Kılavuzumuz Mısır olursa...
Türk Milleti olarak ne yapacağımızı bilemez hale geldik. Bir gün hayır, ertesi gün evet denilmesi marifet sayılır oldu. Bir gün “Terör örgütünü muhatap almayız” dediler, ertesi gün gördük ki, varlığımız yıllardır pazarlık masasındaymış. Bebek katili 2009’da; “ Türkiye vatandaşlığı Anayasa’da yer alsın. Kürtçe, eğitim ve öğretim dili olsun, Anayasa’ya girsin. Koşulsuz bir genel af ilan edilsin. Akil adamlar geçiş döneminde inisiyatif alsın. Siyaset yapma özgürlüğü önündeki engeller kaldırılsın. Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit kaldırılsın. Yerel yönetimler güçlendirilsin. Demokratik özerklik kabul edilsin. Çatışma döneminde işlenen faili meçhul cinayetleri araştırmak için Hakikatler Komisyonu kurulsun” şartını koşmuş. O gün bu gün, bütün bunların gereği yapılıyor. Daha neler neler?
Son olarak gördük ki, İKTİDAR-AKP-HDP üçlüsü, “çözüm sürecinin” devamı için bebek katilinin 10 şartını kabul etmiş. Yetmedi. İmralı nezdinde çalışacak 16 kişilik çözüm sürecinde “üçüncü göz” olacak “İzleme Heyeti” kurulması şartına da evet denilmiş. Yalçın Akdoğan bunu tekzip ediyor, ama gerçeğin ne olduğunu bekleyip göreceğiz. Zaten Erdoğan, “Yani ne istendi de hükümet, 12 yıllık Başbakanlığım döneminde verilmedi. Alt yapısından, üst yapısından... Bunlar kimlik sürecidir. (Yani ayrı egemen unsur yaratma. SS) Bunlar saymakla bitmez” diye övünüyor. Haçlı iş birlikçisi PKK/KCK ne istediyse verilecekse, sonumuzun nereye varacağı şimdiden belli değil mi?
Başka bir örnekten daha bahsedelim. Değerli fikir adamı, dostumuz İbrahim Okur Bey araştırmış, yazmış. İbret dolu bir yazı. Aynen alıyoruz:
“Bu sabah gazetelerden öğrendiğime göre, Mısır’da Müslüman Kardeşler için televizyon kanalı meğerse Türkiye’den yayın yapıyormuş. Geldiğimiz noktaya bir bakın. Müslüman Kardeşler, diktatörlük yönetimi kuran ve halkını soyan Hüsnü Mübarek çetesine karşı mücadele ettiğini söylüyordu. Bizim iktidar da Arap Baharı diye onları destekliyordu. Kasıtlı olarak diktatörlüğü yasallaştıran bir anayasa yüzünden Mübarek, demokratik yollardan devrilemiyordu. Bu anayasa, zamanında Mısır halkına pirincin kilosunun 10 paraya satılacağı vaadi ile onaylattırılmış bir anayasa idi. Mübarek rejiminin astığı astık kestiği kestikti. Cezaevleri keyfi tutuklamalar yüzünden tıka basa dolmuştu. Şüphenin makulü falan da yoktu. Şüphe, başlı başına tutuklanma nedeni idi. Bu yüzden devrilmesi çok kanlı oldu.
Neden sandıkta devrilemiyordu? Oysa hırsızlığı herkes tarafından biliniyordu. Pervasızca haraç kesiyorlardı. Unutmayalım ki, bir ülkenin başına bir hırsız geçerse, alt kademedekilerin soymasına göz yummadan mesleğini icra edemez. Mübarek’in serveti 50 milyar dolar -İngiltere açıkladı- ancak 50 milyarı tokatlayabilmek için Mısır halkının 500 milyarının çalınmasına göz yumdu.
Mübarek, yasal yollardan devrilemedi; çünkü, yürürlükteki anayasayla üniversite rektörlerinden sıradan hâkimlere kadar, Meclis Başkanından Yargıtay Başkanına, Sayıştay Başkanından vekillere, valilerden, başhekimlerden sıradan memurlara kadar tayinde, terfide, işten atmada, işe almada son sözü hep Mübarek çetesi söylüyordu. Bu yüzden yerinden edilmesi kanlı oldu. Bizim iktidar onun devrilmesini Türkiye’de iç politikaya malzeme yaptı. Her gün övündü durdu. Ama televizyonlarımızdan naklen izlediğimiz kanlı olaylar yeni bir eli kanlı iktidar getirmekten başka bir işe yaramadı. Benim açıklayamadığım nokta şurada: AKP iktidarı, Hüsnü Mübarek’in etrafındaki avanesiyle beraber ülkeyi pervasızca soymasını mümkün kılan anayasayı Türkiye’yi kalkındıracak anayasa diye ülkemize de getirmek istiyor. Öyle bir iktidarımız var ki, hem Arap Baharı tetikçisi, hem de Hüsnü Mübarek dönemi anayasasının hayranı.
Her fırsatta başkanlık sistemini savunan profesöre sesleniyorum:
İnternette Mısır anayasası var. Aç oku da bize savunduğun anayasayla farkını söyle. Ben bu satırları o anayasayı okudum da yazdım. Yalnız bu işi, aklımızla alay etmeye cüret ederek yapma. Unutma ki, yarın işler sarpa sardığında, en tepedekiler, anayasa profesörlerinin hazırladığı anayasayı oyladım, diyerek işin içinden sıyrılmak isteyecek. Senin adın da paralele çıkacak. Her gün aleyhinde bir çuval laf konuşacaklar. Tarih önünde sen mahkûm olacaksın. İçimizden bazıları bu manevraları yemez, o başka. Ama biz aldatanlara hayranlık duyanların bol olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Bizim arsız politikacı tipimiz var.
Her biri zikzak sanatının ustası. Her türlü yolsuzluğa uygun düşen dinî söylemlerle donanmışlar.”
Zihinlerini kiraya verenler, uyanın!..