KOBİ ve esnafı görmek zorundayız
Küçük sanayici, esnaf ve bayiler halk üzerinde etkili kesimdir... Her zaman toplumla ilişki içindedir. Siyasi açıdan etkili kesimdir. Aynı şekilde bu kesimin sorunları da kamuoyuna daha çabuk yansıyor. Kaldı ki ekonomik anlamda da bu kesim her zaman topun ağzındadır. Ekonomide bir sorun olunca önce bunlar çekiyor.
Bugüne kadar uygulamada iki farklı piyasa oluştu... Birisi, alıcı olarak gelir düzeyi yüksek olanların, spekülatif kâr edenlerin ve devletten yüksek reel faiz alanların olduğu, satıcı olarak da lüks mallar üreten, lüks mallar ithal eden, lüks konutlar üretenlerin hakim olduğu bir piyasa... Diğeri, alıcı olarak gelir düzeyi düşük olan ve tüketimi gerileyen çoğunluğun olduğu, satıcı olarak da bu düşük gelir gruplarına mal ve hizmet üreten esnaf, sanatkâr, çiftçi ve küçük sanayicinin olduğu ikinci bir piyasa.
Lüks konut ve villaların daha hızlı satılması, buna karşılık ucuz ve halk tipi konutların satılmıyor olması, bu ikili yapıyı gösteriyor.
İkinci piyasa için mal ve hizmet üreten küçük ve orta boy işletmeler (KOBİ) bir yandan finansman, diğer yandan bu yıla kadar son 6-7 yılda düşük kur nedeniyle ucuz ithalat malı karşısında rekabet edemediler. 2011 yılına kadar kur düşük kalınca, KOBİ’lerin ürettiği aramalı ve hammadde, ithal malları ile rekabet edemedi. Düşük kur ithal mallarının da ucuz olmasına neden oldu. Bu nedenle sanayi aramalını ithal etmeye başladı. Birçok KOBİ kapandı. Örneğin iplik ve deri fabrikalarının çoğu kapandı. Bu nedenle, KOBİ’ler zora düştü.
KOBİ’lerin ve esnafın yeniden canlanması için, temelde kur ve teşvik sorununun çözülmesi gerekir. Öte yandan uygulamada KOBİ’lerle ilgili yapılanlar da yeterli değil...
1) KOBİ’lerle ilgili mevzuat çok dağınıktır. Her kurumun kendine göre bir KOBİ tanımı var. Ayrıca bu tanımlama AB komisyonunun KOBİ tanımına da uymuyor.
2) KOBİ’lerin banka kredilerinden aldığı pay yüzde15-20 dolayındadır. Türkiye’de işletmelerin yüzde 99’unu oluşturmalarına, istihdamın yüzde 70’ini, ihracatın ise yüzde 25’ini gerçekleştirmelerine rağmen kredilerden aldıkları bu pay düşüktür. 2010 yılında, KOBİ’lere verilen faiz desteğine rağmen, KOBİ’lerin finansman sorunu devam ediyor. Zira bu defa da teminat sorunu ortaya çıkıyor. Bu sene hükümetin ve MB’nin kredilerdeki artışı yüzde 25 ile sınırlamak için aldıkları önlemler, bankaların kredileri kesmesine neden olmuştur. Bugünlerde bankalar hiçbir KOBİ’ye kredi vermiyor. Mevcut kredi imkânlarının çok sınırlı olması nedeniyle KOBİ’ler ürün geliştirme, teknoloji transferi ve bilişim teknolojileri gibi rekabet gücünü artıran alanlara yeterince yatırım yapamıyorlar. Oysa Avrupa Birliği içerisinde KOBİ’lere finansal açıdan katkıda bulunulması amacıyla oluşturulan Avrupa Sosyal Fonu, Avrupa Bölge Kalkınma Fonu, Avrupa Tarımsal Yönlendirme ve Garanti Fonu, Avrupa Yatırım Bankası gibi kuruluşlar KOBİ’lerin karşılaştıkları çeşitli maddi sorunların aşılmasında gereken kolaylık ve desteği göstermektedirler.
3) KOBİ belgesi almanın formalitesi ve bürokrasisi, yapılan iyileştirmelere rağmen yine de fazladır.
4) KOBİ’lere verilen devlet desteği ve teşviklerde popülist yaklaşım hakimdir... Selektif nitelikte değildir. Siyasi etkiler fazladır. Oysa ki, rekabet açısından sıkça gündeme gelen Çin’de şirket kurma, finans ve altyapı ve teknoloji konusunda devlet tarafında önemli destekler verilmektedir.
6) KOBİ’lerin kuruluş yerleri olan, organize sanayi bölgeleri de imar ve bürokratik sorunlar yaşamaktadır.