Kimse malına sahip çıkamıyor
Anayasanın 35. maddesi Mülkiyet Haklarını düzenlemektedir... Bu maddeye göre “Herkes Mülkiyet ve Miras haklarına sahiptir. Bu haklar ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir”
Ne var ki Anayasayı düzenleyenler, kamu yararını herkesin kendi çıkarına göre kullanacağını düşünmemişler. Şimdi çıkarılan yasalarda mülkiyet hakkı ve bunun yanında kişinin kazanılmış hakları sürekli çiğneniyor. İstismar ediliyor.
Örneğin 1990 yılında çıkarılan kıyı kanununa göre, 150 yıllık ve tapulu binaların tapusu iptal ediliyor. Devlet, vatandaşın hem mülkiyet haklarını, hem de kazanılmış haklarını bir kanunla alabiliyor. Kıyıda yüz elli yıllık bina varsa ve bu kamu yararına aykırı ise devlet nasıl tapusunu vermişse bu defa da parasını verip o binayı yıkabilir.
Mülkiyet hakkının gaspı
Ancak para vermeden bir gecede çıkarılan bir kanunla mülkiyet hakkının elinden alınması, kazanılmış hakkın ihlali, doğrudan doğruya zorbalıktır. Zorba devletler hiçbir zaman kalıcı bir düzen kuramamıştır.
Yasaların verdiği imar yapma yetkisini belediyeler çoğunlukla istismar ediyorlar. Bazı belediyeler bazı arsaları yeşil alan olarak imara sokuyorlar. Sonra da bu yeşil alanları, yakınlarına aldırıyorlar. Bir müddet sonra arsaya imar veriyorlar. Arsayı alanlar spekülatif kazançlar sağlıyor. Böylece hem yolsuzluk hem de haksızlık ortaya çıkıyor.
Diyelim ki kıyıda bir arsanız var... Belediye bu arsayı önce yeşil alan ilan ediyor. Sonra sen nasıl olsa inşaat yapamazsın diye, park alanı yapıyor... Para kazanıyor. Bu yolla dolaylı yoldan ve yasalara aykırı olarak fiilî durum yaratıyor. Arsanızın değeri sıfıra düşüyor. Arsanıza sahip çıkamıyorsunuz.
Belediyeden sürpriz karar
Hele hele İmar Kanunu’nda meşhur bir 18. madde var. Bu madde belediyelere o kadar yetki veriyor ki, belediye başkanı isterse muarızlarını veya sevmediklerini bir gecede iflas ettirebilir.
Bir belediye sizin deniz kenarındaki arsanızı alıp, yerine dağ başında çorak ve değeri on kat daha düşük bir arsayla değiştirebilir. Çünkü 18. madde buna izin veriyor. 18. maddenin ilk fıkrası şöyledir:
“İmar hududu içinde bulunan binalı veya binasız arsa ve arazileri malikleri veya diğer hak sahiplerinin muvafakatı aranmaksızın, birbirleri ile yol fazlaları ile kamu kurumlarına veya parsellere ayırmaya müstakil, hisseli veya kat mülkiyeti esaslarına göre hak sahiplerine dağıtmaya ve re’sen tescil işlemlerini yaptırmaya belediyeler yetkilidir.”
Şöyle bir olaya şahit oldum: Bir belediye, belediyeye arsa yaratmak ve bunu kiraya vermek için, bir turistik tesisin bahçesini böldü, başkasına verdi. Turistik tesisi de Milli Emlak’e ait bir arsayla ortak yaptı. İdare mahkemesi doğal olarak yasaya aykırı değil dedi. Vatandaşın müktesep hakkını bir yana bırakın. Böyle bir işlemin başına geleceğini gören yabancı sermaye Türkiye’ye nasıl gelir? Belediyelerin bu uygulaması, tüm siyasi partiler için yaklaşık aynıdır.
Kanun ve düzen vatandaş için vardır. Devlet vatandaşın hakkını gasp ederse devreye başka güçler girer. Bu nedenle düzen kurmak isteyen devlet önce kendi gasplarını ortadan kaldıracak yasal düzenlemeler yapmalıdır.