Kur politikasında akılsız başın cezasını millet çekiyor

Dünya ekonomisinde küreselleşme konjonktürü 2008 sonrası tökezlemeye başladı. Son iki yıldır da başta Hedge fonlar olmak üzere, sermaye hareketlerinde yavaşlama oluyor. Bundan en fazla gelişmekte olan ülkeler zarar görüyor.

Aslında, sermaye hareketlerini, bol parayı iyi değerlendiren Çin, Kuzey Kore gibi bazı ülkeler yatırım yaparak, ihracat potansiyelini artırarak istihdam yaratarak iyi kullandılar. Bizim gibi bazı ülkeler ise parasını değerli tutarak, sanayi üretimini ithal ara malı ve ham maddeye bağladılar. Cari açık verdiler ve sonuçta zorunlu olarak dışarıdan aşırı borçlandılar. Başka bir ifade ile bizim gibi bazı ülkeler para bolluğunun serap etkisinde kaldılar... Yüksek büyümenin ve gelen suni refahın bitmeyeceğini zannettiler... Bize ve bize benzeyen gelişmekte olan ülkeler için söylenecek en iyi söz ''Borçlanarak yediler'' sözüdür. Borç yiyen de kendi kesesinden yer.

Üç-beş yıl öncesine kadar ekonomi yönetimi cari açığın sürdürülebilir olduğunu söylüyordu. Hatta bazı iktisatçılar da bu görüşü destekliyordu. Türkiye'nin bu cari açığı yatırım yapmak için değil, ara malı, ham madde ve tüketim malı ithal etmek için verdiği unutulmuştu.

Şimdi iş başa düştü... Önce ucuz dolar devri bitti... Bir ara Merkez Bankası'nın TÜFE Bazlı Reel Kur Endeksi 128 olmuştu. Yani TL yüzde 28 oranında aşırı değer kazanmıştı. Dünyada kur savaşları olurken bizde TL'nin aşırı değer kazanması, ekonomi yönetimi tarafından, övünme vesilesi olarak kullanılıyordu.

Merkez Bankası TÜFE Bazlı Reel Kur Endeksi'ni 15 Ağustos itibariyle 95.09 olarak açıkladı. Reel Kur Endeksi'nde 100 üstü TL'nin 100 altı ise doların daha değerli olduğunu gösteriyor. 15 Ağustosta dolar kuru 2.8410 idi.

15 Ağustos ile 16 Eylül arasında TÜFE oranı takriben 0.5'tir. Aynı tarihler arasında Euro dolara karşı 0.8 oranında değer kazandı. Bunları da katarsak, Dolarda 16 eylül itibariyle denge kuru 2.6798 çıkar. Oysaki dün dolar 3.0218 idi. Yani Dolar yüzde 10.60 oranında daha değerli idi. (Aşağıdaki tablo)

1-134.jpg

Doların değer kazanması ile Türkiye'nin rekabet gücünün artması gerekir. Ne var ki İhracatçılar Meclisi Başkanı önceki yıllarda ihracatın yüzde 80'inin ithal ara malı ve ham madde olduğunu açıklamıştı. Yani kur artışı, ihracatta kullanılan ithal girdileri de pahalı yaptığı için Türkiye'nin rekabet gücü artmadı. Kaldı ki dış talepteki azalma ve Türkiye'nin dış siyasi sorunları da ihracatı engelledi.

Ekonomik ve siyasi anlamda dolar kurunun artışı yönünde baskılar var...

FED faiz kararı, dün akşam açıklanacaktı. FED'in faiz artışı düşük olursa veya artış olmazsa, kur üstünde etkisi fazla olmaz. Zaten bu konuda yapılacağı kadar manipülasyon yapıldı. Ancak kesin bir karar çıkarsa, belirsizlik ve istismarlar önlenir.

Sermaye hareketlerinde azalma, dış borç stoku, döviz varlıklarının büyüklüğü, MB faiz politikası, bunlar dolar kuru üstünde etkili faktörlerdir. Ancak dolar kurunu etkileyen temel sorun siyasetteki kilitlenme ve terördür.

Yazarın Diğer Yazıları