Kira savaşları
Pandemi sonrası gayrimenkul fiyatları ve kiralarda spekülatif artış yaşadık. Bu artışta, seçim öncesi kaynağı ne olursa olsun kara para aklama da etkili oldu.
Deprem sonrası da, yeni binaların ve müstakil evlerin fiyatları bir daha arttı. Söz gelimi Çekmeköy Ömerli’de arsa metrekare fiyatı bin lira iken önce 20.000 liraya çıktı. Bir miktar satış oldu. Ama satışlar durdu. Şimdi 12.000’e indi. Yine de fazla talep olmuyor.
Kiralardaki spekülatif artışı önlemek için, 2022 Haziran ayında çıkarılan bir yasa ile ve bir yıl süre ile kira artışına yüzde 25 sınır getirildi. 2023’te yüzde 25 sınırı bir yıl uzatıldı. 2022 yılında kiralara yüzde 25 sınır getirilmesine, muhalefet de evet oyu verdi.
Kiraların yüzde 25 ile sınırlı tutulması, mülk sahibinin servetine kanun yoluyla el konulması demektir. Bu yolla mülk sahibinin, enflasyon oranı -yüzde 25 farkı kadar geliri devlet eliyle kiracıya transfer edildi.
Mülk sahibinin fırsat gelirine de el konulmuş oldu. Zira 1 milyonluk ev, 5 milyona çıktıysa ve kira zorla enflasyonun altında tutuluyor ise, konut yatırımı diğer yatırımlara göre, zarar ediyor demektir. Yani “devlet eliyle piyasada haksız rekabet oluşturuluyor.” demektir.
Dahası, bu uygulama emekli ikramiyesi veya tasarrufu ile ev almış ve geçimini bu yolla sağlayanları aç bırakmak anlamına gelir.
Bu uygulama aynı zamanda mülkiyet güvencesini ortadan kaldırır. Yarın da aynı hükümet; döviz karşılığı TL veriyorum der ve döviz tasarruflarına el koyabilir.
Gerçekte ise devletin ilk görevi, halkın mülkiyetini korumaktır. Mülkiyet güvencesi zedelenirse, yabancı sermaye gelmez, yerli ve yabancı yatırım yapmaz, dolar-altın yastık altına girer, tasarruflar yurt dışına çıkar.
Kaldı ki, kiralara sınır getirilmesi hukuki açıdan da doğru değil. Anayasanın 22. maddesine göre;
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar ancak kamu yararı amacı ile kanunla sınırlanabilir.”
Kara yolu yapılması kamu yararınadır. Ama ev sahibinin cebinden alıp, kiracıya vermekte kamu yararı değil, kişilerin yararı ve zararı vardır.
Tek bir komünist partinin hâkim olduğu Çin’de bile mülkiyet güvencesi vardır. Bu nedenleki Çin, en fazla yabancı yatırım sermayesi çekiyor.
Dahası bugünkü devlet, el parası ile popülizm ve kabadayılık yapıyor.
*Kırılgan ve spekülatif piyasayı, günübirlik kararlarla hükümetler yarattı.
*Ekonomik istikrarı hükümet bozdu, enflasyonu göz göre göre yanlış faiz politikası yarattı.
*Hükümet yanlış yaptıysa, bunun cezasını zaten halkla birlikte ev sahibi de çekiyor. İktidarı ve muhalefeti neden ev sahibine ilave ceza kesiyor?
*Muhalefet, önce devlette lüks tüketimi, popülizmi kaldır demek yerine, bu haksızlığa neden evet dedi?
*Böyle bir uygulama halk arasında el neyiyle gerdeğe girmek olarak tarif edilir.
*Eğer Hükümet gerçekte sosyal devlet politikası uygulamak istiyorsa, sosyal konut projesi ve kira desteği ile bunu yapabilir.
2003 yılından bugüne hükümetler, konut sektörünü rant alanı olarak kullandı. Aynı zamanda, TOKİ kanalı ile bazı müteahhitlere ve kamuoyunda tartışılan bazılarına gelir ve servet transferi yaptı.
TOKİ ve İstanbul Belediyesi’nde KİPTAŞ yandaşlara konut yaparak, kamu imkânlarını siyasi popülizmde kullandı. KİPTAŞ’ın nerede ve kimlere konut yaptığını herkes biliyor. Söz gelimi, İstanbul Belediyesi AKP’de iken Dudullu TEM üstündeki Yeşil Vadi Konakları, resmen yandaşlara tahsis edildi. Çekmeköy’den gelen yol genişletilmesin diye, daha uygun alan varken de yola yakın cami yapıldı.
Görevi sosyal konut yapmak olan TOKİ’ye imar yapma yetkisi de verildi. Müteahhitler belediyelerden imar izni almak için bir yıl uğraşıyor. TOKİ altyapısına bakmadan, çevre problemine bakmadan, bir gecede proje onaylıyor. Devlet kendi eliyle piyasada haksız rekabet yaratıyor, TOKİ tekeli oluşturuyor.
Gerçekte ise, eğer devlet sosyal konut yapmış ve bunu maliyet fiyatına satmış olsaydı, yoksullara poşet dağıtmak yerine iş dağıtsaydı, düşük gelir gruplarına kira yardımı yapsaydı, ev sahibi ile kiracı savaşları olmazdı.