Kriz ağlarını örüyor
Ekonomide temel sorun ekonomik istikrar ve sosyal refah sorunudur. Bu sorunlar önemli ölçüde siyasi konjonktüre de bağlıdır. Bugünkü siyasi konjonktür ekonomi için en büyük risktir.
Zaten, küresel ekonomik sorunlar da tüm dünyada endişe yaratıyor. Avrupa Birliği borç sorununu tam olarak çözemedi. ABD Merkez Bankası (FED)’in para bolluğunu bitirecek kararları da dünyada tedirginlik yaratıyor. Küresel bazda bu sorunlar varken, olumsuz siyasi konjonktür Türkiye için ilave riskler getirdi.
Bugünkü siyasi ve sosyal gerilim yanlış yönetiliyor. Bu tutum piyasayı geriyor. Yatırımcıyı caydırıyor. Durgunluğu artırıyor. Turizmi vuruyor. Sıcak paranın çıkmasına neden oluyor. Borsa düşüyor. Kur artıyor. Kur’un artması, açık pozisyonda olan bankalar ve özel sektör için önemli maliyet getiriyor.
Bu şartlarda, bugünkü siyasi konjonktürün ve çözüm süreci olarak kamuya açıklanan sürecin, ekonomide maliyetsiz aşılması zor görünüyor. Dış politikada, Suriye sorunu da ekonomi için baskı yapıyor. Her şeyden önce, yanlış Suriye politikası nedeniyle karşımızda cepheleşme yarattık. Rusya ve İran ve hatta Çin de Suriye ile karşımızda birlikte hareket ediyor.
Öte yandan, ABD, İran için ekonomik ambargo uyguluyor... Türkiye ise altın transferinde aracılık ederek bu ambargoyu bozuyor. ABD bastırmaya devam eder ve İran için Türkiye’nin başka bir önemi kalmaz ise tepki olarak veya Suriye’ye destek için İran ve Rusya doğal gazı keserse, Türkiye açıkta kalır. Sanayi de doğal gaza bağımlıdır. Stoklarla yalnız kısa bir süre işi götürebilir.
Ekonomin istikrar sorunu var. Makro dengeler bozuk. Ekonominin otomatik istikrar sağlayıcıları aşırı esnek. Söz gelimi, durgunluk devam ederse, vergi gelirleri hızla düşer. Kamu açıkları artar. Kamuda özelleştirme imkanlarının azaldığını bizzat ilgili bakan açıkladı. Bu şartlarda, bütçe açıkları için borçlanma limitleri artırılacaktır. Yine bir yandan da dev boyutlara ulaşan sosyal güvenlik açıkları için de tehlike çanları çalıyor. Durgunluk, işsizlik demektir. İşsizlik ise sosyal güvenlik açıklarının artması ve işsizlik fonundan daha fazla ödeme yapılması demektir
Döviz sorunu, öteden beri devam ediyor. Türkiye’nin yanlışı sıcak paraya aldanarak döviz sorununu çözülmüş olarak görmesidir. Gerçekte ise sıcak para da kısa vadeli borç demektir. Toplam 140 milyar doları bulan sıcak paranın tamamı gitmese bile önemli bir kısmı çıkarsa ekonomi daha çok çalkalanır. Mamafih son bir ayda 8 milyar dolar çıktığı açıklandı. Türkiye’nin kısa vadeli dış borcu 140 milyar dolardır. 2014 yılında 73 milyar doları bankaların olmak üzere, 160 milyar dolar civarında dış borç ödemesi var.
Yine Merkez Bankası verilerine göre, Türkiye’nin net uluslararası yatırım pozisyonu açığı 434 milyar dolara yükselmiştir.
Bütün bu pozisyon açıkları, sıcak para çıkışı karşısında Türkiye’nin elinde yalnızca Merkez Bankası’nın 110 milyar dolar döviz rezervi var. Bu rezervin de yalnızca bir kısmı Merkez Bankası’nın kendi dövizleri. Bir panik halinde Merkez Bankası döviz mi basacak?
Dikkate almamız gereken bir husus da yabancı bankaların pozisyonudur. Bankacılık sektörünün yarısına sahip yabancı bankalar bir panik halinde dışarıya aşırı miktarda döviz transfer ederlerse, bu sektörde ve döviz sorununda çöküş yaşanabilir.
Hükümetin maalesef geldiğimiz noktada bu riskleri artırmayacak ve patlatmayacak bir strateji pozisyonu alma opsiyonu da kalmamıştır.