Küreselciler ağır yaralı

Kim demiş teğet geçti? Zeydi’nin ayakkabıları, Bush’u olmasa da, bizim Amerikan muhiplerini onikiden vurdu. Iraklı genç gazeteci adına ‘küresel işgalciden özür dileme bildirisi’ hazırlamaları an meselesidir

Türkiye’de de öyle değil mi?
Gazeteci dediğin, ’Obama’nın kervanında’ olur...
Gazeteci dediğin, ’Barzani’nin kuyruğunda’ olur...
Gazeteci dediğin, ’Erdoğan’ın kara sevdalısı’ olur...
Gazeteci dediğin, ’Kürtçü, Ermenici, Amerikancı, Rumcu, Rusçu, AB’ci, Arapçı...’ olur, ’CIA’cı, MOSSAD’cı’ olur... Gazeteci dediğin ’Tarikatçı, şeyhci, mürid’ olur...
Gazeteci dediğin, ’terörist, ajan, işbirlikçi, hortumcu...’ olur...
Ama gazeteci dediğin, mili refkes sahibi olamaz!
O’nun için, ülkesini işgal eden, kimbilir, belki ailesinin kadınlarına tecavüz eden, mahalle arkadaşlarına işkence yapan, köyüne bomba yağdıran düşmanına ayakkabı fırlattığı için eleştirilen Irak’lı gazeteciyi en iyi biz anlarız...
Muntazar el Zeydi’yi eleştiriyorlar; yaptığı gazetecilik değilmiş...Bir gazetecinin ‘insan’ olma hakkı yok mudur!
Sahillerinde güneşe karşı yayım yayım yayıldığınız, elinizde rakı kadehi, ’uzo’ kardeşliği fasılları çaldığınız İzmir’deki milli direnişi başlatarak, ’gazetecilik etiğine uymayan Hasan Tahsin’ de çok ayıp etmişti değil mi? Siz, dedelerinizin kanlarının üzerinde sirtaki de teperdiniz fark etmezdi öyle mi?
Tasvir-i Efkâr neydi? Vakit, İkdam, Zaman, Akşam, Tercüman, İstiklâl, İleri, Yenigün, Doğru, Açıksöz, Arkadaş, Yeni Adana, Albayrak, Anadolu, Babalık, İstikbal.. İrade-i Milliye ve Hakimiyet-i Milliye neydi?
Yakup Kadri kimdi? Falih Rıfkı?..
Ya Sultanahmet Meydanı’nda işgale karşı ’yedi yüz senelik tarihin ağlayan minareleri altında’ direniş yemini ettiren Halide Edip kimdi?
’Konuğu’na kaba davranmış Iraklı gazeteci! Davetsiz geldi diye ‘Tanrı misafiri’ mi sayılmalıydı?
Oysa Bush’un ’saldır’emirleri nasıl nezaket doluydu değil mi? Iraklı kadınlara nasıl ‘incelikli’ tecavüz etmişlerdi...
Irak’ta atı alan kovboy, Kerkük’e geçti... Iraklı genç adamın fırlatmakta geç kaldığı iki pabuç ölen 100 bin insanı geri getiremeyecek, kısa vadede Irak’ı egemen ve bütün bir devlet de yapmayacak belki ama, başka devletlerin demokrasi bekleyen insanlarına, küresel obezlerin garnitürü olmanın ağır bedelini göstererek, ibret olacak!
Bugün, Türkiye medyasında bunun farkına varan ve varamayan gazetecilerin yorumlarını derledik sizin için.
Kararı size bırakıyoruz, ister küresel teröre karşı “hepimiz ayakkabıyız” deyin, ister Ahmet Hakan’ın teklifini değerlendirip Zeydi’yi Ergenekoncu ilan ederek Şamil Tayyar’a verin.

‘Irak’ın Hasan Tahsin’i’ dünkü gazetelerin hemen hepsinin birinci sayfasındaydı. Genç gazeteciye hak verenler kadar, eleştirenler de vardı


++++++

Daha etkili bir makale olamazdı
Iraklı gazeteci Muntazar el Zeydi, meslek hayatının en görkemli başarısını bu basın toplantısında gerçekleştirdi...
Çıkardığı ayakkabılarını Bush’un kafasına birbiri ardına atan El Zeydi bağırdı:
“- Veda ziyaretine geldin ha köpek...”
Televizyonlarda bu sahne bıkmadan usanmadan üst üste gösteriliyor...
Bereket versin dünyada görsel iletişim ve medya var... Anlaşılan okuma yazmayla olmuyor bu iş.. İnsanlık görerek, seyrederek uyanabilir mi?.. Muntazır el Zeydi hiçbir muhabirin, yazarın ve de başyazarın kıvıramayacağı makaleyi yazıp gözler önüne serdi...
Irak işgal altında...
Amerika Saddam’ın var olmayan kitle imha silahlarını gerekçe göstererek bu ülkeyi işgal etti; milyonlarca kişi öldü, göç etti, evsiz barksız kaldı, çocuklar kırılıp döküldü, ailelerin beli büküldü...
Peki, üstüne üstlük bu cinayetlerin baş patronu Irak’a veda ziyareti düzenleyecek kadar fütursuz olabilir mi?..
Baş oyuncu atik ve tetik davrandı, başını eğerek darbeden kurtuldu...
Ben, biz, bizler, uygar dünya TV’lerden izlenen bu olaya hep birlikte güldük:
- Kah.. kah.. kah..
Güleriz ağlanacak halimize...
* İlhan Selçuk / Cumhuriyet

++++++


Geçmişlerini satanlara inanmayın
5 yıl önce 2003’te Bush efendi kimyasal silahlar olduğunu öne sürüp Irak’ı işgal etttiğinde haykırıyorlardı: “Demokrasi geliyor bölgeye... Artık hiçbir şey eskisi gibi değil... Dünya globalleşti... Amerika demokratlaştı... Siz hâlâ anlamıyorsunuz, globalleşmeyi ve demokrasileşmeyi!!!”
Sıralıyorum şimdi size globalleşmeyi, demokrasileşmeyi, fırlatılan ayakkabılar öncesi hellalleşmeyi: 5 yılda Irak’ta çatışmalar, direnişler ve intihar saldırıları nihayetinde tam tamına 98 bin 130 Irak’lı öldürüldü...
Bunun sonunda arkadaş iki tane kirli Arap ayakkabasını suratına yiyecekti ki, ayakkabılar teğet geçti duvarı işaretledi... Merak ediyorum, bizim Bush kadar Amerikan’cı, neo-con kadar muhafazakâr, Washington kadar yayılmacı, Pentagon kadar yırtıcı, Jonny’ler kadar züppe ve serseri, CIA kadar komplocu, neo-faşist arkadaşlar bugünlerde ne yapıyorlar?..
Bunlara inanmayın demiştim size... Bunlarda kişilik kırılması var... Kendi geçmişlerini sattılar... Kendi geçmişini satan her şeyini satar diye söylemiştim size...
Ayakkabı numarası kaçmış Muntazar el Zayidi’nin... Yürü bakiim, anca gidersin... l / * Reha Muhtar / Vatan

++++++


Keşke teğet geçmeseydi
Tüm dünyayı krize sokan bir geri zekâlının aklının başına gelmesi için fırsat doğmuştu. Ayakkabı kafasını ıskalayınca o ihtimal de yok oldu...

Televizyonlarda son zamanlarda gördüğümüz en rahatlatıcı görüntü... George Bush’a bütün dünyanın gözleri önünde peşpeşe fırlatılan iki ayakkabıydı.
Kimi Iraklılar yıkılışı sırasında da Saddam heykeline ayakkabı fırlatmışlardı...
Ayakkabı Arap ve İslam geleneğinde kirliliği temsil ediyor... O yüzden camiye de ayakkabı ile girilmiyor... Bizden kimi gazeteciler ve gazetecilik örgütleri, Ey Zairi’nin davranışını etik bulmadılar!
Bu etiğe saygılı meslektaşlar acaba ABD’nin koskoca bir ülkeyi ve ulusu yalanlarla işgal edip yıkmasını, bir milyon insan öldürmesini kaç kez eleştirdiler...
İşgal altındaki ülkede hangi özgürlük kalmış ki, basın özgürlüğü ve etiği kalacak? İzmir’de düşmana ilk kurşunu atan gazeteci Hasan Tahsin’in davranışı da etik değildi ama yerindeydi...
Bush utanmadan Irak’a veda etmeye gelmişti... Hakettiği gibi uğurlandı; Kovuldu... Yalnız Ortadoğu’yu değil, tüm dünyayı krize sokan bir geri zekalının aklının başına gelmesi için fırsat doğmuştu. Ayakkabı kafasını ıskalayınca o ihtimal de yok
oldu...
* Melih Aşık / Milliyet


++++++

O pabucun hikâyesi
Arap muhabir başarılıydı. Attığı iki pabuç da tam hedefe, yani Bush’un kafasının bulunması gereken yere isabet etti.
Bakınca; meslektaşımızın evde uzun uzun pabuç atma çalışması yaptığını anlıyoruz. Yoksa hemen Bush’un yanında duran Maliki’nin hiç olmazsa pabuçlardan birisini yeme olasılığı vardı. Ama Maliki sağlam çıktı.
Bush da çalışmıştı... Muhtemelen ona, yumurta, domates, havuç gibi maddeler atıldığında ne yapması gerektiğini antremanlarla öğretmişlerdi. Dikkat ettiyseniz saniyenin onda biri sürede eğilip toz olurken, tek gözünü açık tutarak istihbarati bakış attı.
Eğer Arap gazeteci dört pabuçtan oluşan mest sahibi olsaydı, pabuçlar peş peşe gelecekti ki bu yaylım ateşi sayılırdı...
Atılan Irak pabucuydu. Muhtemelen pörsümüş, yarısı gitmiş, hafiflemişti..
Bizim Yozgat köylüsünün postalı olsaydı... Değmese dahi düştüğü yerde yaratacağı patlamanın etkisi ile Maliki’ye dahi hasar verebilirdi...
Bu Irak pabucunu hatırlamanız lazım. Amerikan ordusu Bağdat’a girip de Saddam’ın heykelini yıktığında, o pabuç Saddam’ın kafasına inip kalkıyordu. Saddam’ın yerini ABD aldığında... Sorgulaması olmayan, teslimiyetçi ve akılsız başın çözümü yine pabuçtu...İşte siz o pabucu gördünüz havada
* Bekir Coşkun / Hürriyet

++++++


Gazetecilik değil
Zeydi’nin bu hareketini tasvip etmek mümkün değil. Bu hareketi, gazetecilik mesleğiyle bağdaşmaz. Yaptığı, gazetecilik mesleğinin sağladığı olanakları kötüye kullanmaktan başka bir şey değil. Gazeteci kimliğiyle basın toplantısına girip saldırıda bulunmanın gazetecilikle ilgisi olamaz. Bu hareketinden sonra Zeydi’yi gazeteci saymak mümkün değildir. Nitekim olaydan sonra basın toplantısında katılan diğer Iraklı gazetecilerin Bush’tan özür dilemeleri de Zeydi’nin davranışını tasvip etmediklerini gösteriyor. Bu hareketi de gösterdi ki Zeydi bir gazeteci değil bir eylemci. Kınanması gereken bir harekettir.
* Fikret Bila / Milliyet


++++++

Tasvip etmiyorum
Kimse ayakkabı fırlatmayı tasvip ettiğimi sanmasın, konuğa elden geldiğince nâzik davranmak gerekir; hele basın toplantılarını protesto mitingine çevirmek büsbütün
yanlıştır...
* Taha Kıvanç / Yeni Şafak

Fehmi Amca’nın ikinci kimliği, ‘o ayakkabı neo-conlara ve destekçilerine de fırlatıldı’ yazınca, bozuk saatin doğruyu gösterdiği anı yakaladığıma sevinmiştim. Kursağımda kaldı...

++++++

MİNİ YORUM
AİHM ’özür’lüleri beklemedi

Amberin Zaman ‘alıştıra alıştıra’ diye yazdığında, özür dilemek ‘nezaketi’ gösterenlerin, üç gün sonra topraklarını paylaşma ‘cömertliği’ni, beş gün sonra haklarından feragat etme ‘özverisini’ de göstereceğini biliyorduk.
Lakin AİHM’in Ermeni vakıfları konusundaki, muhtemelen ‘azınlık vakıfları’ için emsal olacak kararı, feragat işini mecburi kıldı. Halbuki biraz daha sabretseydiler, bizim ‘özür’cüler kendi elleriyle teslim edeceklerdi zaten...
* Selcan TAŞÇI

Yazarın Diğer Yazıları