Koranavirüs mü? Terör mü?
İnsanlığı tehdit eden tehlikeler nelerdir? Sorunun cevabını önce internette aradım. Karşıma Dünya Sağlık Örgütünün "2019 yılı için insan sağlığını tehdit edecek tehlikeler" başlığı altında 10 madde halinde düzenlenmiş şu cevabı çıktı:
1) Aşı olmaya karşı direnç
2) Küresel grip salgını
3) Hava kirliliği ve küresel ısınma
4) Bulaşıcı olmayan hastalıklar
5) Sağlıklı ve kaliteli hayat şartlarından mahrum kalmak
6) Mikroplara karşı dayanıksız olmak
7) Ebola ve diğer ölümcül bulaşıcı hastalıklar
8) Yetersiz temel sağlık hizmetleri
9) Dang (eklem ağrılı ateşli bulaşıcı hastalık)
10) Aids (HIV)
Örgüt bu 10 maddeyi kendi ilgi alanına göre 2019 yılında belirlemiş. O tarihte "Koronavirüs" belası yoktu. Zaman içinde nasıl bir seyir takip edecek göreceğiz. Özelde insanlığı tehdit eden tehlikeler böyle.
Genelde insanlığı tehdit eden tehlikeler:
1) Kitle imha silahları (Nükleer, Biyolojik ve Kimyasal silahlar)
2) Irkçılık
3) Nüfus artışı (Çin ve Hindistan gibi)
4) Sömürgecilik/Empeyalizm
5) Kitle ölümüne yol açan bulaşıcı hastalıklar
6) Hava kirliliği, iklim ve çevre,
7) Uluslararası terör
Kitle ölümüne yol açan bulaşıcı hastalıklarla mücadele çok önemlidir ve gereği yapılıyor. Hava kirliliği, iklim ve çevre sorunu çok önemli, ancak uluslararası çalışmalar yeterli değil. Önceliği ve tahribatı bakımından Irkçılık, Terör/Terörizm ve Sömürgecilik/Emperyalizm tehlikesi birlikte ele alınabilir.
Irkçılık - Uluslararası Terör/Terörizm - Sömürgecilik/Emperyalizm
İnsanların ırkına göre ayrıma tabi tutulmaları eşitliğe aykırıdır ve suçtur. Ama vatandaşlar bu meşru hakkı grup hakkına dönüştürmeye kalkarlarsa bu da suçtur. Çünkü egemenliğin sahibi milletin birliğine, vatanın bütünlüğüne ve devletin tekliğine isyan sayılır. Uluslararası hukuka (BM, Avrupa İnsan Hakları ve Avrupa Konseyi Sözleşmeleri ile bu temelde imzalanan bir çok sözleşmelere) aykırıdır. Her ülkenin milli hukuku da bu esaslara göre düzenlenmiştir. Biz buna dünya düzeni diyoruz.
Ancak uygulamada bazı emperyal (milli sınırları dışında etkili ve belirleyici olan) güçler bu temel kuralı çiğneyebiliyorlar. Milletin ayrılmaz bir parçası ve devletin eşit vatandaşlarının değişik etnisitelerden (ırktan) gelmelerini bahane ederek, bu kesimleri kışkırtabiliyor ve amaçlarına göre kullanabiliyorlar. Sorun, yani terör ve terörizm de buradan kaynaklanıyor. Bu safhadan sonra, emperyal devletler sömürgeci, diğer ifadesiyle emperyalist konumuna geliyor. Adına yeni sömürgecilik veya emperyalizm diyebileceğimiz bir dönemini başlatıyorlar.
Yıkılan medeniyetler, şehirler, devletler, katledilen insanlar ve insanlık dışı tecavüzler açısından bakacak olursak vahşetin bilançosu, tehdit ve tehlikenin boyutlarını göstermeye yetecektir. Bunların yanında 1914-1918 arasında 4 yıl süren I. Dünya Savaşında 15-20 milyon,1939-1945 arasında 6 yıl süren ve atom bombasının kullanıldığı 2. Dünya Savaşında 40-50 milyon insan öldü. İki dünya savaşı faciaların ve yıkımın dehşetine rağmen kısa zamanda başladı ve bir süre sonra bitti. Ülkeler bir süre sonra da toparlandı.
Ya Irkçılık, Terör/Terörizm ile Sömürgecilik/Emperyalizm ne zaman başladı, nelere mal oldu ve ne zaman bitecek bilmiyoruz. Hayır.
***
Türkiye'mizin manzarası
Yazıya bir itirafla başlamak istiyorum. Ne kadar şehidimiz var, ne kadar gazimiz var bilmiyoruz. Bu açıdan bakınca Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde meydana gelen Ermeni, Rum, Bulgar ve çeşitli sosyal grupların isyanlarına, sömürgecilerin/emperyalistlerin rollerine dair bilgilerimiz çok yetersiz. Bunları bırakarak, bugünlere gelerek, hepimizin şahidi olduğu, 1984'de başladığı kabul edilen ve bütün şiddetiyle sınırlarımız dışından da saldıran uluslararası terör/terörizm hakkında da doğru dürüst bir bilgimiz yok. Çok acı değil mi? Nitekim Atilla Sertel'in şehit ve gazilerin sayısını sorduğu önergeye Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli, "Bakanlığımızın görev ve faaliyet alanına girmiyor" demesi üzerine cevapsız bırakılmıştır. Şimdi şehit ve gazilerimize dair bilgileri Milli Savunma Bakanı resmi sitesinde veriyor. Ancak medyadaki bilgilerle uyuşan tarafı yok.
***
Gelecek yazıda bu konu üzerinde duracağım.
İYİ Parti İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Ümit Özdağ hakkında hazırlanan fezleke TBMM'ye gelmiş. MİT yasasına muhalefetten dolayı düzenlendiği söylenen fezleke beni şaşırttı. Zira yasa, TBMM çatısı altında konuşan milletvekillerinin görevlerini yerine getirmeleri sırasında açıkladıkları düşüncelerden ve verdikleri oylardan dolayı herhangi bir soruşturmaya uğramamalarını ifade ediyor. Üç dönem TBMM üyeliği yapmış biri olarak aklımda kalan budur.
***
İnfaz yasası görüşmelerinin sonunda verilen bir önergeyle Silivri'deki Barış'lar, Hülya Kılınç ve Murat Ağırel kapsam dışına çıkarılmış. Hayret doğrusu! Cezaevinde yatan 70-80 bin her çeşit suçtan mahkum indirimden yararlanırken gazeteci üç idealist gence bu muamelenin yapılmasını içime sindiremedim. Allah yardımcıları olsun.