Kılıçdaroğlu CHP'nin yol kazası mı ?
Güney Afrika Cumhuriyeti’nde 30 Ağustos - 1 Eylül arasında yapılan Sosyalist Enternasyonal’in 24. Kongresine, Türkiye’den CHP tam üye, BDP de gözlemci üye olarak katıldı.
Kongrede Kürt sorunu konusunda alınan karar şöyle: “İsrail ve Filistin sorununa benzeyen Kürt sorununa çok taraflı çözüm gerekiyor. Irak, İran, Türkiye, Suriye ve Kürt halkı ile BM ve uluslararası kuruluşlar çözüm için çok taraflı bir çerçevede çalışmalı. Kürt sorununun çözümü, hakların korunması, Kürt halkının güvenlik ve yaşam koşullarının iyileştirilmesine yönelik özel çalışma grubunun uluslararası yasalara göre yeniden kurulmasına Sosyalist Enternasyonal Kongresi’nce karar verilmiştir.”
Kılıçdaroğlu bu metnin altına imza attı mı, atmadı mı tartışması var. Ancak eğer imza atmasaydı, herkesten önce çıkar bu karara muhalif olduğunu ve muhalefet şerhi verdiğini açıklardı. Demek ki kararı kabul ediyor.
CHP delegesi hala şu noktayı göremedi.. Yeni CHP projesi, CHP’nin Türkiye’de yabancı hakimiyetine karşı çıkmayacak bir parti haline getirilmesi projesidir.
Aslında, Kılıçdaroğlu’nun mensup olduğu ekol, Türkiye’de Soros kökenli politikaları olan ve Açık Toplum Enstitüsü ve TESEV eliyle bunları uygulayan ekoldür. TESEV’in yaptırdığı araştırmalar, Soros fonlarıyla desteklenmiştir. Kılıçdaroğlu’da TESEV’in 183 numaralı kurucu üyesidir.
CHP parti yöneticilerinin dar kapsamlı bir toplantısında, Haluk Koç Kılıçdaroğlu’na “Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu başkanlığında, Genel Başkan Yardımcısı Gülseren Onanç, milletvekilleri Rıza Türmen, Alaattin Yüksel ile PM üyesi Burhan Şenatalar ve İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı’nın, Mithat Sancar, Osman Kavala, Fuat Keyman, Turgut Tarhanlı, Cengiz Çandar, Oral Çalışlar, Bekir Ağırdır ve Altan Öymen gibi isimlerle yaptığı “ Kürt Sorunu zirvesi “nden haberiniz var mı diye soruyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “ Benim bilgim dahilinde bir toplantı” diyor.
Genel Başkan yardımcılarından bir gurup, bu toplantının yanlış olduğunu söylüyor... Partinin çizgisinin bu olmadığını söylüyor. Kılıçdaroğlu da tersini, “benim bilgim dahilinde” diyor.
Bir basın toplantısında, bir gazetecinin “Aydınlarla toplantıda Habur süreciyle ilgili partiniz suçlanıyor ve Baykal’ın yönetiminin o süreci baltaladığı değerlendirmeleri yapılıyor...” demesi üzerine , Haluk Koç “Ben o dönemde partinin grup başkanvekiliydim. Habur görüşmeleriyle ilgili tutumum dün neyse, bugün de odur “ diyor. Gel gör ki Kılıçdaroğlu haberim vardı diyerek, CHP’ve Deniz Baykal’a yapılan bu suçlamayı kabul etmiş oluyor.
Bir genel başkanın bu şartlarda, CHP gibi köklü bir partiyi yönetmesi
ne kadar mümkündür ?
Öte yandan bu toplantıya katılanlara, basın liberal aydın diyor... Aynı aydınlar AKP’nin Kürt açılımına destek veren belki de açılımın fikir babası aydınlardı. AKP açılımda hem kan kaybetti... Hem de terör tırmandı.
Liberal aydın denen bu kesimin, ne partide, ne de parti tabanında yeri var. Basında bunları kimlerin öne çıkardığı da biliniyor. Bu zatlardan TESEV’de üye olanlar, Kavala gibi TESEV Yönetim Kurulu üyeliği yapmış olanlar ve TESEV’den Soros’un desteği ile yüklü paralar alarak, rapor hazırlamış ve araştırma yapmış olanlar var. (TESEV sayfasında hepsi var.)
TESEV’in sözde Kürt sorununa bakış açısı bellidir.Söz gelimi Cengiz Çandar’ın TESEV’e yazdığı “ PKK nasıl silah bırakır “ başlıklı raporda, “ çözüm için Öcalan ile müzakereye oturulmalı TCK ve TMK’da değişikliker yapılmalı “ deniliyor.
CHP’nin misyonu bu değil.. Ancak Kılıçdaroğlu Yeni CHP’yi bu çizgiye getirmek istiyor ki böyle bir organizasyon yaptırıyor ?
Son olarak, anlaşılan odur ki Kılıçdaroğlu zorla vekil yaptığı akrabasına dahi söz geçiremiyor.. Zira Hüseyin Aygün olayından sonra, tüm basında şu haber yer aldı: ’’Kemal Kılıçdaroğlu, Hüseyin Aygün’ü Ankara’ya çağırdı, gelmedi. CHP Genel Merkezi’nde, randevusu vardı. Gelmedi. CHP Genel Merkezi’nde randevusu vardı. Kendi milletvekili ile görüşemeyen bir Genel Başkan konumuna düştü.”