Kılıçdaroğlu krizi değerlendirdi; Papaz mı dedi size bu kadar borçlanın?
Muhalifler yeterli imzayı bulamadı... Partinin vitrini değişti... CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nu, 24 Haziran seçimleri ardından partisinde baş gösteren olağanüstü kurultay krizinden sonra oldukça rahatlamış gördüm. Kılıçdaroğlu,önceki gün medyanın Ankara temsilcileriyle akşam yemeğinde bir araya geldi. Muharrem İnce hakkında çok soruldu ama Kılıçdaroğlu çok kırıldığına ve kin tuttuğuna dair bir izlenim vermedi. "İnce'nin İstanbul belediye başkanlığı adaylığına sıcak bakar mısınız" şeklindeki bir soruya, "Arkasında başarı hikayesi olan biriyle İstanbul'u almamız mümkün" diye cevap verdi. Son kararı örgüte bıraktı. Kılıçdaroğlu, genel seçim sonuçları ile ilgili yaptığı değerlendirmede Millet İttifakı'nın başarılı olduğunu, millet iradesinin yüzde 80 oranında TBMM'ye yansıdığını söyledi. Yerel seçimler için bir ittifakın ise yerel aktörlerin önemli olması yüzünden gerçekleşmesini zor gördüğünü kaydetti. CHP lideri, zamanında yapılması gerektiğinin altını çizerek, iktidarın yerel seçimleri erkene almak için getireceği anayasa değişikliğine destek vermeyeceklerini söyledi.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun ekonomik krizin perde arkasını da araladığı değerlendirmelerinden ana başlıklar şöyle:
Vurgunu vuranlar...
Erdoğan, bir milli kurtuluş savaşından söz ediyor. Savaş halindeyiz diyor. Şimdi savaş halindeysek dolarda bu kadar oynama oluyorsa bu sıradan bir şey değil. Bundan birileri kazanıyor, birileri kaybediyor. Şimdi ben şunu söylüyorum, dolar düşükken alanlar, dolar 7 lira olduğu zaman bozduranlar, kim bunlar?.. Bütün bu veriler Merkez Bankası'nda, Türkiye Bankalar Birliği'nde ve BDDK'da var. Ve rakamlar toplu olarak verildiği için kişi bazında ya da kişi bağlamında şu kazandı veya bu kaybetti diyemiyorum. Bunu hükümetin açıklamasını istiyorum.
Bir de çok net gördüğümüz kazananlar var. Nedir bunlar? Dövizle ihale alanlar. Bunlar öyle sıradan rakamlar değil. Bu rakamları da vereyim;
Mesela kamu özel işbirliği projeleri var. Bu projelerin yatırım tutarı yine Kalkınma Bakanlığı'nın verileri 49 milyar 318 milyon dolar. Bunların sözleşme değeri ise 120 milyar dolar. Şimdi bunlar kazandılar. Dolar belki 3 lirayken, belki 2 lirayken aldılar. Şimdi rakamlar çok daha yüksek. Yine aynı şekilde otoyol köprü geçişleri var, tünel geçişleri var dolara endeksli. Onlarda iyi para kazandılar. Hazine garantisi verdikleri var. Onlarda kazandılar. Kim kaybetti?.. Çok açık. İşçi, memur, emekli, çiftçi, sanayici kaybetti yani üreten kesimlerin tamamı kaybetti.
Bu süreç içinde spekülatif amaçlı gelen ve vurgunu vuran ve giden kimler?.. Bunu Erdoğan'ın açıklaması lazım.
Ha açıklayabilir mi Erdoğan? Hayır açıklayamaz. Çünkü vurgunu vuranların büyük bir kısmı kendi yandaşları. Buradan elde edilecek olağanüstü gelirle ciddi sermaye transferlerine hazırlık da yapmış olabilir. Fabrikalar çok ucuzladı.
Bu süreç, Türkiye de halkın fakirleşmesine elinde döviz bulunduranlarında ve yabancılarında zenginleşmesine yol açtı Türkiye açısından. Gelip çok daha ucuza fabrikayı kapatabilecek..
Doların 7 lira olacağını pek çok çevre çok önceden konuşuyordu. Bunu hükümetin bilmemesi mümkün değil. Şimdi soru şu; Dün aldığı önlemleri niye daha önce almadın?..
Rahip meselesi sadece yaşanacak krizi önceledi. Yoksa rahibe bağlı bir olay değil bu olay. Çok daha derin ve köklü bir olay. Krizin geleceğini Erdoğan da çok iyi biliyordu. Seçimleri niye erkene aldı?.. Kriz yüzünden.
Hükümet papaz krizini öne çıkararak kendisinin becerisizliğini basiretsizliğini bir anlamda örtmek istiyor. Papaz mı dedi size bu kadar borçlanın? Ya da Trump mı dedi size bu kadar borçlanın?.. Sınırsız borçlanın istediğiniz gibi borçlanın...
Berat Albayrak'ın aldığı son önlemler...
Kurumların özerkliği yok. Hepsine siyasi müdahaleler yapılıyor. Yaşanan derin ve köklü ekonomik kriz dolayısıyla BDDK açıklama mı yaptı?.. SPK açıklama mı yaptı?.. Merkez Bankası açıklama mı yaptı?.. Uzun süre sustular. Ta, dolar 7 lirayı buluncaya kadar. Ne için sustular? Sonra gittiler özel bankaların genel müdürlerine yalvardılar, 'aman ne olursun gel televizyonlara çık. Türkiye güllük gülistanlık diye açıklamalar yap.' Kanal kanal dolaştırıldılar. Bu şu aslında, bu hükümet kadar basiretsiz bir hükümet Türkiye de yoktur. Az bir parça iktisat okuyan herkesin gördüğü, bildiği, ne zaman geleceğini de tahmin ettiği bir olayı ısrarla halının altına süpürdüler. 'Türkiye de hiç bir şey yok' dediler. Dolar 7 liraya çıkıncaya kadar. Yani vurgunlar yapılıncaya kadar seslerini çıkarmadılar. Ondan sonra çıktılar şu önlemleri aldık. Neden daha önce almadınız?..
AB ile ilişkiler...
AB'nin kabul ettiği standartları Türkiye'ye getirmeniz gerekiyor. Bakmayın öyle karşılıklı sıcak mesajlar veriliyor. Verilmesinin temel nedeni, Erdoğan sıkıştı kendisine dost arıyor. Nereden birisini bulabilirim de, acaba Putin mi olur, acaba Çin mi olur? Neyse sonunda Katar'ı buldu.
Eğer kendi ülkenizde demokrasiyi geliştiremezseniz hiç bir destek alamazsınız. Gerçekçi olmamız lazım.
Sendikalar...
İlk kez TÜSİAD ile TOBB bir açıklama yaptılar. Fakat sendikalar hala ağızları bantlı. Ya, fatura size çıkacak kardeşim. Esnaf fatura sana çıkacak kardeşim. Yani sanki boynunu uzatmış kurbanlık koyun gibi bekliyor. Ya, siz çıkıp konuşsanıza. Bu faturanın sorumlusu işçi değildir. Bu işin sorumlusu emekli değildir. Bu işin sorumlusu esnaf değildir. Bu işin sorumlusu çiftçi değildir. Bu işin sorumlusu ülkeyi yönetenlerdir. Ve kendi yandaşlarına kaynak aktaranlardır.
Şimdi konuşmayacaklar da ne zaman konuşacaklar. O zaman kapatsınlar dükkanlarını. Hiç konuşmasınlar. İşçilerin yerine biz konuşuruz. Emeklinin yerine de biz konuşuruz. Çiftçinin yerine de biz konuşuruz. Ama o zaman, o kurumların kapısına bir kilit vursunlar. Kimse korkudan konuşamıyor. Bizim şikayetimiz toplumsal tarafların itiraz etmemeleri.
Bu koşularda biz ekonomiyi düzelteceğiz? Düzelmez bu ekonomi. Ortada yaşanan nedir? Ekonomik kriz diyoruz. Yaşanan aslında bir siyasal krizdir. Siyasal krizin ekonomiye yansımasıdır.
Bir kişinin aklı Türkiye'nin ortak akıl oldu. 'Millet millet' diyor. Milletten tanımı şu; 'millet benim' diyor. Bir kişi millet o kadar!..
Brunson'un serbest bırakılması...
Yargı bağımsızlığın olmadığı bir ülkede yargının hukukun üstünlüğü ve adalete dayalı anlayışla karar vermediği süre içinde Türkiye'nin bu tür sorunları sürekli yaşayacağını düşünüyorum. Olay bir papaz olayı değil. Merkel istedi tak diye verdiler. Hemen... Deniz Yücel... Bir gece de iddianame hazırlandı, ertesi gün mahkeme toplandı Deniz Yücel tahliye edildi. Tahliye edilirken eline bir başka mahkemenin tutuklama kararı tebliğ edildi. Ama Deniz Yücel bütün buradan geçti gitti uçağa bindi ve Almanya'ya gitti. Bana şimdi kalkacaksınız hukukun üstünlüğünden demokrasiden, yargı bağımsızlığından söz edeceksiniz. Kargalar bile buna güler.Burada bir inatlaşma var. Erdoğan ile Trump arasında bir inatlaşma var. Bu inatlaşmanın faturasını da 80 milyon ödüyor.
Bırakırlarsa ne olur? Diyelim ki yarın sabah bıraktılar... Dolar 2 liraya mı düşecek?.. Yook. Yani bizim 1 yıl içinde finansman ihtiyacı 240 milyar dolar. 240 milyar dolar 1 milyar dolara mı inecek?.. Yok yine 240 milyar dolar. Yani siz bu parayı bulacaksınız. Serbest bırakılsa da bırakılmasa da bulacaksınız. Başka seçeneğiniz yok.
Enis Berberoğlu....
Yarın bir gün büyük bir ihtimalle Yargıtay 17. Ceza Dairesi karar verebilir. Hep demokrasiden söz ediyoruz. İnsan haklarından söz ediyoruz. Milletvekili dokunulmazlığından söz ediyoruz. Enis Berberoğlu ve Eren Erdem'in içerde olmaları bu demokrasi ayıbıdır. Olay bir Enis Berberoğlu olayı değil. Olay bir demokrasi olayıdır. Seçim sonrası dokunulmazlık kazanan bir milletvekilini dokunulmazlığının tanımama olayıdır. Yani yargı kendisini yasama organın üstünde bir yere konumlamış bir durumda şu anda verdiği kararla. Ben yasama organın verdiği kararı onun çıkardığı yasayı ki hangi gerekçe ile çıkardığını bilmeme rağmen ben aksi bir uygulama yapacağım ve Enis Berberoğlu'nu içerde tutacağım diyor. Bu doğru değil. Yargıtay inşallah hukukun üstünlüğüne uyar ve bu düzenlemeyi yapar. Yargı kendi itibarını korumak zorundadır.