Kur tuzağından çıkabilirmiyiz?
Dalgalı kur politikası uygulayan ülkelerde, döviz kurlarında aşırı oynaklığı engellemek için kısa dönemde, Merkez Bankası döviz satar... Bizde rezerv kalmadı. Milli parayı kısar. Bu sene, bizde TL arzını sınırlamanın önünde pandemi engeli var. Reel faizleri yüksek tutarlar... Bizde hem güven sorunu, hem de eksi reel faiz olunca, dövize talep artıyor. Yabancı yatırım sermayesi de girmiyor. Türkiye'de kısa dönemde faizden başka araç kalmadı.
Aşağıdaki grafikte 2003 yılı ile 2020 Ekim ayı arasında geçen 18 yılda, Merkez Bankası TÜFE bazlı reel kur endeksi yer alıyor. Son dönemde kurlardaki oynaklığın ne kadar yüksek olduğu görülüyor. Kurlardaki oynaklığın yüksek olması bütün dengeleri bozuyor. Mutlaka çözmemiz gerekiyor.
Ancak faizleri artırmak tek başına çözüm değildir. Etkisi geçicidir.
Geçen ay Merkez Bankası, gösterge faizini yüzde 1025'te sabit tutmayıp artırsaydı, dolar kurunda şok artış olmazdı ve kur 8,5 liraya yükselmezdi. Ama kur yine artamaya devam ederdi.
Bu ay MB gösterge faizini yüzde 15'e çıkarmayıpta yine 10,25'te tutsaydı, dolar kuru 10 lira olurdu. Şok artışı önledi.
Ben ve tanıdığım iktisatçıların söylediğimiz; tek başına faiz, kur sorununu kökünden çözmez. Bataklığı kurutmaz, sivrisinekleri öldürür. Çözüm için faiz sonrasında, önce hukuki ve demokratik uygulamalarla yabancı sermaye ve yerli tasarruflara güven sağlamak gerekir. Öyle yapacağız -edeceğiz ile olmaz. Adım atılması gerekir.
Sonrasında, kısa ve orta dönemde bir geçiş dönemi içinde dalgalı kur politikası yerine, öngörülebilir yarı sabit kur rejimine geçmek gerekir. Yarı sabit kur rejimi yerli ve yabancı sermaye için belirsizliği azaltır. Aynı zamanda MB kanununu değiştirerek, Bankanın TL yanında kuru da gözetmesi ve siyasi vesayetten kurtarılması gerekir.
Sonrasında, planlama yapılarak, üretimde ithal girdi payının azaltılması, devletin, rekabeti sağlamak ve oligopol yapıları önlemek için piyasaya girmesi, özelleştirilen devlet tekellerinin yeniden devletleştirilmesi, devletin kurumsal yapı kazanması, bütçenin popülizm tuzağından kurtarılması, eğitimde çağdaş laik eğitime geçilmesi gerekir.
Bunlar bu günkü iktidarın, parti programına terstir. Yapması olanaksızdır. Bunun içindir ki, Türkiye faiz- kur tuzağından çıkamıyor.
Krizin ömrü uzuyor, işsizlik artıyor, halk yoksullaşıyor. Dövizi olanlar da şimdilik zengin görünüyor ve fakat ithal malların da aynı oranda fiyatı artıyor ve enflasyondan dolayı herkesin satın alma gücü düşüyor.
Özet sonuç, faizde ve kurda takılı kalmak nedeni ile halk yoksullaşıyor.
Son iki yıldır yatırım yapılmıyor. Fert başına GSYH daralıyor. Kalkınma ve büyüme bir yarıştır. Bu yarışı belirleyen de Türkiye'nin Global milli gelirden aldığı paydır.
Aşağıdaki grafik, beş yıllık ara ile bizim toplam GSYH'mızın Dünya GSYH içindeki payını gösteriyor. 2003'ten sonra artan pay, 2013'te yüzde 1,30'a yükselmiş, sonrasında hem daralma ve hem de kur artışı nedeni ile hızla düşmeye başlamış. 2019'daki payımız yüzde 0,86'ya gerilemiş. 2013 yılına göre yüzde 34 oranında küçülmüşüz.
Sonuç olarak; Türkiye bir an önce, bu tuzaktan kurtulmalıdır... Aksi halde krizin ömrü uzar ve fakat halkta yoksullaşmaya devam eder!..