Kürtajdan önce demokrasiyi tartışalım

Başbakan, özgürlük ve demokrasi gibi toplumun olmazsa olmaz gerçeklerini gözden uzak tutmak için, farklı gündemler yaratma ustasıdır.
Gerçekte Kurtuluş Savaşı ile temeli atılan modern Türkiye’yi laik- demokratik hukuk çizgisinden çıkarıp, toplumu geriye götürmek isteyen düşünce ve anlayışlar hakim olmaya başlamıştır. Batıdan doğuya güç kayması olmaktadır. Bu şartlar altında 4 konuyu tartışmak ve göz önünde tutmak zorundayız.

I) Demokrasi
Doğal gelişiminden ve çizgisinden çıkarılan demokrasinin yeniden tarif edilmesi gerekir. Toplumun iyi niyeti ve anlayışı istismar edilerek demokrasi bir farklı anlayışın gizli gündemi için bir araç haline getirilmiştir. Bu istismar giderek demokrasiyi dayatmacı bir çizgiye ve vesayet altına sokmuştur.
* Bugünkü şartlarda, bireyin hukuki, ekonomik ve sosyal haklarının en üst düzeyde tutulduğu, Devlet olanaklarının halkın kalkınması ve ülkenin sosyal gelişmesi için kullanıldığı, halkın siyasi tercihlerine dolaylı veya dolaysız müdahalenin olmadığı, çoğunluğun azınlığa tahakküm edemediği, milli değerlerin ve ulusal çıkarların ön planda tutulduğu bir demokrasi anlayışına ihtiyacımız vardır.
* Laiklik anlayışı da demokrasi içinde düşünülmelidir. Zira laikliğin dine değil, dini tahakküme ve istibdada ve insan istismarına karşı bir duruş olarak algılanması gerekir. Laikliğin olmadığı bir Türkiye’de demokrasinin de olmayacağı çok açıktır. İslam dini bünyesinde, ibadet yanında sosyal ilişkileri yöneten yasaları da barındırır. Laiklik, hem dinin siyasi amaçla istismarını önler, hem de dinin devlet işlerinden ve yönetimden uzak tutularak daha saygın kalmasını sağlar

II) Hukuk ve adalet
* Hukukun evrensel fonksiyonu toplumsal yaşamı düzenleyip insanların barış ve güvenlik içinde bir arada yaşamalarını sağlamaktır. Hukukun idesi ve ideali adalettir. Adalet, “bir eşitlik düşüncesi”dir. Maalesef, hukuk ve adalet, toplum vicdanını rahatsız edecek kadar özelleşmiştir. Adalet geçmişin bir rövanşı olarak dizayn edilmiştir. Barış ve güvenlik yerine, toplumsal ayrışmayı artırıyor. Türkiye’de hukuk, yargı adalet artık insanları mutlu eden, rahatlatan toplumu ferahlatan bir alan olmaktan hızla çıkıyor.
* Hukuk ve adalet düzeni yeniden rayına sokulmalı, bunun için yürütmenin yargı üzerindeki vesayetine son verilmelidir.

III) Özgürlük
* Geçmiş iktidarlarda ve bugün insan özgürlüğü, siyasi anlayışların bir aracı olarak kullanılmıştır. Özgürlüğün kullanılmasında fertlerin hür iradesi ipotek altına alınmış, siyasi anlayışlar empoze edilmiş ve özgürlük üstünde çevre baskısı yaratılmıştır. İnsanımızın kendi kararlarını kendi istemine ve düşüncelerine göre belirlemesi önlenmiştir.
* Türkiye’de özgürlük, siyasi iktidarların ve devletin keyfi müdahalelerinden masun bırakılmalıdır. Bireyler, başkalarına bir insan hakkı ihlali yoluyla zarar vermedikçe, istedikleri kararları alabilmeli, istedikleri gibi yaşayabilmelidir.
* Düşünce özgürlüğü ve basın özgürlüğü çağdaş medeniyetler seviyesinde yeniden tarif edilmelidir.

IV) Atatürkçülük ve cumhuriyet değerleri
* Atatürkçülük ve cumhuriyet değerlerine karşı, maalesef her partide ve zaman zaman kampanyalar açılmaktadır. Devleti zayıflatarak ve devre dışında bırakarak, kamu kurum ve kuruluşlarını zafiyete uğratarak, ülkenin ekonomik ve siyasi anlamda dış güçlerin etkisine sokulması için lobi faaliyetleri yapılmaktadır. Kuruluş yıllarında başkaldırı ve bölücü faaliyetlerde bulunanların, cumhuriyeti engelleyenlerin misyonu olarak devam eden yanlış düşünce ve girişimler türemiş, kamplaşma ve kutuplaşma lobileri oluşmuştur.
* Bunun içindir ki, Atatürk’ün bağımsızlık ve ülke bütünlüğü anlayışına sahip çıkmalıyız. Cumhuriyetin değerlerini korumalı ve geliştirerek çağdaş medeniyetler düzeyine taşımalıyız.

Yazarın Diğer Yazıları