KOBİ batıyor
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun bu hafta açıkladığı verilere göre, bankaların elindeki takipteki krediler, Ocak ayında toplam kredilerin yüzde 3,18'ine yükseldi ve altı ay üst üste artış kaydederek yaklaşık beş yılın zirvesine tırmandı.
Bu artış içerisinde en çok dikkati çeken küçük ölçekli işletmelerin yaşadığı sorunlar. Zaten bir süredir bireysel kredilerin geri ödenmesinde ciddi sorunlar yaşanıyordu ama KOBİ tarafında sorun çok da dikkat çekici değildi.
Son dönemde bir gecede batan KOBİ'ler bankaların başını ağrıtmaya başladı.
Tüm bunları bir kenara bıraktığımızda Türkiye Bankalar Birliği geçtiğimiz hafta bankalara yönelik bir uyarı yaptı. Öz kaynaklarının artış hızının verilen kredilerin çok altında kaldığı yolunda bir uyarıydı.
Bu şu anlama geliyor; Sen bol keseden kredi vererek sistemi riske atıyorsun. Eğer kredi vermek istiyorsan sermayeni güçlendir.
Bankacılık sektöründe 2015 yılında toplam öz kaynaklar yüzde 13 artarak 262 milyar TL olurken, aynı dönemde toplam krediler ise yüzde 20 artarak 1.5 trilyon TL oldu.
Yine sermaye yeterlilik oranı yüzde 16.3'ten yüzde 15.6'ya geriledi. Bu rakam her ne kadar yüksekmiş gibi görülse de hızlı bir düşüşü ifade ediyor.
Gelelim bu veri ile takipteki alacakların artmasının ortak noktasına.
Buradan şu sonuç çıkıyor: Bankalar geçmiş dönem kârlılıklarını yakalayabilmek için riske oynuyor.
Amerika'nın parasal genişlemeye son vermesi ve faiz artırım sürecine girmesi Türk bankaları için bol kârlı dönemin bittiğini gösteriyor. Türk bankalarına bu kârlılığın ebediyete kadar süreceğini düşünerek milyar dolarları yatıran yabancı sermaye ise doğal olarak Türk yöneticiye "hadi göster kendini yoksa koltuğunu alırım" diyor.
Bu çaresizlik içerisinde banka yönetimi personele "sat ama nasıl satarsan sat" baskısı uyguluyor.
Bireyseli bitirdiler sırada KOBİ
Bankaların bu aç gözlülüğü nedeniyle bugün Türk insanının büyük bir bölümü borçlu. Bir SMS ile verilen binlerce liralık kredi bir ülkenin borç batağına saplanmasına neden oldu. Bankaların vatandaş üzerindeki kontrolsüz kredi iştahının tehlikeli boyuta ulaştığını gören hükümet bazı tedbirler aldı.
Maaşı 2 bin lira olan bir kişiye 50 bin lira kredi kart limiti gibi saçma sapan uygulamalara son verdi.
Bunun üzerine bankalar bireyseldeki açığı kapatmak için Küçük Ölçekli İşletmeler yani KOBİ'lere yöneldi. Bankalar son 1 yıldır bu işletmeleri batırmak için elinden geleni yapıyor.
Eskiden bir banka bir şirkete kredi vereceği zaman onun bilançosunu inceler, bu parayı nerede ve nasıl kullanacağına dair araştırma yapardı. Şimdi ise bankalar kendi şubelerine bile sormadan on binlerce küçük esnafa otomatik kredi limiti tahsis ediyor. Bunun için de o şirketin düzenli ödemelerine ve kredi kayıt bürosu verilerine bakıyor.
Esnaf bir bakıyor ki kendisine bir yıl boyunca kullanabileceği bir limit tahsis edilmiş.
Bu, kontrolsüz bir kullanıma neden olmakta ve bunun sonucu olarak bir çok esnaf batma noktasına gelmiş durumda.
Banka neden yapıyor?
Banka otomatik limit tahsisini neden yapıyor?
Elbette bunu sadece faiz için yapmıyor. Bu krediyi aynı anda on binlerce esnaf müşterisine tahsis ettiği için bu hesaplardan yılda bir kez "limit tahsis ücreti" alıyor.
Bu tuzak her hesaba kuruluyor. 250 lira ile bin lira arasında bir ücret o hesaba para yattığı anda otomatik olarak tahsil ediliyor. İtiraz eden esnafa ise gerekçeleri hazır; sana tahsis edilen kredinin ücreti.
İyi de adam kullanmadı ki!
Olsun! Banka o ücreti alıyor. Bugüne kadar denetleyici ve düzenleyici kurum olan BDDK hep bankaların bireysel tarafına yönelik düzenlemeler yaptığı için KOBİ tarafını boş bırakmış durumda. Bankalar da bu boşluktan faydalanıp KOBİ üzerinden vurguna devam ediyor.
Taa ki KOBİ, "bittim, battım" deyinceye kadar!
BDDK yetkililerine buradan sesleniyorum:
Kredi limit tahsis ücreti diye bir para dünyanın hangi ülkesinde alınıyor bunu bana söyleyebilirler mi?
Bu konuyu önümüzdeki günlerde işlemeye devam edeceğim.