KKTC’de ihmal edilen iki sorun
KKTC, ulusal ve uluslararası birçok sorunu mevcutken ve bunların sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulabilmesi için çalışırken, bu süreçte içten içe artan, ülkeyi kurt gibi kemiren, ihmal edildiği ve etkin tedbirler alınmadığı takdirde, yakın gelecekte beka sorunu yaratabilecek iki sorunla karşı karşıyadır.
Göçmen sorunu tırmanıyor
Bu sorun kısmen istatistiki bilgilere dayansa da, esas itibarıyla günlük yaşamdaki gözlem ve araştırmalarla reel olarak tespit edilmiştir.
Ülke sokaklarında, inşaatlarda, iş yerlerinde ve otellerde yapılan gözlemlerde çok sayıda yabancı uyruklu insana rastlanmıştır. Bunlardan önemli bir kısmının öğrenci vizesine ve geçici çalışma iznine sahip olduğu, bir kısmının da turist olduğu görülmüş, ancak bir kısmının da kaçak yollarla ülkeye giriş yaptığı anlaşılmıştır.
KKTC, özellikle üniversite ve yüksek okul seviyesinde eğitim ve öğretim imkânlarıyla temayüz etmiş ve bu konuda rağbet gören bir ülkedir. Eğitim sektöründen sonra önde gelen bir sektör de turizmdir.
KKTC, Türkiye’den giden öğrencilerin yanında, ondan daha çok Afrika ve Güney Asya ülkelerinin üniversite tercihinde bulunduğu öğrencileri barındırmaktadır.
Gelen öğrencilerden bir kısmı, eğitimlerinin yanında, masraflarına katkı sağlamak maksadıyla, başta otellerde garsonluk olmak üzere, part time olarak çeşitli iş yerlerinde çalışmaktadır.
Ancak bunların dışında, öğrenci vizesine sahip, ancak üniversiteye kayıtlı olduğu hâlde devam etmeyen veya kayıtsız olan çok sayıda kişinin otellerde garsonluk, temizlikçilik, bulaşıkçılık gibi işlerde, inşaatlarda ve diğer iş yerlerinde de işçi olarak çalıştığı, dolayısıyla öğrencilik kimliğini istismar ettiği müşahede edilmiştir.
Ayrıca ülkeye kaçak yollarla gelen göçmenler de bulunmaktadır. Çeşitli isimler altında kayıtlı veya kaçak göçmen sayısında artış olduğu gözlemlenmiştir. Bunların büyük bir kısmı sırasıyla Pakistanlı, Afrikalı ve İranlıdır. İş bulduklarında ucuz işçilik nedeniyle tercihen çalışma imkânı da bulmaktadırlar. Sokakta gezdiğinizde, başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin birçok şehrinde şahit olduğunuz gibi, Türkçe konuşan insana rastlamadığınız yerler ve ortamlarla karşılaşmanız mümkündür.
Bir süredir İsrail’den göç edenlerde de artış görülmektedir. Bunlardan bir kısmı KKTC vatandaşlığı da almış durumdadır. Yahudi kökenli mevcudun 30.000’e ulaştığı söylenmektedir.
Demografik yapı değişikliğine de sebep olabilecek, ülkenin hâkim unsurunun Türk olmasını da sıkıntıya sokabilecek bu konuya hassasiyet gösterilmesinde fayda görülmektedir. Türkiye gibi bir göçmen sorunu yaşanmamasına özen gösterilmelidir.
Yabancılara toprak ve mülk satışındaki artış
KKTC’de son yıllarda yabancılara toprak ve mülk satışında artış olduğu göze çarpmaktadır. Bunların içinde Yahudi kökenli olanların, sadece toprak ve mülk almakla değil, sahibi oldukları inşaat şirketleri vasıtasıyla yaptıkları devasa siteleri de dikkat çekmektedir.
Her ne kadar mülk alan yabancılar içinde İsrail vatandaşlarının sayısı, İngilizler, İranlılar,Ukraynalılar ve Ruslar’dan daha geri sıralarda olsa da, başka ülkelerin pasaportuyla çok miktarda mülk alan Yahudilerin olduğu söylenmektedir.
Asıl büyük konu ise, KKTC vatandaşlığı almış olan Yahudi kökenli inşaat şirketleri sahiplerinin aldıkları büyük araziler ve bu arazilerin üzerine resmen KKTC şirketi olan şirketleriyle yaptıkları, her biri orta boy bir kasabanın ikamet edebileceği büyüklükte gökdelenvari bloklardan oluşan, şehir görünümlü büyük sitelerdir. Yahudilerin, KKTC vatandaşları adına kurdurdukları şirketler üzerinden de mülk satın aldıkları da söylenmektedir.
Uzun bir süredir, KKTC’nin kuzey kıyı bölgesinde inşa edilen sitelerden sonra, son zamanlarda Karpas burnundan güneye doğru sarktıkları ve Gazi Mağosa’ya yakın bölgelerde, kıyıdan 1-2 km. içerideki tarım arazilerine büyük site inşaatları yaptıkları ana yoldan geçerken açık bir şekilde görülmektedir.
İsraillilerin sadece iskân için değil, ticaret veya başka amaçlarla kullanılmak üzere, bundan 10 yıl kadar önce, Girne doğusuna, Karpas’a yakın bir bölgede liman inşa ettiklerine de şahit olunmuştur.
İsrail’in Kıbrıs’a özel ilgisi
İsrail’in Kıbrıs’a olan ilgisinin, bu adanın vadedilmiş topraklarla ilişkisinden kaynaklandığına ilişkin düşünceler vardır. Ancak Kıbrıs’ın Doğu Akdeniz’de çok önemli stratejik bir öneme sahip olduğu, sadece Doğu Akdeniz’in kontrolü değil, Orta Doğu’nun kontrolünde ve bölgedeki enerji mücadelesinde de kilit rol oynadığı bilinen bir gerçektir. Bu nedenlerle Kıbrıs, İsrail’in ve tüm Yahudilerin özel bir ilgi gösterdiği adadır.
İsrail ve Yahudilerin ilgisi sadece KKTC’yle sınırlı olmayıp, benzer nüfus ve mülk hareketlerini, kuzeyde yaptıkları kadar olmasa da güneyde de gösterdikleri bilinmektedir. Ayrıca GKRY’yle ilişkisi ve iş birliğinin savunma alanında da ileri düzeyde olduğu görülmektedir. Gazze olayıyla birlikte doğrudan iş birliği yanında, ABD başta, Batı’dan gelen destek için GKRY ve İngiliz üslerinin bir köprü vazifesi gördüğü de dikkate alınmalıdır.
***
Kıbrıs, Türkiye için bir güvenlik meselesidir. Mutlaka Türkiye tarafından, KKTC vasıtasıyla kontrol altında tutulması zarureti vardır. Doğu Akdeniz’deki hak ve çıkarlarımız ve güvenliğimiz için stratejik konumdadır. Bu nedenle nüfus hareketleri, toprak ve mülk satışları konusunda duyarlı davranılması gerekmektedir.
Bu konuda son zamanlarda tehlikenin farkına varıldığı ve gerekli tedbirlerin alındığına ilişkin bilgiler bulunmakla birlikte, dikkat ve gayretlerimizi KKTC’nin uluslararası tanınmasına yönlendirdiğimiz bu dönemde, hem Türkiye’nin, hem de KKTC’nin bu konuda daha dikkatli davranmasının, etkin tedbirlere başvurmasının ve uyanık olmasının son derece önemli olduğu değerlendirilmektedir.