"Koronavirüs"ten ne öğrendik?

Büyük, süper, hiper bir güç olabilirsiniz yahut "gölgelerin gücü adına" bütün yetkiyi, kudreti üzerinizde toplamış olabilirsiniz.

Bir lafınızla taş üstünde taş baş üstünde baş kalmayabilir.

Tanklara, tüfeklere, jetlere, roketlere bütün silahlara hükmedebilirsiniz; dini, ekonomiyi, hukuk sistemini silahlaştırabilirsiniz.

Ama…

Biyolojik, -jeolojik de olabilir aslında, klimatik de, başka türlü de fark etmez- "afet"in başladığı yerde iktidar biter; tınlamaz yani her neyse sebep olan şey o afete sizi…

Hançereniz yırtılana kadar bağırın, çağırın, kürsüleri yumruklayın, gürlemenizden yer gök inlesin, virüsler, sizden ürkmezler.

"Eyyyyyyy" deyip ağzınıza geleni saydırın, boyun eğmezler.

Kollarınızı sıvayın, kaşınızı kaldırın, parmak sallayın, binlerce televizyon programı yaptırın, onbinlerce manşet attırın, siparişle makale yazdırın; sinmezler.

Kale gibi saraylarınız, koruma ordularınız, uçaklarınız, helikopterleriniz, dronelarınız, gizli/açık kameralarınız, "böcek"leriniz ve dahi pekmezleriniz; hiçbiriyle durduramazsınız.

***

Bütün dünyada yana yakıla "panzehir" aranıyor şimdi değil mi?

Kim arıyor?

Kimi kendini haşa "tanrı" varsayan "liderler" mi?

Haksız çekilde yok yüksek makamlara, çok dolgun maaşlara layık görülen eş-dost-akrabalar mı?

Medyanın her köşesine yerleştirilen yalakalar, yağdanlıklar, dalkavuklar mı?

Her şeyi bilen, her konunun uzmanı, her televizyon kanalının danışmanı olan taklacılar mı?

Cemaatler mi? Tarikat şeyhleri mi? Sözde "din alimleri(!)" mi?

Çalıntı sorularla diploma edinmiş sahte ünvan sahipleri mi?

Hiçbiri, sapkın yapılanmaların kucağında hurafelerle eğitilmemiş olan fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bilim insanları!

***

Tıpkı deprem gibi, sel gibi, çığ, heyelan gibi, duymak isteyene çok net koronavirüsün de söylediği:

Önemli olan güç olmak, güce sahip olmak değil önemli o gücün ne için seferber edildiği…

SORU-YORUM

Her yıl, Temmuz ayının ilk günlerinden itibaren Srebrenitsa belgeselleri yayınlayan, Srebrenitsa'dan sağ kutulabilenlerle konuşan, özel yayınlar yapan, anma törenlerine canlı bağlanan vicdanlı medyamız, insan medyamız, duygu yüklü medyamız, hassas -ana akım- medyamızda, -TRT'yi saymıyorum- dün gün boyu hiçbir Hocalı tanığının konuşturulmamış olması, hiçbir Hocalı belgeselinin yayınlamamış olmasının sebebi nedir acaba?

Srebrenitsa, hiç şüphe yok ki insanlık tarihinin en kanlı, en canice yazılmış sayfaları arasında… Yeryüzünde işlenmiş en büyük insanlık suçlarından biri… Bir soykırım…

Hocalı değil mi peki?

Kullanılan nasıl bir kriter ki, soykırımları bile ayrıştırabilir?

İtinayla "hayır" için keçi katledilir!

Sadece Türkiye için demiyorum, yeryüzünün genelinde, günün sonunda para karşılığı özel olarak katledilmelerine izin çıkarılan türlerin "Nesli Tükenme Tehlikesi Altında" diye listelenmesi, "koruma" altına alınması, güya sayılarının arttırılmaya çalışılması, değil ki avlamak, bir an görüntüleyebilmek için dev bütçelerle organizasyonlar düzenlenmesi çok büyük bir iki yüzlülük değil mi?

Türkiye'deki vakada, neymiş efendim devletin belirlediği av alanlarında ve 8 yaşından büyükse avlanabilirmiş dağ keçileri? Bir yılda 30 adeti geçmeyecek ama…

31 olursa nesilleri için tehdit de 30 olunca tehdit değil mi yani?

***

Mazerete bak çay demle; elde edilen gelirle de cami, Kuran kursu, taziye evi inşa ediliyormuş civar köylerde…

Tamam o zaman, topunu öldürtseniz de "hayır cinayeti" ya, zerre vebal binmez üzerinize! Öldürenler bildiğin "gavur(!)" ama postmodern "kurban" olarak bile yutturabilirsiniz belki, biraz çalışsanız üzerinde! Ya da "Üzülmeyin, onlar aslında diridirler" diye teselli edersiniz belki, nezaretinizde de olsa, "kafir(!)"in elinde can verdiler neticede!

Şaka bir yana, asla sakınılmayan bu tür yatırımlar(!) için bile dağ keçisinin kan parasına kaldıysak yandı gülüm keten helva!

***

Düşünüyorum düşünüyorum bulamıyorum; eti, sütü, yünü için desem değil; memleketin dört yanında keçi çiftlikleri var…

Hangi "ihtiyaç"tan yahut "zaruret"ten o zaman?

Şehre mi inerler? Yediğimize içtiğimize mi ortak olurlar? İnsan yaşamını mı tehdit ederler?

Sanki binlercesi var da… Ormanları mı yok ederler?

Kendi doğal ortamlarında yaşayıp gitmelerinin kime ne mahsuru var?

dfs-004-001-011.jpg

Yazarın Diğer Yazıları