Kriz sonrası kalkınma yarışına iyi hazırlanalım
Kalkınma yarışında nerede olduğumuzu diğer ülkelerle karşılaştırırsak ancak anlayabiliriz.
1980 yılında Türkiye, Güney Kore, Hindistan ve Çin'den daha iyi durumda idi. 1980 yılında Türkiye'nin satın alma gücü paritesi ile fert başına GSYH bu ülkelerden daha yüksekti. Bu gün Güney Kore gelişmiş ülke statüsündedir. Çin ve Hindistan ise gelişmekte olan ülkeler içinde hem yüksek büyüme hem de teknoloji üretiminde ön saflarda yer almaktadır.
1980 yılında Türkiye'nin satın alma gücü paritesine göre fert başına GSYH'sı 4986 dolardı. Güney Kore'nin ise 3699 dolardı. Eğer Türkiye, Güney Kore kadar büyüme yaşasaydı bu gün satın alma gücü paritesine göre fert başına GSYH'sı 36 bin dolara çıkmış olurdu.
Parantez içinde söylemem gerekir ki, Baz yılındaki GSYH hasıla küçük olunca daha yüksek büyüme oranları çıkıyor. Bunun içinde gelişmekte olan ülkeler kalkınmanın ilk yıllarında daha yüksek büyüme oranları tutturabiliyorlar. Büyüme yaratılan katma değerin büyüklüğünü değil bu katma değerin yıldan yıla reel artışını gösteriyor.
1980-2014 arasında geçen dönemde, Türkiye'nin fert başına ortalama büyüme oranı Çin'de 6.2, Güney Kore'de 5,3, Hindistan'da 4.3, Türkiye de diğer üç ülkeye göre daha düşük yüzde 2.3 olmuştur.
(aşağıdaki Tablo)
Satın alma gücü paritesine göre fert başına GSYH (dolar )
1980 2018 Yüzde Artış 1980-2014
ARTIŞ ORT.FBGSYH
BÜYÜME
-------- ----------- ------------ -------------------
ÇİN 347.1 7 752,5 2233 6.2
GÜNEY KORE 3 699.0 26 761.0 723 5.3
HİNDİSTAN 422.9 2 000.1 473 4.3
TÜRKİYE. 4 986.0 15 069.0 302 2.3
FBGSYH: Dünya Bankası-Büyüme oranları: Betam.
2007 yılından beri orta gelir tuzağındayız. En zor geçit orta gelir tuzağıdır. Türkiye, doğal imkanlara, dinamik genç nüfusa ve müteşebbis iş insanlarına sahiptir. Bu tuzağı geçersek gelişme yolunda hızlanırız. Bunun için dönüp geriye bakmak zorundayız?
Tökezlememizin altında ekonomik ve siyasi birçok neden var… Fakat en büyük sorunumuz demokrasi kültürümüzün eksik olmasıdır. Demokrasi kültürü, toplumların geçmişi, inançları ve gelenekleri etkisi altındadır. Bu güne kadar demokrasi kültürümüzün eksik olması, kalkınma yolunda takılmamızın da en önemli nedenidir.
1950-60 arasında seçim sistemi demokratik olsaydı, 1960 darbesi olmazdı. 1950'ye kadar iktidarda olan CHP, 1950 seçimlerine giderken Liste Usulü çoğunluk sistemi uygulanması kararı aldı. Kendisi için bu sistem tuzak oldu. Zira bir ilden bir oy fazla alan parti o ilin tüm milletvekillerini çıkarıyordu. Söz gelimi 1957 seçimlerinde DP oyların yüzde 47,87'sini almıştı. CHP ise yüzde 41.09'unu almıştı. Ancak DP mecliste koltukların yüzde 70.5'ini CHP ise yüzde 29.5'ini almıştı. Bu yüzden Mecliste Kontrol Mekanizmaları çalışmıyordu. 1960 darbesi de işin tuzu biberi oldu.
1960-1980 arası sağ-sol çatışması yaşandı. Siyasi partiler de buna uydular. İki büyük parti, Adalet Partisi ve CHP 'bir araya gelip' meseleyi çözemediler. 1980 darbesi oldu.
1980-2002 yılına kadar laik-anti laik'lik kavgası tırmandı. Bu günde toplumda kamplaşma var. Bütün enerjimiz bu çatışmalarda tükeniyor.
Toplumda demokrasi kültürü olsa ve siyasi alanda bunu kullanabilse kavga biter, kalkınma başlar.
Her kriz sonrası Dünya değişmiştir. 1873 kriz sonrası rekabetçi piyasalar, tekelci piyasalara dönüşmüştür. 1930 buhranından sonra devletin ekonomideki ağırlığı artmış ve sosyal politikalar değişmiştir. Bu kriz diğerleri gibi konjonktürel olmasa da piyasalar ve kurlar üstünde devlet kontrolü artacaktır. Para sistemi de değişebilir. Demokrasi ve sosyal devlet talebi artar.
Özetle; Virüs krizi sonrası Dünya aynı dünya olarak kalmayacaktır. İnsanların demokrasi ve refah talebi artacaktır. Bizde kriz sonrası için şimdiden demokratikleşme ve kalkınma planlaması yapmalıyız.