Kötünün de kötüsü
Yıllarca anlayamadığım şey, ne zaman bizler Türkiye Cumhuriyeti desek, kutlamaya kalksak, başka bir ülkenin vatandaşı olan radikal dinci guruplar, İstanbul'un fethi ve Fatih konusunu önümüze sürdüler. Hava da sanki biz İstanbul'un fethine karşıyız ve Fatih Sultan Mehmet'i eleştiriyoruz. Belki de onlara göre, Osmanlı da Hıristiyanlara karşı son zafer, bu fetih olayıydı. Tarihi bilmedikleri, zaten Osmanlı konusunda her ağızlarını açışta belli oluyor.
İstanbul'da, paralar saçılarak yapılan Fetih müsameresi sona ererken, dünya, dışarda alabildiğine kullandığı bu iktidarı mıncıklayıp duruyor. Tabii sizler Ankara'dan yapılan açıklamalara bakarak, "nasılda fırçaladı Amerika'yı" diye düşünüyorsunuz. Ama ben, Beyaz Saray bahçesinde, kaldığı otelin önünde, konuşma yaptığı binadaki görüntüsünü bildiğimden burada yapılan sert konuşmaların gerçek olmadığını biliyorum. Asıl üzücü olan, oralarda gördüğüm ve bir Türk olarak beni utandıran bu durumlar. Yoksa sen, istersen İstanbul fethi değil, dünyayı kurtaran adam rolü oyna, kaç yazar.
Sevgili okurum, gerçek dünyaya gelirsek, Rıza Sarraf olayı giderek daha da ciddileşiyor. Amerika'daki meslektaşlarım, Amerikalı savcının hazırladığı 152 sayfalık ilk iddianameyi göndermiş. Birkaç gündür sabahlayarak ve yazıların altını çizerek okuyorum. Bu öyle adi bir duruşma iddianamesi değil. Hazine'den, Adalet Bakanlığı'ndan, CIA'den önemli ve deneyimli isimlerin izleri var.
Mesela, şu anda CIA Başkan Yardımcısı olan ve Hazine Bakanlığı'nda 4 yıl 'Terörizm ve Mali İstihbarat 'tan sorumlu Müsteşarı görevindeki David Cohen'in iddianameye yardım ettiğini biliyoruz. Adalet Bakanlığı'ndan Zarrab soruşturmasının başına, Bakanın 'Ulusal Güvenlik'ten Sorumlu Yardımcısı. John P. Carlin geçirilmesi, tüm bu hazırlıklarda, CIA, FBI. Adalet ve Hazine bakanlıkları olduğunu ortaya koyuyor. Hafta içinde soruşturma kapsamına, kara para aklayan 6 Türk bankasının da katılabileceği haberi ortaya atıldı.
Benim okuduğum kadarı ile savcının hazırladığı belgeler, kısa bir süre içinde İŞİD petrol satışını da gündeme getirilebileceği işaretini veriyor. Şimdi, kara para iyi de, bizde kara para çok. Neden ve kimden kazanılan kara para takipte? Neden, Türkiye dünyada kara para kaynağı olarak biliniyor? Yani 16 yaşındaki çocukların aniden armatör olması, sahil kıyılarımızda mantar gibi yıldız sayısı sayılamayan otellerin yükselmesi, büyük kentlerde en ucuz dairenin milyonlarca lira ile değerlendirilmesi, sizlere normal gelebilir ama dünyada namusu ile para kazanan adamların küçük dilini yutturuyor.
Hani, halktan toplanan vergi masalıda tutmuyor. Zira halk, memur, çiftçi, işçi, yönetilenler aç. Bir tok olan, yönetenler. Dünya sorguluyor, kaynak nerede. Ben yakın bir tarihte, bu soruşturma kapsamında İŞİD'e akan maddi ve manevi desteğin sorgulanacağından, artık emin oldum. Ama İŞİD'i besleyen ve o terör örgütünden nemalananlar, ülkeyi daha tehlikeli bir noktaya çekiyor. Son Suriye saldırıları sonucu İŞİD, Türkiye sınırına sıkışacak gibi. İşte bu nokta da Ankara, bu kelle kesen teröristlere, sıkıştıkları an, kapıyı açacak mı, göreceğiz. Açarsa -ki ben açmasını bekliyorum- vay başımıza geleceklere. Yani çilemiz bitmemiş demektir.
Biliyorum, aklınızdan, adam kayış kopardı uçuyor diye geçiyor. Ama başınıza gelen hangi şeyi önceden tahmin edebildiniz. Bunu da yapmazlar demediniz mi? Bunu yapamazlar diye, diye, ülkeyi parçalanma noktasına getirmediler mi? Aman istikrar bozulmasın, havadan paralar gelsin diye, ülkenin başına musallat edilen siyaset, yakın bir tarihte hazine kasalarını bomboş bırakarak kaçacak.