Kırmızı çizgi/strateji, değişir mi?
Günümüzde tabiye yerine, Batı'dan aldığımız stratejiyi kullanıyoruz. Böylece, kolaydan biraz daha Batılı gibi görünebiliyoruz; doğrusu bu da hoşumuza gidiyor! Aslında bu, kelime, terim ve kavramların yaygın şekilde değiştirilmesi ve yerine yenilerinin uydurulması, aydınlarımızın özentiye dönüşen bir zaafı olarak kalmamış, millî bir mesele haline gelmiştir. Ayrıca her değişiklikle sözcüklerin anlam kaybına uğraması, sapma ve kaymaların meydana gelmesinin farkında olunmamış veya önemsenmemiştir. Böylece söz varlığımızın fakirleşmesine, düşünce ve ifade gücünde zayıflamaya ve kimlik kaybına hizmet edecek bir yola girmişiz. Bu süreç, yetersizliğimizin mahcubiyetini örten psikolojik bir refleksin tetiklemesiyle, maalesef devam etmektedir.
Bu meseleyi burada keserek başlıktaki soruyu cevaplayalım: Elbette, kırmızı çizgi de denilen strateji değişmez; iktidarlar değişse bile aynı kalır. Ne var ki, stratejinin belirlenmesini zaruri kılan şartlar ortadan kalkmış olsun. Kısa tarifi şöyle yapılabilir: Strateji, devletin kurucu değerlerine ve millî hassasiyetlere göre belirlenen temel politikaların hedefine ulaşması için hazırlanan somut hareket tarzı veya planıdır. Bu tarife göre ülkemize bakacak olursak stratejinin, sık sık değiştirildiği görülmektedir. Meselâ;
1) İçeride bölücü terör örgütü PKK'yı ortadan kaldırmak stratejik bir hedeftir. Buna göre 1998'den itibaren hedefe ulaşılmış, bölücü terör yenilerek gündemden düşürülmüştü. Ama 2002'den sonra strateji değiştirilmiştir. "Demokratikleşme" adı altında devletin ilgili kurumlarından ve Türk Milletinden gizli olarak yapılan müzakereler, PKK ve teröristbaşıyla varılan mutabakatlar sonunda bugünlerin kanlı ortamına gelinmiştir.
2) Ege Denizi'nde kara suları sınırı 6 mil olarak belirlendi. Buna rağmen Yunanistan 31 Mayıs 1995'te tek taraflı olarak kara sularını 12 mile çıkarma kararı aldı. Türkiye, bu kararın uygulanması halinde, bunu savaş ilanı (casus belli) sayacağını açıkladı. Beklemeye geçen Yunanistan, -stratejimiz değişmiş olmalı ki-, 8 Ağustos 2016'da, Türk Dışişleri heyeti ile yaptığı görüşmeler sonucunda kara suları sınırının 12 mile çıkarılmasında uzlaşıldığını açıkladı. TSK'nın "kesinlikle kabul edilemez" dediği bu haber, şu ana kadar tekzip edilmemiştir. Bugün (6 mile göre) Ege Denizi'nin %40'ı Yunan kara sularıdır. 12 mile çıkarılması halinde Ege'nin %70'i Yunan kara suları, %10'dan az kısmı Türkiye kara suları haline gelecektir. Buna göre, Türk askeri uçakları Ege üzerinde serbestçe uçamayacak, tatbikat yapamayacak, balıkçılar avlanamayacak, deniz ulaşımında sorunlar oluşacaktır.
3) ABD ve İngiltere'nin 2003'te işgalinden sonra Irak Federal Cumhuriyeti kurulmuştu. Türkiye, o zaman "Irak'ın siyasi birliği ve toprak bütünlüğü kırmızı çizgimizdir" açıklamasını yapmıştı. Sonra stratejimiz değişmiş olmalı ki, Bağdat hükümeti yerine Erbil yönetimini muhatap aldık. Barzani, geçenlerde Türkiye'ye geldi, görüşmelerde, sanki bağımsız bir devletmiş gibi tarafların bayrağı önünde basın toplantısı yapıldı, TBMM'ye gelişinde cumhurbaşkanı gibi karşılandı. Görüşmelerde, Türkmen bölgesi Telafer ve Musul'un IŞİD'den kurtarılıp, Kerkük gibi Türkiye'nin de yardımıyla Barzani'ye ait olmasının ele alındığı yazıldı. Daha önce de Davutoğlu Başbakan iken, "PKK, Erbil'deki yönetimi tehdit ederse, bu tehdidi bize yapılmış bir tehdit olarak kabul ederiz" şeklinde sınır tanımayan bir beyanda bulunmuştu. Sanki, ülkemizde PKK'ya yapamadığını orada yapacakmış gibi. Bütün bunlara rağmen PKK'ya bir defa bile terör örgütü demeyen ve topraklarında barındıran Barzani son gelişinde de Türkiye'ye, PKK ile "çözüm sürecini başlatın" akıl verme cüretini göstermiştir. Türkiye ve Orta Doğu uzmanı Henry Barkey'in, "Suriyeli Kürtlerin lideri PYD değil, Barzani olacak" açıklamasını, Obama'nın IŞİD'le mücadele temsilcisi Brett McGurk'un, "IŞİD savaşı sona erene kadar Mesud Barzani'nin Kürdistan Bölgesi Başkanı kalacağını, bunun da en az 2017'ye kadar süreceğini" söyleyerek, Türkiye'nin Suriye operasyonuna nasıl bakıldığını göstermiştir.
4) Türkiye; sınır ve toprak bütünlüğünü tehdit edeceği için, Irak'ta olduğu gibi Suriye'de PYD/YPG'nin herhangi bir ad altında devletleşmesine izin vermeyeceğini, bunun "kırmızı çizgimiz" olduğunu açıklamıştır. Daha sonra örgüt, ABD uçaklarının desteğinde Suriye'nin kuzeyinde 3 kanton kurmuş, Fırat'ın batısına geçerek Hatay sınırındaki Azez'e doğru ilerlemeye başlamıştır. Türkiye 11 gün önce Cerablus'a girdi, ama ABD ve Batı'yı karşısında buldu. Gelişmeleri takip ederek neler olacağını göreceğiz.
SONUÇ: Strateji bir hesap üzerine belirleniyor ve zamanında uygulanması gerekiyor. Tabiri caizse tribünlere oynamak için veya ideolojik hayaller uğruna değil.