Kötü kedi Şerafettin görevde
Dedektör köpek Rocky’nin, otoparkta oynarken bomba bulmasından yola çıkan kötü kedi Şero, uykusuna ara verip göreve çıktı
Ankara’da bulunan ikinci bomba yüklü minibüsün İsviçre’den geldiği belirtiliyor.
Türkiye, çok büyük bir terör felaketini ucuz atlattı. Birileri, Ankara’nın göbeğine öyle bir bomba bıraktı ki, uzmanların deyimiyle, ‘provesfonelce yapılmış bir provokasyon.’ İşin ciddi boyutu emniyet yetkililerince eminiz didik diki inceleniyordur.
Ama olayın medya boyutu, tam bir komedi olarak sürüyor. Hele bu konudaki haberlere son eklenen İsviçre’den gelen bombalı kargo aracı da eklenince, olayın yüzyılın komedisine aday olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Medyaya göre, İsviçre’den yola çıkan minübüsün bagajı bomba yüklüymüş. Biri İsviçreli ikisi Türk üç kişi, gümrükte de hiçbir sıkıntı yaşamadan bomba yüklü minibüsü Ankara’ya kadar getirmişler. Haber böyle olunca da, bu bombayı kötü kedi Şerafettin’in, bulduğunu söyleyebiliriz. Sakın nasıl olur demeyin? Canı sıkılan Rocky , otkoparkta oyun oynarken yorulup, minibüste küçük çaplı bir atom bomsası bulur da, kötü kedi Şerafettin boş durur mu! O da İsviçre plakalı minibüsün yanında oyun oynarken yorulmuş. Yorgunluğunu atmak için kestirme yapmaya hazırlanırken, şöyle bir gerinmiş. Tam bu sırada patileri minibüse değmiş ve yabancı bir minibüs olduğunu fark etmiş. Tesadüfen, canı sıkıldığından kötü kedi Şerafettin’i izleyen emniyet yetkilisi, minibüste çok güçlü bomba yapımında kullanılan malzeme olduğunu anlamış. Ve olay, kötü kedi Şerafettin’in patileri sayesinde polis tarafından çözülmüş. İnandırıcı gelmedi mi? Evet., Rocky’ninki de hiç inandırıcı gelmemişti...
İşi, gücü kalmamış!..
Milliyet gazetesi ajitasyona devam ediyor. Kuzey Irak’taki peşmergenin kukla devletini günlerce haber yapan gazete, şimdi de Türk Ordusu’nun, operasyon yapma ihtimaline set çekmeye çalışıyor.
Gazetenin muhabirlerinden Serpil Yılmaz imzalı haberi okuyunca, ‘İşiniz gücünüz mü kalmadı’ demek geliyor insanın içinden. Manşete taşınan haberin daha ilk cümlesinde, amacın ne olduğu görülüyor. Oysa Serpil Yılmaz’ın bu haberi kaleme almadan önce bu işlerin piri olan ve peşmergeden ihale üstüne ihale alan gazeteci kimlikli işadamı İlnur Çevik’ten bilgi alması yerinde olurdu. Türk işadamlarının ihale durumu İlnur Çevik’in aldığı işlerle anlaşılabilir.
Bahçeli, Erdoğan’dan özür dilemeli!..
Medyada, AKP ile yol arkadaşlığı yapan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye yönelik eleştirilerin ardı arkası kesilmiyor. Ulusal basından sonra yerel medyada da Bahçeli hedefte. İşte onlardan biri. İstanbul Ümraniye’de yayın hayatını sürdüren Kulvar gazetesi imtiyaz sahibi ve yazarı Haşim Karakaş’ın eleştirisi: “Bahçeli, AKP’den özür dilesin. Neden mi? 22 Temmuz seçimleri öncesi meydanlarda ip attığı için. Çünkü; 3 Kasım 2002 seçim kampanyasında Tayyip Bey;” Ben iktidara gelirsem Apo’yu asarım “ demedi. Peki ama Devlet Bey niçin ip attı? Bunun cevabı henüz verilmedi. MHP, 1999 seçimlerinde milletten “APO’yu asarım” diye oy istedi. İktidar ortağı oldu ancak o dönemde verdiği sözü tutmadı. APO’nun asılması için yeterli çoğunluğa sahip değildi ama, meydanlarda verdiği söze sadakat gösterip iktidarı bozma sebebi sayabilirdi. Şimdi yine aynı tiyatro oynanıyor. Ülkede AKP’nin peşinden gitmek, onu eleştirmemek “Sorumlu muhalefet” sayılıyor. DTP’liler, teröristlere “Bizim çocuklarımız” diyebiliyorsa, MHP’de buna ses çıkarmıyor, partinin genel sekreteri Cihan Paçacı teröristler bizim kardeşimiz diyen Sebahat Tuncel’e alkış tutuyorsa... Artık, Devlet Bahçeli’nin Tayyip Erdoğan’dan özür dilediğini de görmek isterim.”
* (Kulvar)
Siyaset medyayı cezalandırıyor!..
Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK), Başbakan Erdoğan’ın eski konuşmalarını yeniden gündeme getirerek, AKP’ye eleştiride bulunduğu gerekçesiyle Kanaltürk televizyonuna verdiği yayın durdurma cezası, basın meslek örgütlerinin de tepkisini çekti. Kararı değerlendiren Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Orhan Erinç, “TGC olarak bu tür uygulamalara başından bu yana karşıyız. Siyasetin medyayı yönlendirme ve cezalandırma düşüncesi bu kararla kesinleşti” dedi. Türkiye Gazeteciler Sendikası Genel Başkanı Ercan Sadık İpekçi de, “Aradan bunca zaman geçtikten sonra geriye dönük cezalandırma yapılmasını çok yadırgayıcı buluyorum” dedi. Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi ise genel sekreterlik tarafından son cezalarla ilgili bir rapor hazırlandığını kaydetti.
Karar yanlış
Yayın durdurma kararını YSK’nın kararı doğrultusunda verdiklerini belirten RTÜK üyesi Şaban Sevinç de kararın “yanlış ve ağır” olduğunu belirterek şöyle konuştu: “YSK bu cezaları vermeyebilir, daha özgürlükçü yaklaşabilirdi. Seçimlerin üzerinden neredeyse 2 ay geçmişken ceza veriliyor. YSK seçim sürecinin başında bir karar alarak RTÜK’e, ‘Yayın ihlallerini 5 gün içinde bana gönderin’ dedi. Oysa bu cezalar haziran ayının cezaları, o 5 günlük süreyi 10 kez katlamış. YSK bu usul ve teknik hatayı da görmezden gelmiş. YSK’nın kendi kararına aykırı bir karar.”
GÜNÜN TESPİTİ
Mütareke medyası!..
ABDULLAH Gül’ün de cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte, Türkiye’nin ‘İkinci Cumhuriyet’ ya da ‘Yeni Osmanlılık’ dönemine girdiği, ‘Mütareke Medyası’nda yazılıyor, çiziliyor.
* İlhan Selçuk (Cumhuriyet)
GÜNÜN SÖZÜ
Oy avcılığı
AKP hükümetinin seçimden önce dağıttığı 14 milyon yeşil kartın 5 milyonu seçimden sonra iptal edilmiş. Önemli değil... Bir dahaki seçimlerden önce yine verirler...
* Haldun Ertem (Milliyet)
Özkök’e itirazım var
Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, “Bizim Mahallenin Ülküdaşları” adlı ilginç bir yazı yayınladı. Hayatım boyunca hiçbir tekkenin, hiçbir dergahın müridi olmadığım, kimseyle ülküdaşlık yapmadığım için söz konusu yazıda üstüme alınacağım bir taraf yok. Ancak Ertuğrul Özkök’ün yazısında itiraz etmem gereken bir bölüm var:
“İşte size küçük bir Türkiye ’potpurisi’. / Kimisi laik, kimisi ’mümin’, kimisi güya liberal, kimisi sözde demokrat. / Onlar ağzına geleni söyleyecek, kışkırtacak, hakaret edecek, maraza çıkaracak, işine geleni yapacak? / Size de hep dayak yemek düşecek. / Neden?
Sırf gerginlik yaratmamaya çalıştığınız için?”
İtirazım, laik sözcüğünün öteki sıfatlarla birlikte aynı bağlamda kullanılmasına. Örneğin, Mehmet Barlas “Artık laik demokratlar da var” diye yazarak Anayasal ve yasal laikliği demokrat olmamakla suçluyor. Sözcük konusunda titizlenmem bundan!
Kimileri de İslamcı iktidara elçilik ve çeşnicilik yaparken kendilerini demokrasi havarisi olarak sunuyor. Sözcük konusunda titizlenmem işte bundan!
* Özdelir İnce / Hürriyet
Saygın dış politika(!)
İsrail savaş uçakları Suriye’yi bombalıyorlar ama her ne hikmetse(!) yakıt tanklarını Türkiye üzerinde düşürüyorlar!
İzahı güç bir olay! Akıllara uçakların Konya’dan havalanıp havalanmadıkları geliyor!
AKP iktidarı bu konuda zihinlerde oluşan soru işaretlerini dağıtma yerine İsrail’e sert bir nota(!) vermeyi tercih ediyor! Ve “Hızlı izahat bekliyoruz” diyor!
Bizimkiler “Hızlı izahat” bekliyorlar da, İsrailli yetkililer hiç oralı olmuyorlar! Bizimkiler “Daha açıklama gelmedi” diye durumu idare etmeye çabalarken İsrail gazetelerinde Türk yetkililerin açıklamalarını hedef alan ağır eleştiriler yer alıyor! Saygın dış politika(!) böyle olur işte! Siz “Hızlı izahat” istersiniz, onlar “duymazlıktan” gelir, olur biter! Yani, “Siz kendi kendinize orada konuşun durun, biz bildiğimizi okumaya devam edeceğiz” derler! Nerede kaldı peki bizimkilerin o hesap soran havaları? Hani hava sahamızın ihlali kabul edilemezdi? Hani İsrail hemen açıklama yapmalıydı? Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın hesap soran(!) açıklamalarının İsrail yönetimi üzerinde hiç etkisi olmadığı açıkça ortaya çıkmış bulunuyor! Türkiye-İsrail ilişkilerinde sanki bir “Eli mahkumluk” yaşanıyor gibi! Benzer bir olay da Amerika ile ilişkilerimizde yaşanıyor! PKK’lılar Amerikalı yetkililer ile görüştüklerini açıklıyorlar! ABD Elçiliği sözüm ona yalanlıyor!
* Zeki Ceyhan / Milli Gazete
Kıbrıs’ta Bitmeyen Tango!
Kıbrıs’ta “son” diye bir şey yoktur! Hakemin, maçı yönetmek yerine taraflardan birinin formasını giyip oynadığı bir maçta “acaba nasıl sonuçlanacak” diye meraklanmak için biraz saf olmak gerekir.
AB’nin durumu bu... Hakemin, kim gol atarsa atsın, hemen ertesinde “öteki taraf da bir gol attı” deyip her maçı berabere bitirmesine ne demeli! ABD’nin durumu da bu... Kıbrıs Rum Kesimi lideri Tasos Papadopulos son olarak şöyle buyurdu: “Bizim tek düşmanımız Türk ordusudur!” Hemen arkasından Ankara’dan Lefkoşa’ya kadar Papadopulos’a yanıt verme yarışı başladı.
Yanıt vermek iyi güzel de bu ilk değil ki! Yılın başından beri Rum Kesimi’nden her fırsatta özellikle Ankara’yı hedef alan demeçler veriliyor. Son demecin, KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’la yapılan “umutlu” görüşmeden sonra verilmesi biraz “koymuş” olmalı! AKP hükümeti, “artık Denktaş’la olmuyor” diyerek yola çıktı. Şu parolayı benimsedi:
“Karşı taraf kaç adım atarsa, bir fazlası bizden. Daima bir adım önde olacağız.” Rumlar ne yaptı?
Tekme attı!
* Mustafa Balbay / Cumhuriyet
Laf ola beri gele
Halk AKP’yi, benimsemese dahi, potansiyeli yüksek bir gelir kapısı gibi görüyor.
* Mehmet Ali Birand (Posta)
Derinlerde korku ve panik hakim. Derin bir hesaplaşma yaşanıyor.
* Abdurrahman Dilipak (Vakit)
Artık, “değişme” zamanı gelmiştir.
* Cengiz Çandar (Referans)
83 yıl sonra ilk def’a, kısa-öz ve çağa uygun bir Anayasa’ya heveslenilmiş, o da kabahat oluyor.
* Rauf Tamer (Posta)
Neler oluyor bize?
* Ertuğrul Özkök (Hürriyet)
Türk diplomasisi limanlar konusunda ipe sererse, AB’deki ‘köpek balıkları’nın iştahı kabarır.
* Hasan Cemal (Milliyet)
İtiraf edeyim ben, Türkiye’de yasaklamacı mantığın nedenlerini anlayabilsem dahi kabul edemiyorum.
* İsmet Berkan (Radikal)
Birbirimizi anlamak, duygularımıza saygı göstermek, ‘öteki’nin kaygılarını gidermek zorundayız.
* Taha Akyol (Milliyet)