Kraldan çok kralcılar...

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu, Bankaların 2008 yılı son çeyreğinde 14 milyar Lira olan takipteki alacaklarının, bu yılın ilk çeyreğinde 17.1 milyar Liraya yükseldiğini ve riskin arttığını açıkladı.
Bankacılık sektöründe meydana gelen krizler, ekonomide paniğe dönüşüyor. Bu nedenle hükümetler, aslında olumsuz etkisi daha çok olan reel üretim daralmasından, işsizliğin artmasından daha çok, banka krizinden korkarlar. Resesyon ve işsizliğin etkisi zaman içinde ortaya çıkıyor. Sosyal patlamaya kadar gitmezse, toplum kaderine razı olmuş demektir. Hükümetler halkı oyalayabiliyor. Bankacılık krizi balon gibi patladığı için etkisi aynı gün anlaşılıyor. Mevduat sahibi panik yaşıyor.
Piyasa duruyor.
Reel sektörün krize girmesi ve iflaslarda, patronlar iflas ediyor. Bankalara gelince, halk iflas ediyor. Çünkü, hükümetler panik yaşanmasın diye, halkın mevduatını ödüyor. Para hazineden çıkıyor. Hazine borçlanıyor. Sonunda bu borçlar halkın vergileriyle kapanıyor. Örneğin 2001 yılında içi boşaltılan bankaların hazineye olan borçları ile Kamu Bankalarının görev zararı nedeniyle hazineye olan borçları toplam 90 milyar lira idi. Bu borcu geçen sene AKP iktidarı bir yasa çıkararak sildi. Hazinenin piyasadan aldığı bu borçları hazine bizim vergilerimizle ödüyor. Yani bankaların iflasını patronlar çekmiyor... Halk çekiyor.
1970 ile 1980 arasında enflasyon arttı. Enflasyon oranı yüzde 30 iken bankalar mevduata yüzde 10 faiz veriyordu. Bankalar halkın parasına enflasyon yoluyla el koydular.
Bugün, bankaların el koyduğu fabrika sayısı 51’dir. Yüzde 11 faizle Merkez Bankasından aldıkları kredileri, yüzde 30 faizle işletmelere satıyorlar. Spekülatif bir kârla satıyorlar. Yine yüzde 13’e mal ettikleri mevduatı, kredi kartı sahibine yüzde 45- 51 arasındaki faizlerle satıyorlar.
Yani bugüne kadar her krizde, bankaların maliyeti topluma yayıldı.
Önceki gün Haber Türk’ün ekonomi sayfasında, inşaat sektörünün büyüklerinden Yaşar Aşçıoğlu Bankalar için “Kredi vermiyorlar. Serbest ticaret piyasasında bunun hesabını bankalardan soracağız. Moralim bozuldu... Yatırım yapmayacağım” şeklinde konuşmuştu.
Eğer Hükümet bankaları bu kadar başıbozuk bırakmasaydı, eğer bankaların spekülatif faiz almalarını önleseydi ve eğer bankaların piyasa düzeni içinde çalışmalarını sağlasaydı, Türkiye’de şimdi 6 milyon 200 bin işsiz olmazdı. Türkiye çift haneli resesyon kabusu içinde olmazdı.
Geçen yıl, mevduata tam güvence gündeme geldiğinde Başbakan büyük bankaların istemediğini bizzat açıkladı. Büyük bankalar mevduat küçük bankalara kaçmasın diye, Türkiyenin reytingi ile oynayabildiler... Ve başbakanın açıklamasından, Hükümetin bankaları değil, banka lobisinin hükümetin kararlarını etkilediği anlaşıldı.
Hükümetin zafiyeti, bankaları dengesiz yaptı. Bankacıları ukela yaptı.
Bankalar Birliği Başkanı, Banka kartı mağdurlarına sahip çıkanlara “Herkese böyle körü körüne sahip çıkmayalım... Politika yapmak için konuşanlar var... Herkes işini iyi yapsın” diye, siyasilere, uzmanlara ve spekülasyonun karşısında olanlara, halkın istismarına kızanlara öğüt veriyor.
Hükümetteki Bakanlar bu şekilde pervasız konuşmuyor... Suç bu gibi ne dediğini bilmeyenlerde değil... Bunları başıboş bırakan hükümettedir. Bu gibi insanlar, banka patronu olsaydı, bu kadar yanlış konuşmazdı.

Yazarın Diğer Yazıları