Kur politikası geleceğimizi tehdit ediyor
MB Başkanı, Bakanlar Kurulu’na faiz konusunda verdiği brifingde “Faizi artırmasaydık dövizi tutamazdık” dedi. Bugün için zaten faizlerle daha fazla oynamak mümkün değil. Zira yüzde ona yaklaşan enflasyon varken, bugünkü gösterge faizleri reel olarak zaten eksi faizdir.
TL faizleri eksi olduğu sürece, TL tutmak el yakıyor. Bunun için tasarruflar Borsaya ve dövize gidiyor. Döviz talebi artınca, kurlar da artıyor. Sıcak para geçmiş yıllarda bu oyunu bozdu, talepten fazla sıcak para girişi olduğu için kurlar düşük kaldı.
Kur artışının, dış borç yükünün artması ve ithal malı fiyatlarının artması gibi etkileri var. Ancak düşük kurun olumsuz ekonomik etkileri daha fazladır. Her şeyden önce ülkenin dış ticarette, dış ekonomik ilişkilerde rekabet gücü zayıflıyor. Türkiye düşük kur nedeniyle, son on yılda 400 milyar dolar cari açık verdi. İçeride ara malı ve ham madde üretimi daraldı. Yerine ithalat arttı. Üretim, ithal ara malı ve ham maddeye bağımlı hale geldi.
Merkez Bankası 2009 yılına kadar yüksek faiz, düşük kur politikası uyguladı. Şimdi reel faizleri eksi olunca, munzam karşılık ve döviz satış yoluyla kurların artmasını engellemeye çalışıyor. Gene yanlış yapıyor. Çünkü kurlar henüz dengede değil. Dengede olması için MB’nin hazırladığı reel kur endeksinin 100 olması gerekir.
Bilindiği gibi, döviz kuru, bir birim ülke parasının diğer bir ülke parası cinsinden fiyatına, değerine denir (Nominal döviz kuru). Buna karşılık bu kurun ülkeler arasındaki göreli fiyat veya maliyet farklarıyla düzeltilmiş ve dış rekabet durumunu gösteren şekline “Reel efektif döviz kuru” deniliyor.
Reel efektif döviz kurları MB tarafından, 2003 yılı temel yıl alınıp, TÜFE ve ÜFE bazlı olarak, 36 ülkeye göre; 1) Bütün ülkeler ortalaması olarak, 2) Gelişmekte olan ülkelere göre ve 3) Gelişmiş ülkelere göre yoluyla hazırlanıyor. Aşağıdaki tabloda 2013 ve 2014 itibariyle MB TÜFE bazlı Reel kur endeksleri yer almaktadır.
Reel kur endeksinin yüzden büyük olması, TL’nin değerli yani kurların düşük olduğunu gösteriyor. 2013 Mayıs ayında 119.84 olan reel kur endeksi, 2014 Mayıs ayında yüzde 110.24 olmuş. Yani TL değer kaybetmiş ve fakat halen yine TL daha değerlidir... 2014 Mayıs ayında da bir dolar kuru 2.10 ve 2.09 ’dur. Reel kur dengesi içi Mayıs ayında bir doların 2.33 lira olması gerekiyordu. Kaba hesapla doların, Türkiye- ABD enflasyon farkı kadar artması gerekir ki reel kur dengesi sağlansın.
2013 yılı sonunda kurların artması, cari açığın azalmasına ve ihracatın artmasına neden oldu. MB’nin en son açıkladığı Mart ayı göstergelerine göre2014 ilk çeyreğinde cari işlemler açığı bir önceki yılın ilk çeyreğine göre 5.091 milyon ABD doları azalarak 11.460 milyon ABD dolarına geriledi. İhracat yüzde 9.7 oranında arttı. İthalat ise yüzde 2.4 oranında geriledi.
Merkez Bankası, ’yasaya göre benim görevim TL’nin değerini korumak, enflasyonla mücadele etmektir’diyor. Ancak içeride enflasyonla mücadele için dövizi kullanmak, Türkiye’yi cari açığa ve dış borca mahkum etmek demektir. Bunun için MB kanunu değişmeli ve MB’nin aynı zamanda reel kuru da hedeflemesi getirilmelidir. Ancak her şeyden önce dalgalı kur sistemi yerine “kontrollü kur” sistemine geçmeliyiz.