Konuşanlar ve konuşturulanlar...
Dış işlemler cari açığını anlaşılan daha çok tartışacağız. Çünkü, gerek ekonomi yönetiminde, gerekse finans çevrelerinde hâlâ cari açığın önemli olmadığını söyleyenler var.
IMF ve rating şirketleri cari açık sorunu için son bir yıldan beri sürekli uyarı yapıyorlar. Merkez Bankası da cari açığı düşürmek için, mevduat munzam karşılıklarını artırdı.
BDDK tüketici kredilerini daraltmak için, karşılık oranını yüzde 1’den yüzde 4’e çıkardı. Ayrıca, bu kredilerde vadeyi kısaltmak için, iki yıldan daha uzun vadeli bu tüketici kredilerinde risk ağırlığını artırdı.
21 Temmuz’dan itibaren ithal tekstile ek vergi geliyor.
Muhtemelen hükümet yatırım teşviklerinde, dış ticarette, maliye politikalarında yeni önlemler alacak. Alması da gerekir.
Başbakanın sıfır reel faiz hedefi, tüketimin kısılması önünde bir engeldir. Daha gerçekçi bir faiz politikası olmalıdır.
Kur politikasının da değişmesi gerekir... Kur artışı ithalat malının fiyatını artırır ve iç talebin kısılmasına neden olur. Ayrıca ihracatta rekabet gücümüz artar. Ne var ki hükümetin bunu yapması zor görünüyor. Çünkü, özel sektörün 100 milyar dolar döviz pozisyon açığı var. Kur artar ise ithal aramalı ve hammadde ithalatının maliyeti artar. İç üretime geçmek zaman alır. Yani ekonomide bir kur kapanı var.
Ne var ki her şeyi çok iyi bilen genç finansçıları, cari açığın Türkiye’nin yumuşak karnı olduğuna kimse inandıramadı... Ezber devam ediyor... Örneğin televizyonda bir genç bayan hâlâ “cari açık değil, cari açığın finansmanı önemli” diyor... Bir başkası ise, “cari açık finanse edildiği için sorun yok” diyor. Gerçekte ise, zaten finansman bir sonuç değildir... Finansmanı daha önce yapılıyor. Önceden finansmanı yapılmazsa, cari açık da olmaz.
Bir mal ithal edebilmek için, önce öz kaynak olarak veya kredi olarak kaynak buluyorsunuz, sonra ithalat yapıyorsunuz. Ayrıca, cari açığın finansmanı kolay veya zor olabilir. Pahalı veya ucuz olabilir. Örneğin ithalat yapmak için bulduğunuz dış borç faizi düşük veya yüksek olabilir. Ne olursa olsun, cari açık bir ülkenin dış ekonomik ilişkilerden dolayı ortaya çıkan kaynak kaybıdır.Yani asıl sorun cari açıktır.
Yine, cari açığın finansmanı için kimse bize hibe vermiyor. Sattığınız varlıklar ve işletmeler elinizden çıkıyor. Artık bunların kazançları da sürekli çıkacaktır.Aldığınız borçlar için ise faiz ödüyorsunuz. Vadesinde de bu borçları geri ödeyeceksiniz. Yunanistan cari açığı dış borçla finanse ettiği için bu gün bir borç krizi yaşıyor.
Öte yandan bir ezber de petrol ithalatıdır. “Petrol fiyatları ve petrol ithalatının faturası arttığı için cari açık artıyor...” deniliyor.
Gerçekte ise dünyada petrol ithalatçısı yalnız biz değiliz... Petrol ithalatçısı olup da cari fazla veren ülkeler, örneğin Almanya, Japonya ve Çin hem bizden daha fazla petrol ithal ediyorlar, hem de cari fazla veriyorlar.
Petrol ithalatçısı olmayan birçok ülkenin de bizim gibi turizm geliri yoktur. Örneğin 2010 yılında petrol faturası 21 milyar dolar, buna karşılık da turizm gelirimiz 20.8 milyar dolar oldu. 2010 yılında dış ticaret açığımız petrol faturası kadar yani yalnızca 21 milyar dolar olsaydı, turizm geliri ile bu açığı kapatmış olurduk ve cari açığımız sıfır olurdu.