Kışkırtmanın son noktasına dikkat!..
1984'ten bu yana tamamen önlenemeyen terörün en büyük darbe vurduğu coğrafya Doğu ve Güneydoğu'ydu...
PKK'nın 15 Ağustos 1984'te Eruh ve Şemdinli'yi basarak başlattığı terör eylemleri sadece binlerce güvenlik görevlisinin şehit olması, on binlerce vatandaşın can vermesiyle sonuçlanmadı, devlete milyarlarca dolarlık ağır yük de bindi...
PKK terör saldırısını Suriye'nin Bekaa Vadisi'ndeki kamplarda eğitilen teröristlerle
başlatmıştı...
Güneydoğu'da "Apocular" adı altında başlayan hareketin terör örgütüne dönüşmesinde Suriye'deki Bekaa Kampı en önemli ortamı yaratmıştı ki, 1998'de dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş, "Apo denilen eşkıyayı kendi ülkelerinde barındırıp onu destekleyerek, Türkiye'yi terör belasına bulaştırmışlardır. Türk milleti artık bu konuda göstereceği iyi niyetin sonuna gelmiştir" diye konuşunca Suriye hükûmeti paniklemişti...
Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel de, "Suriye'ye karşı mukabelede bulunma hakkımızı saklı tuttuğumuzu ve sabrımızın taşmak üzere olduğunu bir kere daha dünyaya ilan ediyorum" deyince, Hafız Esed'in sınır dışı etme kararıyla Öcalan, Suriye'den kaçmak zorunda kaldı...
Örgütün milis-militan kadrolarının bir bölümü Suriye'de kalmaya devam ederken, PKK asıl askerî örgütlenmesini Irak'ın kuzeyindeki Kandil Dağı'nda büyütmüştü...
Sınırda kurtarılmış bölgeler!..
Yüzlerce kilometre karelik bir alanda; çevresinde yerleşim birimleri, su kaynakları da olan Kandil Dağı uzun süre erişilmez olması nedeniyle Doğu ve Güneydoğu'da binlerce kişinin katledildiği eylemlerin karargâhı olarak kullanılınca, devlet son 20 yılda bölgeye yüzlerce operasyon yapmak zorunda kaldı...
Hem Barzani, hem de Talabani yönetimine sıklıkla yapılan uyarılar PKK'nın Irak'ın kuzeyinde barınmasını giderek güçlendirse de, devletin son 5 yıldaki büyük operasyonları terörü hücreleşme açısından yeniden eski noktasına döndürdü...
PKK'nın üssü 20 yıl sonra yine Suriye oldu ki,
örgüt sınır hattında kendine kurtarılmış bölgeler yarattı ve asıl tehlike de o zaman başladı...
40 yıla yaklaşan terör eylemleri zaman zaman devletin ağır operasyonları, bazen PKK'nın ateşkes ya da "açılım" takiyeleriyle duraksama yaşarken, özellikle AKP döneminde Habur'da teröristlerin davul zurna ile karşılanarak çadır mahkemelerinde göstermelik yargılanması ve devletin Oslo'da örgütle masaya oturmasıyla verilen tavizler Türkiye Cumhuriyeti'ne büyük darbeler olarak döndü... İşte 2015-2016 arasındaki gaflet siyaseti de Mardin ve Diyarbakır'daki hendek çatışmalarına ortam yarattı, evleri tünellerle birbirine bağlayarak adeta işgal eden PKK'nın başlattığı çatışmalarda 250'den fazla güvenlik görevlisi şehit oldu ve devlet Güneydoğu'da "intifada" adı altındaki başkaldırıyı ezmekte büyük sıkıntı yaşadı...
Bombanın asıl hedefi?..
PKK'nın 20 yıl sonra Suriye'ye geri dönmesi biraz da Amerika'nın "Arap Baharı" adı altında, Irak ve Libya'dan sonra Esad yönetiminin etkisizleştirilmesi ve bu nedenle ortaya çıkan yönetim boşluğundan kaynaklandı...
Sınır hattında binlerce kilometrekarelik alanı şiddet baskısıyla kontrol altında tutan, petrol kaynaklarıyla diğer ticaret gelirlerine el koyan PKK, bir yandan da sayıları 100 bini aşan militanları ABD'nin eğitim desteğiyle ordulaştırmaya çalışıyor...
Son dönemde büyüyen asıl sıkıntı da işte burada başlıyor; Amanoslar'dan Güneydoğu'ya, Irak sınırından İran'a kadar kuşatma altında tutulan PKK, devletin Suriye içlerinde yürüttüğü 10 kadar operasyonda büyük darbe alınca hem Avrupa'dan militan devşirmekte, hem Türkiye'den militan sevk etmekte, hem de Suriye'de barınmakta sıkıntılar yaşıyor...
İşte tüm bu örgütsel dağınıklık, nokta operasyonlarında 100 kadar üst düzey örgüt yöneticisinin öldürülmesi ve son 5 yılda Irak ile Suriye'de 7 binden fazla teröristin etkisiz hâle getirilmesi PKK'yı yeni eylem ve kışkırtma alanı arayışına sokunca, Kerkük hedef noktası oldu...
Çünkü PKK son günlerde Suriye'nin Deyrizor, Münbiç, Rakka ve Haseki kentlerinde Arap aşiretlerinin baskınlarında da büyük kayıplar veriyor...
PKK'nın etkisinin giderek artması zaten baskı altında olan Türkmenleri iyice huzursuz ederken; geçen hafta, Irak yönetimine ait ordu binasının Kürdistan Demokrat Partisi'ne (KDP) tahsis edilmesine Türkmenler büyük tepki gösterdi, PKK yandaşları da karşı eylem başlattı ve çıkan çatışmalarda, 4 kişi öldü, 15'ten fazla kişi de yaralandı.
İran'daki temasları sonrası Irak yönetimine çağrıda bulunan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, "Türkmen haklarının pazarlık konusu edilmesine karşı durmaya ve Türkmenleri her alanda desteklemeye devam edeceklerini" açıklayarak bölge ülkelerine uyarı yaptı...
Ancak tüm bunlara rağmen Türkiye, Suriye ve sınır hattında hareket alanı iyice daralan PKK'nın Türkmenler'in etkin olduğu bir bölgede terör ateşi yakmaya çalışması "kışkırtmanın yeni adresi Kerkük mü" sorusunu gündeme getirdi...
İşte bu sorunun perde gerisindeki kaygılar da sonbahar ve kış aylarının sınır hatlarında oldukça gergin geçeceğinin işareti...
Velhasıl 38 yıldır terörü dayatmaktan kaçınmayan PKK, her dönemde bir kışkırtma alanı bulurken, asıl soru zihinlerden silinmiyor; ABD'nin ordulaştırdığı PKK'yı Kerkük'te yeniden pimi çekilmiş bombaya dönüştürmek isteyenlerin hedefi nedir?..
Suriye ve Irak'ta Türkmenler'in, Araplar'ın ve Kürtler'in çatışması, Orta Doğu'da yeni bir etnik savaşın sinyali mi?..