladı. "YAŞ" üyeleri, Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Orgeneral İhsan Uyar ile EDOK Komutanı Orgeneral Kamil Başoğlu istifa etmişti. Sıkıntılar ile ilgili kulağımıza askeri ve siyasi kulislerden çok sayıda bilgi ve iddia geliyordu. Artık bunların haber değeri bile olmadığı düşüncesindeyim. Dünkü yazımızda askerin içinde bulunduğu travmayı yansıtabilmek adına "komutanım uçaklar geliyor" başlığında küçük bir anekdot aktarmıştım. Yazıyla ilgili olarak Ankara'da görev yapan bir komutandan aldığım mesajı aktaracağım;
"Ankara'da zırhlı birliklerde ve askeri üslerde, Büyükşehir Belediyesinin ANFA firması özel güvenlik elemanlarına arama yaptırtıyorlar. Hangi yetkiyle bir özel güvenlik firması askeri birliklere girip tankların akülerini söküyor Ahmet Bey?.. Askerlerin itibarı hiç ediliyor, hepsi istifa edecekleri günü sabırsızlıkla bekliyor. Sabahlara kadar askeri lojmanlarımızın önünde kornalar çalıyorlar, seçim otobüsleriyle müzik yayını yapıyorlar, bizlere küfrediyorlar... Yeter!.. Delirmek üzereyiz... Araçlardan havaya ateş ediyorlar... Asker düşmanlığı inanılmaz boyutta... Askeri kimlikleri saklayarak dolaşıyoruz... Polis kaza ile kimliği gördü mü silahına davranıyor... Bundan sonra ne bir uzman ne bir astsubay ne de harp okullarına gidecek insan bulamazlar, durum vahim... İstifa edeceklerin sayısı korkunç."
Komutanın anlattığı benzeri çokça "istifa" niyetleri Ankara'nın bilinen gerçeği. Fakat ben bu "istifa" işine hiç sıcak bakmıyor ve de doğru bulmuyorum. TSK'nın tasfiye sürecini yaşadığı şu günlerde abdestinden en ufak bir şüphesi olamayan yiğit Türk askerinin daha fazla direnmesi ve görevlerinin başında bulunup nöbetlerine devam etmeleri gerekiyor. Daha sapla saman birbirinden ayrılmadı. Biliyorum, dayanması ve katlanması çok acı ama istifa edip yer açıp TSK üzerine yapılan sinsi planlar için alan açılmamalı. Asker olmak hele Türk askeri olmak dünyanın en zor işidir. Eminim ki, gerçekler çok yakında ortaya çıkacak. Oyunlar bozulacak ve bu millet Mehmetçiğini bağrına basarak onu hak ettiği mertebeye tekrar oturtacaktır...
***
Askeri cephenin yanı sıra olağanüstü gidişatta sivil bürokrasi de son derece sıkıntılı. Ortaya çıkan karmaşa tablosunda vatandaşlar günlük rutin işlerini bile yürütmekte çok büyük zorluk çekiyor. Memurların içinde bulunduğu "ne olacağız" stresi, mecburiyetten devlet dairesine giden vatandaşı çok olumsuz etkiliyor. "Olağanüstü hal vatandaş için değil devlet için ilan edildi" deniyor ama günlük yaşayıştaki etkileri bunun tam tersi.
Devlet dairelerindeki birim amirlerinin içinde bulundukları sıkıntı ise çok daha düşündürücü!.. Ta başından beri AKP'nin üst düzey bürokratı olan bir arkadaşımın şu anlattıkları karşısında ne diyeceğimi şaşırdım;
"Ne yapacağımızı bilemiyoruz. Önce bir talimat geldi; 14 Temmuz'da izne çıkan memurları bildirin diye. Araştırdım, ben de öyle bir isime rastlamadım. Bunu da bildirdim. Bu seferde 1 Temmuz'dan sonra izne çıkanları bulup bildirin diye ikinci bir talimat geldi. Az sayıda isim vardı. Yazdım gönderdim. Büyük sıkıntı içindeyim. Onlara ne olacağını bilmiyorum. Yıllardır benimle çalışan insanların bana muhbir gözüyle baktıklarını düşünüyorum. Uyku uyuyamıyorum."
Gördüklerimiz, dinlediklerimiz, şahit olduklarımız çok ürkütücü. Ne yapıp edip bu cinnet halinden süratle kurtulmalıyız.
Kurunun yanında yaş yanmaması ve gerçek hainlerin hak ettikleri cezayı bulması için acil, cesur, gerçek akil adamlara ihtiyacımız var.